Türkiye'nin memur portalı |
Oturum aç Üye ol Parolamı unuttum |
dermessBu üye YazarBu üyenin profil sayfasına git |
|
|||||||
|
Birinci dünya savaşının sonlarına doğru 1916-1917 yıllarında Viyana'da aniden ortaya çıkmış bir hastalık. Daha doğrusu ilk orada teşhis konulmuş.
1918 büyük grip salgını ile çakıştığı için kökeninde aynı virüsün olduğu düşünülüyor.
Tüm avrupa'yı kasıp kavurduktan sonra yine aniden ortadan kaybolmuş.
Sadece Avrupa'ya değil tüm dünyaya yayılmış.
10 yıl etkisi sürmüş.
1 milyondan fazla kişiyi etkilemiş.
Sırrını hala koruduğu söylenen garip hastalık.
Bir tür beyin enfeksiyonu.
İlk teşhisi ve hastalığın ismini viyanalı nörolog ve psikiyatrist constantin von economo koymuş.
Hastalığın çeşitli belirtileri varmış.
Hastalar ya tuhaf bir dalgınlık- uyku halinde duruyor,
ya da tamamen katatonik bir vaziyette günlerce kaskatı kesiliyorlarmış.
bazıları da krizler eşliğinde denetimsiz bir heyecanın etkisine giriyorlarmış.
Bu hastalığa uyku hastalığı ya da uykulu hastalığı da deniyor.
Nedenleri tam olarak bulunamamış.
bazı viral ve bakteriyel hastalık patojenlerine bağlı immün yanıtla ilgili olduğu tespit edilmiş.
Uyanışlar adlı film de konusunu bu hastalıktan almıştır.
Beni sinir sahibi yapan salon bitkisidir.
Kendisinin ne istediğini bir türlü anlamamaktayımdır.
Plastik olduğundan şüphelendim bir ara ve alt yapraklarından birini makasla kestim.
Gerçekmiş, plastik değilmiş.
bu öylece duran bitki sadece durmak istiyor.
Bir ara eflatun renkli, leylak benzeri çiçek açtı.
Çiçeği de uzun süre üzerinde kaldı.
Sonra yine eski haline döndü.
Hava akımı sevmezmiş, doğrudan ışık sevmezmiş, bir yere temas etmekten hoşlanmazmış, besinsiz susuz kalmaktan hoşlanmazmış, her sulamada aynı ölçüde-aynı sıcaklıkta- homojen sulamamız gerekiyormuş.
Biraz nazlı galiba.
Evin içinde tur attırmaya devam.
1. | yazman47 | |
2. | Seval88 | |
3. | semraa-91 | |
4. | KenaAn MuTLu | |
5. | burgulukalpler | |
6. | BALYOZ1960 |
Takip edilen yazar yok. |
şu meşhur
cobra gypsies belgeseli benim de önüme düştü.
adam hakikaten işi biliyor.
nefes kesen bir belgesel hazırlamış.
aslında temposu çok yüksek, bizim gibi hasta ve yaşlı insanlar için keşke biraz daha sakin kalabilseymiş.
aklım gitti resmen.
bölge hindistan'ın kuzeybatısında Pakistan sınırına yakın bir eyalet.
uydudan bakınca bile çöl olduğu anlaşılıyor.
sanırım aradaki doğal set
indus vadisi
indus nehri ve bereketli vadisi dururken bu insanları bu çöle kim yaymış acaba ?
Bir de yer isimleri ilgimi çekti. çok yaygın bir şekilde hepsi -ur ile bitiyor. niye acaba ?
palanpur, jodhpur, jaipur, fatehpur, siddhpur, dungarpur, mahidpur, sarangpur, shujalpur, udaipur...
bu eyalette ve komşu eyaletlerde daha bir sürü böyle -ur la biten yer ismi var.
Sümerce Ur, or şehir demek.
ur, uruk, urfa
şimdi biz mezopotamya tarihi olarak sınırlamışız ama belki de çok daha büyük bir kültürün uzantısı olarak Anadolu coğrafyasında yaşıyor olabiliriz.
Belli ki ur ile biten yer isimleri kuzey hindistan'da da bir anlam ifade ediyor. Tıpkı Anadolu'daki bazı eski yer isimleri gibi.
en komik bilgiyi niye en sona koyuyorlar ki ?
inek fotoşopmuş.
bizden neyi eksik ki ?
filtresiz makyajsız resim atan mı kaldı ?
Zaten poz verirken ineğin şoplanacağını da biliyorlarmış.
olsun yine de tonlamayı güzel yapmışlar hiç yapay durmuyor.
tüh ne kadar üzüldüm anlatamam.
böğürtlen sokağı
kızılcık selesi
zerdali tadında aşk
holding gülleri
gibi devam performansı bekliyorduk.
çünkü mutluluk neydi hep soruyorduk, arıyorduk...
İletişim | Künye | Reklam | Sitene ekle © 2024 MN Yazılım |