Türkiye'nin memur portalı |
Oturum aç Üye ol Parolamı unuttum |
dermessBu üye YazarBu üyenin profil sayfasına git |
|
|||||||
|
anlamadığım fobilerden biri.
Bizim evde de bu fobisi olan biri var.
oradan oraya zıplıyor örümcek görünce.
Örümcek olan odaya bile girmez.
Çocukken o kadar çok örümcek türüyle muhatap olduk ki artık sallamıyoruz.
Beyaz totolusu, ipince bacaklısı, kene gibi küçük olanı, çizgili olanı, simsiyah olanı...
Bazen köyde koşup oynarken suratımız bir örümcek ağına yakalanır her tarafımız bulanırdı.
Bir tür meydan okumayla ne eşek arısı takardık ne örümcek ne böcek.
Markete gitmiştim.
Üzerimde çok eski bir tişört vardı.
Zaten üzerimde hep eski tişörtler olur.
Ya siyahtır ya haki yeşili.
Üzerindeki yazılara da pek dikkat etmemiştim açıkçası.
Kasadaki kız aldıklarımı geçirirken bana bakıp dedi ki:
Düşmanlarını affet , hiçbir şey onları bunun kadar sinirlendiremez.
Cümle sıkıntılı ama cümleye takılmadım.
tişörtümde yazılı olmasına da takılmadım.
Anında İngilizce çeviri yapan, zeki, genç bir kızın ( Başka özellikleri de vardı ama yazmama gerek yok ) kasiyerlik yapmasına acayip canım sıkıldı.
"Ne var bunda?" demeyin.
Geçiş sürecinde her insan her işi yapabilir demeyin.
Muhtemelen işi bırakmazsa cüzi bir ücretle yıllarca kasanın başında duracak.
İnşallah öyle yapmaz.
paralimpik oyunlarında görme engelli sporcuları izlerken aklıma çoook uzun yıllar önce okuduğum bir roman geldi.
İsmi Şebnem'di galiba.
görme engelli genç bir kızın hayatı anlatılıyordu.
Romanda bir şarkıdan bahsediliyordu.
Gözlerimi bana ver.
Okunan tek bir roman engelli insanların neler yaşayabiliyor olacağını öyle güzel kavrattırıyor ki.
engelli ebeveyni neler neler hisseder de anlatmaz çoğu kez.
İçine gömer.
Toplumun bütün olarak tüm aileye elinden geldiğince yardımcı olması gerekir.
1. | yazman47 | |
2. | Seval88 | |
3. | semraa-91 | |
4. | KenaAn MuTLu | |
5. | burgulukalpler | |
6. | BALYOZ1960 |
Takip edilen yazar yok. |
şu meşhur
cobra gypsies belgeseli benim de önüme düştü.
adam hakikaten işi biliyor.
nefes kesen bir belgesel hazırlamış.
aslında temposu çok yüksek, bizim gibi hasta ve yaşlı insanlar için keşke biraz daha sakin kalabilseymiş.
aklım gitti resmen.
bölge hindistan'ın kuzeybatısında Pakistan sınırına yakın bir eyalet.
uydudan bakınca bile çöl olduğu anlaşılıyor.
sanırım aradaki doğal set
indus vadisi
indus nehri ve bereketli vadisi dururken bu insanları bu çöle kim yaymış acaba ?
Bir de yer isimleri ilgimi çekti. çok yaygın bir şekilde hepsi -ur ile bitiyor. niye acaba ?
palanpur, jodhpur, jaipur, fatehpur, siddhpur, dungarpur, mahidpur, sarangpur, shujalpur, udaipur...
bu eyalette ve komşu eyaletlerde daha bir sürü böyle -ur la biten yer ismi var.
Sümerce Ur, or şehir demek.
ur, uruk, urfa
şimdi biz mezopotamya tarihi olarak sınırlamışız ama belki de çok daha büyük bir kültürün uzantısı olarak Anadolu coğrafyasında yaşıyor olabiliriz.
Belli ki ur ile biten yer isimleri kuzey hindistan'da da bir anlam ifade ediyor. Tıpkı Anadolu'daki bazı eski yer isimleri gibi.
en komik bilgiyi niye en sona koyuyorlar ki ?
inek fotoşopmuş.
bizden neyi eksik ki ?
filtresiz makyajsız resim atan mı kaldı ?
Zaten poz verirken ineğin şoplanacağını da biliyorlarmış.
olsun yine de tonlamayı güzel yapmışlar hiç yapay durmuyor.
tüh ne kadar üzüldüm anlatamam.
böğürtlen sokağı
kızılcık selesi
zerdali tadında aşk
holding gülleri
gibi devam performansı bekliyorduk.
çünkü mutluluk neydi hep soruyorduk, arıyorduk...
zıplayan fasulye de diyorlar ama neden zıpladıklarını bilmiyorum.
ona da biraz bakalım:
bizim fasulyeler gibi onların fasulyesinin içine de güveler larva bırakıyormuş.
larvalar bu fasulyeleri yiyip bitirip içini boşaltıyorlarmış.
fasulyelerin zıplama nedeni içindeki güvelerin hareketiymiş efendim.
yedik, büyüdük, daha serin ve güzel bir yer için kıpırdanıyoruz demek istiyorlarmış.
kısacası zıplamayanı bulmak daha makbul.
İletişim | Künye | Reklam | Sitene ekle © 2024 MN Yazılım |