Türkiye'nin memur portalı |
Oturum aç Üye ol Parolamı unuttum |
dermessBu üye YazarBu üyenin profil sayfasına git |
|
|||||||
|
Tek bir kötülük yapmak mı yoksa doğrudan ya da dolaylı olarak iyilik yapılmasına engel olmak mı daha kötü bir davranış ?
Bu konu bazen aklıma geliyor.
çarpan etkisini de unutmamak lazım.
çarpan ve hızlandıran etkisi aslında bir ekonomi terimiymiş.
katlanan değer etkisi gibi bir şey anladığım kadarıyla.
eylem ve söyleminle iyilik yapılabilme olasılığını yok ettin diyelim.
örnek: zengin bir dilenci olduğum ortaya çıktı ve bu nedenle yoksullara yardımın kesilmesine neden oldum. yardımlaşmadan vazgeçti insanlar.
tedavi parasını yedim ve çocuğumun kampanyasını suistimal ettim mesela ve kampanyalara güveni yok ettim.
ortaklık teklif ettim ve paralarla birlikte yok oldum, toplumun birlikte hareket etme yeteneğini ve inancını baltaladım mesela.
Bunun tersi de düşünülebilir.
yaptığım iyiliklerin sonuçlarını gösterdim bir şekilde. Benliğimi araya sokup kendimi de yaralamadım diyelim. Belli ki olumlu etkileri katlanarak artacak. Çok hayranım olsa mesela doğrudan örnek alacak.
6 çocuklu bir kadının kocasının, "akıl hastalığı ile mücadele eden biri" tarafından yanlışlıkla öldürülmesi.
kadının ortada kalakalması; ona ve çocuklarına kimse tarafından sahip çıkılmaması,
kocasını öldüren adamın insafına terk edilmesi,
onun bağışladığı maaşla geçinmek ile fuhuş yapmak arasında bocalaması,
çocukların kibrit kutusu paketleyerek açlıktan kurtulmaya çalışmaları...
kadınla adamın yakınlaşmasının ( ağır vicdan azabı nedeniyle ) adamın rahatsızlığını ileri boyutta tetiklemesi.
Film gerçek bir hayat hikayesi.
kahramanları gerçek.
kimlikleri belli.
demek ki gerçekten de Roma bir günde kurulmamış.
1. | yazman47 | |
2. | Seval88 | |
3. | semraa-91 | |
4. | KenaAn MuTLu | |
5. | burgulukalpler | |
6. | BALYOZ1960 |
Takip edilen yazar yok. |
şu meşhur
cobra gypsies belgeseli benim de önüme düştü.
adam hakikaten işi biliyor.
nefes kesen bir belgesel hazırlamış.
aslında temposu çok yüksek, bizim gibi hasta ve yaşlı insanlar için keşke biraz daha sakin kalabilseymiş.
aklım gitti resmen.
bölge hindistan'ın kuzeybatısında Pakistan sınırına yakın bir eyalet.
uydudan bakınca bile çöl olduğu anlaşılıyor.
sanırım aradaki doğal set
indus vadisi
indus nehri ve bereketli vadisi dururken bu insanları bu çöle kim yaymış acaba ?
Bir de yer isimleri ilgimi çekti. çok yaygın bir şekilde hepsi -ur ile bitiyor. niye acaba ?
palanpur, jodhpur, jaipur, fatehpur, siddhpur, dungarpur, mahidpur, sarangpur, shujalpur, udaipur...
bu eyalette ve komşu eyaletlerde daha bir sürü böyle -ur la biten yer ismi var.
Sümerce Ur, or şehir demek.
ur, uruk, urfa
şimdi biz mezopotamya tarihi olarak sınırlamışız ama belki de çok daha büyük bir kültürün uzantısı olarak Anadolu coğrafyasında yaşıyor olabiliriz.
Belli ki ur ile biten yer isimleri kuzey hindistan'da da bir anlam ifade ediyor. Tıpkı Anadolu'daki bazı eski yer isimleri gibi.
en komik bilgiyi niye en sona koyuyorlar ki ?
inek fotoşopmuş.
bizden neyi eksik ki ?
filtresiz makyajsız resim atan mı kaldı ?
Zaten poz verirken ineğin şoplanacağını da biliyorlarmış.
olsun yine de tonlamayı güzel yapmışlar hiç yapay durmuyor.
tüh ne kadar üzüldüm anlatamam.
böğürtlen sokağı
kızılcık selesi
zerdali tadında aşk
holding gülleri
gibi devam performansı bekliyorduk.
çünkü mutluluk neydi hep soruyorduk, arıyorduk...
zıplayan fasulye de diyorlar ama neden zıpladıklarını bilmiyorum.
ona da biraz bakalım:
bizim fasulyeler gibi onların fasulyesinin içine de güveler larva bırakıyormuş.
larvalar bu fasulyeleri yiyip bitirip içini boşaltıyorlarmış.
fasulyelerin zıplama nedeni içindeki güvelerin hareketiymiş efendim.
yedik, büyüdük, daha serin ve güzel bir yer için kıpırdanıyoruz demek istiyorlarmış.
kısacası zıplamayanı bulmak daha makbul.
İletişim | Künye | Reklam | Sitene ekle © 2024 MN Yazılım |