Türkiye'nin memur portalı |
Oturum aç Üye ol Parolamı unuttum |
dermessBu üye YazarBu üyenin profil sayfasına git |
|
|||||||
|
kumral kelimesi saç, sakal bıyık rengi için kullanılan bir ifade.
kahverengiden daha açık renk tonları için kullanılıyor.
açık kumral sarışına daha yakın bir renkken koyu kumral daha çok kestaneyi andırıyor.
Bal rengi, açık kestane rengi, kısacası kahverengi denemeyecek kadar açık tonda olan saç, kıl, tüy renkleri kumral olarak değerlendiriliyor.
genellikle kumralların göz renkleri de açık tonlarda olur. Kahverenginden ziyade açık kahve, ela ya da renkli gözlü olurlar.
Buğday ise genellikle ten rengini tanımlamak için kullanılır.
Aslında bu ten rengini tanımlamada kavram karışıklığı oluşmuş.
Sarışın ya da beyaz tenliler kadar açık tenli olmayan ama esmerler kadar da koyu tenli olmayan insanlar için kullanılan tabir buğday tenli tabiri.
Çok koyu ya da çok açık olmayan insan ten rengine verilen isim.
Bu arada kumral olanların ağırlıklı olarak buğday tenli ya da beyaz tenli olduklarını söylemek mümkün. Herhalde karışıklık da buradan ileri geliyor.
nazka ( okunuşu ) çölünde bulunan devasa boyuttaki çizgiler.
çöl tuval gibi dümdüz olunca birileri dayanamamış ve bu çizimleri yapmış.
maymun, kuş, örümcek , ağaç, kertenkele, insan , papağan, ağaç, pelikan, balık, çiçek, köpek, iguana
spiral şekil betimlemeleri kolaylıkla seçilebiliyor.
Bu çizimlere geoglif adı verilmiş.
çizimleri bu bölgede yaşayan nazka halkının yaptığı ileri sürülüyor.
anlışılamayan nokta ise yüksekten bakılmadan ve belli bir perspektife erişilmeden bu kadar kusursuz çizimlerin nasıl yapılabildiği.
bu çizimlerin yapıldığı bölgenin 12 kilometre kuzeybatısında dev bir nekropol bulunarak günyüzüne çıkarıldı. ( Mezarlık )
Ölüler değerli eşyalarıyla gömüldüğünden pek çok ipucuna kavuşuldu.
Yaklaşık 30.000 kişinin gömülü olduğu nekropolden çizimleri yapılan hayvan şekilleriyle süslü seramik vazolar bulunmuş.
Göbeklitepe ile hiçbir bağlantısı olmamasına rağmen benzer şekilde hayvan figürleri kalıcı olarak tabiata işlenmeye çalışılmış.
geniş bir tuval bulmuş olabilirsin.
üzerinde serbestçe çalışabileceğin pırıl pırıl bir alan.
Yine de insan neden bu bölgeye küçük küçük resimler yapmaz da devasa boyutta figürler çizmeye çalışır ?
O dönem insanları için düşünürsek akla en yatkın düşünce gökyüzünden ya da yüksek bir yerden görünebilir olmalarını hedeflemek.
Aksi halde alan ne kadar geniş olursa olsun daha insani boyutta eserler ya da mimari yapılar üretilebilirdi ki bir ilginç nokta da Nazca çölünün senede ortalama sadece 1 saat yağış alan yaşamaya son derece elverişsiz bir bölge olması.
resimlerin yer kazınarak yapılmış olması bölgenin milattan önceki dönemlerde dahi kurak bir bölge olduğunu herhangi bir bitki örtüsü ya da iklim değişimi yaşamadığını kanıtlıyor.
ayrıca diğer hayvan figürleri bir yana da maymun figürü akıllarına nereden gelmiş olabilir ?
Peru'da yaşayan maymun türleri var tabi ama hepsi ormanlık bölgelerde yaşıyor.
Bana en mantıklı gelen teori: Bölge çok az yağış alan bir bölge ve su çok kıymetli.
Düz çizgileri sulama ya da suyu taşıma amaçlı olarak geometrik şekilde çekmişler. Yani onlar belki de döneme ait bir sulama kanalı projesinin kalıntıları.
Tabi dümdüz çöl arazisinde bu kanal çalışmalarını yaparken daha eğlenceli bir şey bulamadıklarından ( oyun yok, film yok, dizi yok, şarkı türkü nereye kadar ? )
elleri değmişken bu şekilleri de içlerinden sanatçı ruhlu olan biri boş kaldıkça işlemeye başlamış.
figürler zannedildiği kadar devasa boyutta değil.
yakına yapılmış bir kuleye çıkıldığı zaman rahatlıkla görülebiliyorlar.
Belki henüz bulunamamış yakın tepelerde bir antik şehir kalıntısı ya da köy kalıntısı vardır.
çizimlerin olduğu yere tepeden bakıyordur.
şekiller görülebilir şekilde o nedenle kazınmıştır.
Çok uçuk fikirlere açık olma nedeni tamamen turizm amaçlıdır büyük ihtimal.
( Bu arada google earth incelemesi ile de şekiller biraz zor da olsa seçilebiliyormuş. )
Orijinal yazılışı huacachina.
Dünyanın en ilginç yerleşim yerlerinden biri sayılabilir.
Güney Peru'da bulunan bir köy.
kupkuru bir çölün ortasındaki küçücük bir gölün etrafında kurulmuş.
köyden çok vahayı andırıyor.
etraf tamamen kumlarla kaplı.
Güney Peru'da Nazca çölüne yakın bir köymüş bu köy aynı zamanda.
turizm, geçim kaynakları olmuş.
Nazca çölü ise Nazca çizgileri ile ün salmış.
bu çizgiler ayrı bir başlık konusu.
eskiden resmi dairelerde yazı işlerinin yürütüldüğü odalara verilen isim. serketerya.
günlük işler işleyişler, yazışmalar, görüşme taleplerinin düzenlendiği oda.
Kalem kelimesi bize arapçadan geçmiş.
Kalam: Arapça. kamıştan yapılmış yazma aracı.
Kalamos: Yunanca
yerini şimdilik ağırlıklı olarak klavyeye bıraksa da bambaşka şeylerin devreye gireceği günler de oldukça yakın.
Efendim?
"Efendin kalem odasında." esprisi de aşırı bayat espriler kategorisinde çoktan yerini almış.
pek çok kaynakta tanımlamaları yapılmış fakat hiçbirinde doğru dürüst örneğe rastlamak mümkün değil.
ilginç bir dilbilgisi konusu. Her sene sınavlarda öğrencilere tanımları sorulur, çoktan seçmeli testlerde soru olarak karşılarına çıkar ya da tanımları ezberletilir ama kimse ne olduklarını net olarak bilmiyor. Zaten anladığım kadarıyla konu dilbilimciler arasında da net değilmiş ve tartışmalıymış.
Herkes birbirine itiraz ediyor hayır bu lehçedir şive değildir bu ağızdır lehçe değildir diye yorum yapıyor ama gelin görün ki tam olarak tanımlaması da yapılmıyor ve bu üç hatta dört kavram sürekli bulmaca gibi tanımlamalarla birbirine karıştırılıyor.
şive: tanımlanması ve örneklenmesi kolay aslında. aynı dil içindeki yöresel söyleme farklılıkları. aynı kelimelerin farklı biçimlerde söylenmesi. Bir nevi yöresel aksan da buna dahil ki söylenişteki bu müzikal tonlama, şive ile birlikte kişinin nereli olduğunu hemen belli eder. Bir insanın Kıbrıslı mı, Egeli mi, Karadenizli mi, Trakyalı mı, karslı mı olduğunu şıp diye anlarsınız.
Gel : İstanbul, Cel: Rize, Gelivir: Muğla, Kel: Trabzon vs.
Aksan: Farklı bir dil konuşmak isteyen kişilerin kendi dil özelliklerini, konuşmaya çalıştıkları dile yansıtmaları. Bunu tanımlamak da kolay doğal olarak.
Bir Hindistanlı, bir fransız ya da bir Türk ingilizce konuşmaya çalıştığı zaman hangi ulustan olduklarını vurgu ve tonlamalarıyla bazı sesleri çıkaramamalarıyla hemen belli ederler.
Cem Yılmaz esprileriyle konu iyice kavrandığı için bunu da hemen geçebiliriz.
Bkz: Çultanahmet, pat is the pööpıs op pisit...
Lehçe: Mesela İkisi de Türkçe ama Türkiye ve Azerbaycan kolları iki ayrı lehçe.
Ör: Herkesin başkaları ile birlikte serbest toplaşmak azatlığı vardır. ( Azerbaycan )
Herkesin başkaları ile birlikte serbestçe toplanma özgürlüğü vardır. ( Türkiye )
Sen deyesen özünü itirmisen. ( Azerbaycan )
Sen galiba kendini kaybettin ( Türkiye )
hamıya salam! ( Azerbaycan )
Herkese selam! ( Türkiye )
ağız tanımlamalarını çok fazla anlayamamakla beraber aynı dil içindeki yöresel ifade farklılıkları olarak tanımlanmış gibi geldi bana.
Ablam bana yemek vermedi.
Ablam beni kayırmadı.
Tarlaya gittim.
Tarlaya vardım.
Misafirlere çay doldurdum.
Misafirlere çay döktüm.
Misafirlere çay koydum.
gibi.
1. | yazman47 | |
2. | Seval88 | |
3. | semraa-91 | |
4. | KenaAn MuTLu | |
5. | burgulukalpler | |
6. | BALYOZ1960 |
Takip edilen yazar yok. |
şu meşhur
cobra gypsies belgeseli benim de önüme düştü.
adam hakikaten işi biliyor.
nefes kesen bir belgesel hazırlamış.
aslında temposu çok yüksek, bizim gibi hasta ve yaşlı insanlar için keşke biraz daha sakin kalabilseymiş.
aklım gitti resmen.
bölge hindistan'ın kuzeybatısında Pakistan sınırına yakın bir eyalet.
uydudan bakınca bile çöl olduğu anlaşılıyor.
sanırım aradaki doğal set
indus vadisi
indus nehri ve bereketli vadisi dururken bu insanları bu çöle kim yaymış acaba ?
Bir de yer isimleri ilgimi çekti. çok yaygın bir şekilde hepsi -ur ile bitiyor. niye acaba ?
palanpur, jodhpur, jaipur, fatehpur, siddhpur, dungarpur, mahidpur, sarangpur, shujalpur, udaipur...
bu eyalette ve komşu eyaletlerde daha bir sürü böyle -ur la biten yer ismi var.
Sümerce Ur, or şehir demek.
ur, uruk, urfa
şimdi biz mezopotamya tarihi olarak sınırlamışız ama belki de çok daha büyük bir kültürün uzantısı olarak Anadolu coğrafyasında yaşıyor olabiliriz.
Belli ki ur ile biten yer isimleri kuzey hindistan'da da bir anlam ifade ediyor. Tıpkı Anadolu'daki bazı eski yer isimleri gibi.
en komik bilgiyi niye en sona koyuyorlar ki ?
inek fotoşopmuş.
bizden neyi eksik ki ?
filtresiz makyajsız resim atan mı kaldı ?
Zaten poz verirken ineğin şoplanacağını da biliyorlarmış.
olsun yine de tonlamayı güzel yapmışlar hiç yapay durmuyor.
tüh ne kadar üzüldüm anlatamam.
böğürtlen sokağı
kızılcık selesi
zerdali tadında aşk
holding gülleri
gibi devam performansı bekliyorduk.
çünkü mutluluk neydi hep soruyorduk, arıyorduk...
zıplayan fasulye de diyorlar ama neden zıpladıklarını bilmiyorum.
ona da biraz bakalım:
bizim fasulyeler gibi onların fasulyesinin içine de güveler larva bırakıyormuş.
larvalar bu fasulyeleri yiyip bitirip içini boşaltıyorlarmış.
fasulyelerin zıplama nedeni içindeki güvelerin hareketiymiş efendim.
yedik, büyüdük, daha serin ve güzel bir yer için kıpırdanıyoruz demek istiyorlarmış.
kısacası zıplamayanı bulmak daha makbul.
İletişim | Künye | Reklam | Sitene ekle © 2024 MN Yazılım |