Türkiye'nin memur portalı |
Oturum aç Üye ol Parolamı unuttum |
dermessBu üye YazarBu üyenin profil sayfasına git |
|
|||||||
|
gılgamış destanı ile eski ahit arasında ve semavi dinler arasındaki benzerlikler vurgulanıyor.
Konuyla Celal şengör de ilgilenmiş ve bir programda bundan bahsetmiş.
bundan doğal ne olabilir anlamadım.
olmuş bitmiş bazı olaylar destanlaştırılmış ve kayıtlara geçirilmiş.
buraya kadar tamam.
başka coğrafyalarda başka kayıtlara da geçirilmiş.
bu da tamam.
her kayıtta bir tufan mitinden bahsediliyor.
ee tamam
gılgamış destanında gılgamışa öğütlerin bir kısmının neredeyse tamamen tevrat'a aktarıldığından bahsedilmiş.
iyi de.
Hz. Musa'ya bildirilen on emrin ne olduğu açık seçik belli.
insanlığı bağlayan kurallar da sadece bunlar yani hanif sistem olan Hz. İbrahim'in öğretileri.
o tevratta yazılıymış, bu sümer tabletinde yazılıymış, öteki behistun yazıtında anlatılıyormuş vs.
bunlar zaten birbirini tamamlayan ve doğrulayan gerçekler.
letgo'dan okutsam mı
yoksa
bir akrabamın yaptığı gibi
içine peluş papağan mı koysam
karar veremedim.
peluş papağanla ancak
sergide
postmodern sanat eseri olur
herhalde
evde fuzuli yer kaplar.
satarsam da tutsak bir kuşa yuva olacak.
ben ne yapam nerelere gidem ?
başka şekilde değerlendir diyenlerin tekliflerine açığım.
arapça kökenli bir kelimeymiş.
muzır ve hınzır kelimeleri de aynı kökten geliyormuş.
ızrar yani zarar vermek kelimesinden türetilmiş bir kelimeymiş.
zarar veren, muzırlık yapan anlamında kullanılan bir sıfatmış.
aynı zamanda hayvanların ağız ve burunlarını kapsayan yüz kısmına da munzur ismi veriliyormuş.
araştırmacılar bu ismin munzur dağlarına neden isim olabileceğini araştırdıklarında
mendzoor yani büyük su kaynağına gelen ismin zamanla munzura dönüşmüş olabileceğini belirtmişler. ( Fırat'ın kaynağı )
1. | yazman47 | |
2. | Seval88 | |
3. | semraa-91 | |
4. | KenaAn MuTLu | |
5. | burgulukalpler | |
6. | BALYOZ1960 |
Takip edilen yazar yok. |
şu meşhur
cobra gypsies belgeseli benim de önüme düştü.
adam hakikaten işi biliyor.
nefes kesen bir belgesel hazırlamış.
aslında temposu çok yüksek, bizim gibi hasta ve yaşlı insanlar için keşke biraz daha sakin kalabilseymiş.
aklım gitti resmen.
bölge hindistan'ın kuzeybatısında Pakistan sınırına yakın bir eyalet.
uydudan bakınca bile çöl olduğu anlaşılıyor.
sanırım aradaki doğal set
indus vadisi
indus nehri ve bereketli vadisi dururken bu insanları bu çöle kim yaymış acaba ?
Bir de yer isimleri ilgimi çekti. çok yaygın bir şekilde hepsi -ur ile bitiyor. niye acaba ?
palanpur, jodhpur, jaipur, fatehpur, siddhpur, dungarpur, mahidpur, sarangpur, shujalpur, udaipur...
bu eyalette ve komşu eyaletlerde daha bir sürü böyle -ur la biten yer ismi var.
Sümerce Ur, or şehir demek.
ur, uruk, urfa
şimdi biz mezopotamya tarihi olarak sınırlamışız ama belki de çok daha büyük bir kültürün uzantısı olarak Anadolu coğrafyasında yaşıyor olabiliriz.
Belli ki ur ile biten yer isimleri kuzey hindistan'da da bir anlam ifade ediyor. Tıpkı Anadolu'daki bazı eski yer isimleri gibi.
en komik bilgiyi niye en sona koyuyorlar ki ?
inek fotoşopmuş.
bizden neyi eksik ki ?
filtresiz makyajsız resim atan mı kaldı ?
Zaten poz verirken ineğin şoplanacağını da biliyorlarmış.
olsun yine de tonlamayı güzel yapmışlar hiç yapay durmuyor.
tüh ne kadar üzüldüm anlatamam.
böğürtlen sokağı
kızılcık selesi
zerdali tadında aşk
holding gülleri
gibi devam performansı bekliyorduk.
çünkü mutluluk neydi hep soruyorduk, arıyorduk...
zıplayan fasulye de diyorlar ama neden zıpladıklarını bilmiyorum.
ona da biraz bakalım:
bizim fasulyeler gibi onların fasulyesinin içine de güveler larva bırakıyormuş.
larvalar bu fasulyeleri yiyip bitirip içini boşaltıyorlarmış.
fasulyelerin zıplama nedeni içindeki güvelerin hareketiymiş efendim.
yedik, büyüdük, daha serin ve güzel bir yer için kıpırdanıyoruz demek istiyorlarmış.
kısacası zıplamayanı bulmak daha makbul.
İletişim | Künye | Reklam | Sitene ekle © 2024 MN Yazılım |