Türkiye'nin memur portalı |
Oturum aç Üye ol Parolamı unuttum |
dermessBu üye YazarBu üyenin profil sayfasına git |
|
|||||||
|
daha da endişe verici olanı:
Ya bütün bunlar hesaplı kitaplı yapılmışsa ki öyle olmayan savaş mı var ?
türkiye'nin konuya dahil olup olmaması dahi planlanmışsa,
tehlike arz edebilecek eğitimli kuvvetler çoktan içimize yerleştirilmişse,
bir yerden düğmeye basılmasıyla bir kargaşa çıkarmaya gayret edilecekse ...
bildiğim kadarıyla evliya çelebi varlıklı bir aileden geliyor ve saray çevresine yakın bir yaşantı sürmüş.
para sıkıntısı yaşamadığı belli bu nedenle saklama ihtiyacı da normal.
bir gezgin olduğunu bildiğimize göre demek ki konuyla ilgili olumsuz bazı deneyimler yaşamış ve rotasını pek belli etmemeye başlamış.
gezdiği coğrafyalarda mezhep çatışmaları demek ki o dönemden beri varmış. sırf bu nedenle görünümünü dahi şekilden şekile soktuğu düşünülebilir. farklı coğrafyalarda dolanan tamamen yabancı bir yüz.
günümüzde gazeteciyim, araştırmacıyım, akademisyenim diye yırtabiliyorsun ama o dönemde insanın aklına "casus" kelimesinden başka bir şey gelmiyordur belki de.
cümle çok hoşuma gitti.
eski çağlarda yaşamış insanların hep üç şey üzerinden cümle kurma merakı var.
acaba başka neleri gizleme ihtiyacı duymuş olabilir ?
niyetini, kitap yazdığını, gizlediği için bilemediğimiz başka şeyleri vs.
farklı farklı tanımlanabilecek pek çok körlük yani görme yetisi kaybı türü olmasına rağmen körlük, bildiğimiz manada gözlerimizi kapatarak ya da karanlık bir odada dolaşmaya çalışarak deneyimlemeye çalışabileceğimiz bir kavram değilmiş.
gören birine körlük kavramını anlatabilmek günümüz koşullarında imkansızmış.
beynin görme merkezinde ya da iletilerinde doğuştan ya da sonradan gelişen bir bozukluk nedeniyle gerçekleşen görme kayıpları tahayyül edilemeyecek bir durummuş.
bilim insanları bu durumu şöyle tanımlamaya çalışmış:
normal bir insana "x ışınları deneyimlemesi hakkında ne düşünüyorsun?" diye sorulduğunda
o insan: "Hiçbir fikrim yok, bilmiyorum " cevabını verir.
doğuştan görme engelli insanların ağırlıklı çoğunluğu da bu nedenle "görmeyi" ya da "görmüyor olmayı" tanımlayamıyorlarmış.
sadece zamanla diğer insanlardan farklı olduklarını çeşitli deneyimler neticesi fark ediyorlarmış.
nesnelere çarpıp düşmeleri fakat diğer insanların böyle bir şey yaşamaması gibi.
1. | yazman47 | |
2. | Seval88 | |
3. | semraa-91 | |
4. | KenaAn MuTLu | |
5. | burgulukalpler | |
6. | BALYOZ1960 |
Takip edilen yazar yok. |
şu meşhur
cobra gypsies belgeseli benim de önüme düştü.
adam hakikaten işi biliyor.
nefes kesen bir belgesel hazırlamış.
aslında temposu çok yüksek, bizim gibi hasta ve yaşlı insanlar için keşke biraz daha sakin kalabilseymiş.
aklım gitti resmen.
bölge hindistan'ın kuzeybatısında Pakistan sınırına yakın bir eyalet.
uydudan bakınca bile çöl olduğu anlaşılıyor.
sanırım aradaki doğal set
indus vadisi
indus nehri ve bereketli vadisi dururken bu insanları bu çöle kim yaymış acaba ?
Bir de yer isimleri ilgimi çekti. çok yaygın bir şekilde hepsi -ur ile bitiyor. niye acaba ?
palanpur, jodhpur, jaipur, fatehpur, siddhpur, dungarpur, mahidpur, sarangpur, shujalpur, udaipur...
bu eyalette ve komşu eyaletlerde daha bir sürü böyle -ur la biten yer ismi var.
Sümerce Ur, or şehir demek.
ur, uruk, urfa
şimdi biz mezopotamya tarihi olarak sınırlamışız ama belki de çok daha büyük bir kültürün uzantısı olarak Anadolu coğrafyasında yaşıyor olabiliriz.
Belli ki ur ile biten yer isimleri kuzey hindistan'da da bir anlam ifade ediyor. Tıpkı Anadolu'daki bazı eski yer isimleri gibi.
en komik bilgiyi niye en sona koyuyorlar ki ?
inek fotoşopmuş.
bizden neyi eksik ki ?
filtresiz makyajsız resim atan mı kaldı ?
Zaten poz verirken ineğin şoplanacağını da biliyorlarmış.
olsun yine de tonlamayı güzel yapmışlar hiç yapay durmuyor.
tüh ne kadar üzüldüm anlatamam.
böğürtlen sokağı
kızılcık selesi
zerdali tadında aşk
holding gülleri
gibi devam performansı bekliyorduk.
çünkü mutluluk neydi hep soruyorduk, arıyorduk...
İletişim | Künye | Reklam | Sitene ekle © 2024 MN Yazılım |