Türkiye'nin memur portalı

kelime kökeni eski yunancaya dayanıyormuş.

Türkçede anahtar karşılığı bir kelime var mı bilmiyorum.

kilitleme alışkanlığı Anadolu'da gelişmiş olabilir.

Anahtar sanki Farsça gibi duruyor ama yunanca anoigo kelimesinin açkı, açacak anlamında anahtara dönüşmesiyle dilimize yerleşmiş.

işin ilginç tarafı kilit kelimesinin de Farsçadan dilimize geçmiş olması.

Asya Türk kültüründe kilitleme ihtiyacının duyulmaması sosyal ve kültürel yaşamla ilgili de ipucu veriyor gibi duruyor.

yatır olarak bilinen ve üzerinde büyük bir ağaç bulunan bölümde henüz gün yüzüne çıkarılmamış en büyük yapının bulunduğu belirtiliyor. O da aynı şekilde düzenlenmişmiş.

Düşündüm de belki de sadece bir yerleşim yeri yani köy bulunmuştur.

Evleri inşa sistemleri bu şekildedir.

sütunlar taş duvarlarla desteklenmiş ve üzerlerine ağaç ya da sazlardan çatılar yapılmıştır.

evler Amazon ormanlarındaki gibi dairesel şekildedir ve yine hepsi birbirine bitişik yapılmıştır.

Belki evlerinin duvarlarını kabartmalarla süsleyip onları koruduklarına inanıyorlardı.

Yapıların üzerlerinin bilinçli olarak örtüldüğü, bunun doğal yollarla oluşmadığı belirtiliyor.

Bunu nasıl tespit etmişler merak ettim.

Yapıların ortak özelliği hepsinin bir tepede yer alması.

Göbeklitepe, Karahantepe, Gürcütepe gibi isimlendirilen tepeler.

tıpkı diğer ören yerlerinde olduğu gibi ovaya hakim olan yüksek bölgelerde evlerini yaptılar belkide.

aşağıda da tarım ve hayvancılığa devam ettiler.

Harran ovası'nın tıpkı mezopotamya'nın diğer bölgeleri gibi sık sık sellerle boğuştuğu biliniyor.

Belki zamanla bu yapılar sel yığıntılarının altında kalmıştır çünkü çok eskiler.

ova olarak bilinen bölge de gelen yığıntılarla yükselmiştir.

mezopotamya bataklık ve balçık olarak değerlendiriliyor ve dicle ve fırat'ın sık sık gerçekleşen taşkınlarıyla bereketli hale geldiği biliniyor.

Harran'da tarih kaybolmaz, saçınızın teli düşse orada kalır diyorlar da bu pek doğru değil.

olsa olsa basra körfezi'nden denize dökülüyordur ki o körfezi de didik didik araştırdıklarına eminim.

şu anda sadece saçmalıyor da olabilirim ama yapıların bilinçli olarak gömüldüğü fikri bana hiç mantıklı gelmedi nedense.

tufan bilgisini destekleyen taşkınlar bölgede meşhurmuş zaten.

aferin

iyi yapmışsın.

backcountry

izlemez olaydım.

film güzel değil aslında.

filme 3 puan veriyorum onu da oyunculara değil orman yerlisine.

oyuncular başarılı değil.

kafa karıştıran bir oyunculuk sergiliyorlar ve bunu da seyirciyi yönlendirmek ve yanıltmak için yapıyorlar.

oraya gitme, öyle yapma, arkana bak, bu kadar tedbirsiz olma diye filmi izlerken yırtınırsınız ya.

aynı o şekilde film boyunca bir aptallıktır gidiyor.

özet: iki sevgili sezon dışında milli park olan ormanda kamp yapmaya karar verir. aynı zamanda bir evlilik teklifi de gerçekleştirilecektir. tedbirsiz ilerlemelerinin bedelini çok ağır ödeyeceklerdir.Film Kanada'da çekilmiş ve gerçek bir olaydan yola çıkılmışmış.

Filmin ilk yarısı çöp, ikinci yarısında gerilim zirvede.

Bir ekip Allah rızası için çıkıp özellikle güney pasifik tabanını tarasa da okyanus tabanında gerçekten büyük bir kıtanın varlığı tespit edilip mikronezya ve polinezya adalarının ya da Yeni Zelanda adasının bu kıtanın en yüksek dağları olduğunu ispatlasa.

Nolurdu ha ? Nolurdu ?

Biz google haritadan incelesek ne olacak, incelemesek ne olacak ?

Uydudan bile baksanız mutlaka oralarda bir şeyler bulabilirsiniz.

Zaten St. Andreas fayı, Hawaii volkanları, Japonya depremleri vs. oralarda aşağı yukarı neler döndüğü hakkında ipuçları da vermiyor değil.