Türkiye'nin memur portalı |
Oturum aç Üye ol Parolamı unuttum |
dermessBu üye YazarBu üyenin profil sayfasına git |
|
|||||||
|
Bir gün vapurdan inmiş yürüye yürüye gidiyordum.
Çok da dalgındım.
Baktım koluma biri girmiş.
Hem yürüyor hem de hararetli hararetli bir şeyler anlatıyor.
Sesimi çıkarmadım.
Epeyce anlattı.
Sonra döndü bana baktı.
Ben de ona baktım.
Aaa bu değilmiş dedi ve kolumu bırakıp gitti.
Ne konuştuğunu dinlemedim, dinleseydim cevap verirdim.
Biraz kendi kendime güldüm yoluma devam ettim.
defterlerin boş kalan sol çizgi arkasına desenler yaptığımız dönemlerden kalan sağ üst köşedeki kırmızı yıldızlar. Yanına da pekiyi notu düşülürdü zaman varsa.
Defter çok temiz olmalı.
Yazı okunaklı olmalı.
İmla hataları olmamalı.
Başlıklar kırmızı kalemle yazılmalı.
Ek olarak bu kenar süslerini genellikle kız öğrenciler birbirlerine bakarak geliştirirlerdi.
Yılan şeklinde kıvrımlı bir çizginin sağ ve soluna baloncuklar yerleştirirler,
Ya da sepet örgü şeklinde çizgileri birbirleriyle birleştirirler,
bazıları da üşenmeyip aşağıya kadar bir sarmaşık çizer üzerini yapraklar ve en bilinen çiçek olan papatyalarla süslerdi.
Hepimiz birden defterin sağ tarafını sevenler kulübüne üyeydik.
Ataşlar renkli değildi, birkaç tane varsa ne mutlu bizeydi.
defterlerin kenarlarını ataşla mutlaka tuttururduk, bakkal defteri gibi olmasın diye.
Kantinler rutubet, simit ve kırtasiye ürünleri yüzünden diye tahmin ettiğim gizemli bir şeyler kokardı.
öğretmenlerin sürekli okula pahalı ürünler getirmeyin diye uyardıklarını hatırlıyorum.
Dersi dinlemeyip voltranlı her tarafı bölmeli kalem kutuları izlerdik.
Ondan herhalde.
Öğretmenlerimiz fırsat eşitliğinden de yanaydı.
O konuda hiç içimiz burkulmadı.
Yardımları durumu zayıf öğrencilere gizli gizli ulaştıran öğretmenlerimizi hatırlıyorum.
Öğrenciyi hiç rencide etmezlerdi.
Sınıfın içinde ya da okul kürsüsünde ifşa etmezlerdi.
Öğretmenler odasına çağırır, onlara elleriyle yepyeni önlükler, ayakkabılar, paltolar giydirirlerdi.
Bazen başarılarından dolayı onları tahtaya çağırır, kuvvetle alkışlatırlardı.
Çok çekingen öğrenciler vardı ve öğretmenler onları kazanmak için her şeyi yapıyorlardı.
İsmi lazım değil ilkokul birinci sınıfta sınıfımızın en miniciği çok tatlı bir erkek öğrenci vardı.
Virgüllere birgül adını veriyordu.
Onları o kadar sevmişti ki her iki kelime arasını kırmızı kalemle virgüllerle donatmıştı.
Öğretmeni hatırlıyorum:
Oğlum bu ne!
Birgül öğretmenim.
Yan sınıftaki öğretmen gelir, ayaklarına basar onu yukarı doğru çekiyormuş gibi yapardı.
Oğlum çok küçüksün çabucak büyümen lazım derdi.
Kocaman oldu mu bilemiyorum.
İsmini hatırlıyorum ama soyadı aklımda yok.
Yanında bir porsiyon meyve ya da taze sıkılmış bir bardak portakal suyu varsa son derece dengeli bir öğün olabilecek yiyecek.
İçinde haşlanmış pirinç haricinde, bezelye, havuç, patates, mısır, dereotu, taze soğan, tavuk eti, sıvıyağ bulunur.
Soğuk olarak tüketilir.
Bu da protein, karbonhidrat, vitamin, içinde ne ararsanız var anlamına geliyor.
Zaten öteden beri sebze tüketmeyi sevmeyen çocuklara sebze yedirme yöntemlerinden biri de sebzeli pilav türevleri ya da köfteye dönüştürülen sebzeler olmuştur.
Nohutlu, bezelyeli, patlıcanlı, mısırlı, patatesli, domatesli, aklınıza gelen türde sebzeli pilavlarla sebzeler çocuklara sevdirilmeye çalışılır.
Sosyal medya mecralarında yaşanan tuhaf bir durum var.
İnsan ilkokul arkadaşlarını ya da uzun yıllardır görmediği tanıdıklarını sosyal medya aracılığıyla araştırırken ilerleyen yılları pek hesaba katmaz başlangıçta.
Kendi değişiminin farkındadır ama karşı tarafı hafızasında sakladığı gibi bulacağını düşünür.
o şekilde araştırır.
Sonra bulduğu kişideki değişimi görünce ağır bir şaşkınlık yaşar.
Bu o mu?
Gerçekten olabilir mi?
Vay beee yıllar nasıl geçmiş.
1. | yazman47 | |
2. | Seval88 | |
3. | semraa-91 | |
4. | KenaAn MuTLu | |
5. | burgulukalpler | |
6. | BALYOZ1960 |
Takip edilen yazar yok. |
şu meşhur
cobra gypsies belgeseli benim de önüme düştü.
adam hakikaten işi biliyor.
nefes kesen bir belgesel hazırlamış.
aslında temposu çok yüksek, bizim gibi hasta ve yaşlı insanlar için keşke biraz daha sakin kalabilseymiş.
aklım gitti resmen.
bölge hindistan'ın kuzeybatısında Pakistan sınırına yakın bir eyalet.
uydudan bakınca bile çöl olduğu anlaşılıyor.
sanırım aradaki doğal set
indus vadisi
indus nehri ve bereketli vadisi dururken bu insanları bu çöle kim yaymış acaba ?
Bir de yer isimleri ilgimi çekti. çok yaygın bir şekilde hepsi -ur ile bitiyor. niye acaba ?
palanpur, jodhpur, jaipur, fatehpur, siddhpur, dungarpur, mahidpur, sarangpur, shujalpur, udaipur...
bu eyalette ve komşu eyaletlerde daha bir sürü böyle -ur la biten yer ismi var.
Sümerce Ur, or şehir demek.
ur, uruk, urfa
şimdi biz mezopotamya tarihi olarak sınırlamışız ama belki de çok daha büyük bir kültürün uzantısı olarak Anadolu coğrafyasında yaşıyor olabiliriz.
Belli ki ur ile biten yer isimleri kuzey hindistan'da da bir anlam ifade ediyor. Tıpkı Anadolu'daki bazı eski yer isimleri gibi.
en komik bilgiyi niye en sona koyuyorlar ki ?
inek fotoşopmuş.
bizden neyi eksik ki ?
filtresiz makyajsız resim atan mı kaldı ?
Zaten poz verirken ineğin şoplanacağını da biliyorlarmış.
olsun yine de tonlamayı güzel yapmışlar hiç yapay durmuyor.
tüh ne kadar üzüldüm anlatamam.
böğürtlen sokağı
kızılcık selesi
zerdali tadında aşk
holding gülleri
gibi devam performansı bekliyorduk.
çünkü mutluluk neydi hep soruyorduk, arıyorduk...
İletişim | Künye | Reklam | Sitene ekle © 2024 MN Yazılım |