Türkiye'nin memur portalı |
Oturum aç Üye ol Parolamı unuttum |
dermessBu üye YazarBu üyenin profil sayfasına git |
|
|||||||
|
Ha sal yapıp gelen tüccarların nasıl geri döndüklerini yazmayı unuttum.
karaya, Babil'e çıktıkları yerde sallarını bozup salın odunlarını da satışa çıkarıyorlarmış.
eşeklerini ve derilerini toparlayıp Ermenistan tarafına bu kez kara yoluyla geri dönüyorlarmış.
Zira akıntıya karşı kürek çekmek pek akıl işi değilmiş.
Yukarı ülkelerde bulunan malzemeyi aşağı ülkeye götürüp satıyorlarmış.
derileri tekrar o yuvarlak sallardan yapmak için kullanıyorlarmış.
yaptıkları sallar ise epeyce büyük oluyormuş.
derinliği fazla ve debisi yüksek olan Fırat'ı aşmaları bu şekilde mümkün oluyormuş.
eveeeett bakalım herodot gezip gördüğü babil'in kendisine tuhaf gelen adetlerinden nasıl bahsetmiş:
1- genç kızlar meydanda bir daire içinde toplanıyor ve açık arttırma ile en çok para verene teker teker satılıyormuş. yüksek fiyata satılanların parası bir yerde birikiyor üzerine para alınarak kabul edilenlerin parası da buradan çıkarılıyormuş. çünkü tercih edilmeyen bir kızı alan üzerine bir de para alabiliyormuş. ( sosyal adalet anlayışınıza limon sıkayım )
Kısacası cazip görülen kızlar diğerlerini de elde edilen parayla evlendirmiş oluyormuş. Buraya kadar cins de olsa biraz tutarlılık var. Asıl mesele şu ki kızlar ( tabi gizlice anlaşmıyorlarsa ) asla kendi seçtikleri kişiyle evlenemiyor mutlaka en çok parayı verenle evlenmek zorunda kalıyorlarmış. ( herhalde çok para toplamanın yollarını bu cins kuralı koymakla bulmuşlar. ) günümüzde süren başlık parası saçmalığının kökleri de böylelikle ortaya çıkıyor.
2- Her kadın hayatında bir kere tapınakta bekleyip kendini bir yabancıya sunmak zorundaymış. bunu çabucak gerçekleştirenler ömür boyu bu durumdan muaf oluyormuş ama tapınakta yıllarını geçirmek zorunda kalanlar bulunuyormuş. efendim bunu gerçekleştirerek tanrıça bilmemkimin ruhunu mutlu ediyorlarmış. ( Yersen tabi ) Bütün bu eylemler kutsal kabul edildiği için kadınların bu geleneğe itiraz etmesi gibi bir durum düşünülemezmiş bile. Aynı gelenek kıbrıs adasında da aynı çağda yürütülüyormuş.
3- Hastalıkların tedavisi ve doktor hak getireymiş. yine tüm hastalar meydanda toplanır gelen geçene gösterilirmiş. Bu hastalığı atlatan ya da bir yerlerden tanıdık gelenler hastalara tavsiyelerde bulunurmuş. ( Bizdeki eltimde de aynısından var şunu iç bunu kullan durumları ) Boş geçmek yasakmış, hastaların bulunduğu yerden tavsiye vermeden geçilemiyormuş.
4- Ermenistan'dan kestikleri söğüt dalları ve derilerle yuvarlak su taşıtları yapıp Fırat nehri boyunca eşya taşımacılığı yapıyorlarmış. taşıtlarda hurma kütüklerinden yapılmış fıçılar dolusu şarap, en az bir eşek ve zemine döşedikleri otlar bulunuyormuş. her bir salda iki kürekçi bulunurmuş. biri önde dümen vazifesi görür diğeri arkadan salı idare edermiş.
5- şehir geniş bir düzlükte ihtişamlı bir şekilde kurulmuşmuş. döneminin metropolü olmayı hak ediyormuş. şehrin etrafını derin su dolu bir hendek çevreliyormuş ve ondan sonra da surları bulunuyormuş.
6- komşusu is şehri daha küçük ve gösterişsizmiş. surların yapımında kullanılan bitüm denilen katran vs. fırat'tan çıkarılıyormuş. Babil'in ortasından Fırat geçiyormuş ve babil iki mahalleden oluşuyormuş.
7- Babil kulesinin en tepesinde bir tapınak bu tapınağın içinde ise bir yatak ve altından bir masa varmış. ölümlülerin içeri girmesi kesinlikle yasakmış ve ( bundan sonrası cinci hocaların cin çıkarma seanslarını andırdığı için yazmıyorum. Bizar alengirli işler dönüyormuş. )
1. | yazman47 | |
2. | Seval88 | |
3. | semraa-91 | |
4. | KenaAn MuTLu | |
5. | burgulukalpler | |
6. | BALYOZ1960 |
Takip edilen yazar yok. |
şu meşhur
cobra gypsies belgeseli benim de önüme düştü.
adam hakikaten işi biliyor.
nefes kesen bir belgesel hazırlamış.
aslında temposu çok yüksek, bizim gibi hasta ve yaşlı insanlar için keşke biraz daha sakin kalabilseymiş.
aklım gitti resmen.
bölge hindistan'ın kuzeybatısında Pakistan sınırına yakın bir eyalet.
uydudan bakınca bile çöl olduğu anlaşılıyor.
sanırım aradaki doğal set
indus vadisi
indus nehri ve bereketli vadisi dururken bu insanları bu çöle kim yaymış acaba ?
Bir de yer isimleri ilgimi çekti. çok yaygın bir şekilde hepsi -ur ile bitiyor. niye acaba ?
palanpur, jodhpur, jaipur, fatehpur, siddhpur, dungarpur, mahidpur, sarangpur, shujalpur, udaipur...
bu eyalette ve komşu eyaletlerde daha bir sürü böyle -ur la biten yer ismi var.
Sümerce Ur, or şehir demek.
ur, uruk, urfa
şimdi biz mezopotamya tarihi olarak sınırlamışız ama belki de çok daha büyük bir kültürün uzantısı olarak Anadolu coğrafyasında yaşıyor olabiliriz.
Belli ki ur ile biten yer isimleri kuzey hindistan'da da bir anlam ifade ediyor. Tıpkı Anadolu'daki bazı eski yer isimleri gibi.
en komik bilgiyi niye en sona koyuyorlar ki ?
inek fotoşopmuş.
bizden neyi eksik ki ?
filtresiz makyajsız resim atan mı kaldı ?
Zaten poz verirken ineğin şoplanacağını da biliyorlarmış.
olsun yine de tonlamayı güzel yapmışlar hiç yapay durmuyor.
tüh ne kadar üzüldüm anlatamam.
böğürtlen sokağı
kızılcık selesi
zerdali tadında aşk
holding gülleri
gibi devam performansı bekliyorduk.
çünkü mutluluk neydi hep soruyorduk, arıyorduk...
zıplayan fasulye de diyorlar ama neden zıpladıklarını bilmiyorum.
ona da biraz bakalım:
bizim fasulyeler gibi onların fasulyesinin içine de güveler larva bırakıyormuş.
larvalar bu fasulyeleri yiyip bitirip içini boşaltıyorlarmış.
fasulyelerin zıplama nedeni içindeki güvelerin hareketiymiş efendim.
yedik, büyüdük, daha serin ve güzel bir yer için kıpırdanıyoruz demek istiyorlarmış.
kısacası zıplamayanı bulmak daha makbul.
İletişim | Künye | Reklam | Sitene ekle © 2024 MN Yazılım |