Türkiye'nin memur portalı

herkes hayvanların bilincinin olmadığından bahsediyor laf arasında.

iyi de hayvan bilinci diye bir durum var.

kaç kere şahit oldum.

bir kere küçük çocuklarla yetişkinleri kolaylıkla ayırabiliyorlar.

küçüklere daha müsamahalı davranıyorlar.

atlar mesela:

binicileri düşünce üzerlerine basmamak için aşırı dikkat ediyorlar.

hasbelkadel binici ile birlikte yuvarlandıklarında binici ezilmesin diye hemen ayağa kalkıyorlar.

dün bizim kediyi ters bir anıma denk geldi ve bağırarak sinirle ittim.

sonra çok pişman oldum ve ağladığımı görünce yanıma geldi, gözlerime baktı sonra patisiyle yüzüme dokundu, sonra kucağımda oturup beni izlemeye başladı.

bilinen en hafif element.

aynı zamanda , bilindiği kadarıyla evrendeki en bol miktarda bulunan element olduğu da belirlenmiş.

rengi yok, kokusu yok, zehirli değil, total olarak havadan 14.4 kat daha hafif

boğucu bir gazdır denmiş yani zehirlemiyormuş ama havadaki oksijeni azaltıyor ya da yok ediyormuş.

bir diğer özelliği ise aşırı derecede yanıcı ve parlayıcı olmasıymış.

şimdi işkillendim, yani tüm evren olarak aşırı yanıcı ve parlayıcı bir gazla tıka basa doluyuz sanırım.

yanıcı olmasına rağmen ismi "su oluşturan" anlamında.

bu iki bölge isimlerini nereden almış ?

bölgede göllerin iki yakasına uzatılan halatlarla kayıklar çekilerek ulaşım sağlanıyormuş vakti zamanında

kayıklar sal gibi kullanılıp halatlara tutunup çekerek karşı kıyıya geçiyorlarmış.

isimler oradan kalmışmış.

( zamanda yolculuk isimli kanal araştırıp açıklamış. )

İstanbul'daki bu semt ve durağın ne anlama geldiğini açıklamışlar:

İstanbul'dan ayrılıp sefere çıkan toplulukların son uğurlanma noktası burasıymış.

yani burada toplanılıp sefere, yolculuğa, şuraya buraya gidiliyormuş.

mesela günümüzde olsaydı ismi otogar ya da havalimanı olabilirmiş.

yukarıdaki bilgileri okurken aklıma başka şeyler geldi:

testamentumdan bahsedilmiş, latince kelimeyi de ekleyelim.

testamentum: vasiyet.

bir de yine göbeklitepe ve ilk yaşam alanları ile ilgili bilgiler verilirken

kürşat demirci hoca diyor ki:

stellerdeki uzuvların belirgin olmasıyla ve ellerin biçimiyle ilgili olarak, israil'de veya başka orta doğu kazı bölgelerinden elde ettikleri bilgiler ve başka bazı bilgilere dayanarak

bölgedeki çok eski ahitleşme şekli ellerin uzuvların üzerine koyularak yemin edilmesi.

heykellerde bu betimlenmeye çalışılmış olabilir diyor.

bu gelenek tahmin ettiğimizden çok daha eski ve farklı bölgelerde geçerli bir gelenek olabilir ve Roma imparatorluğu ya da latin kültürüne daha kadim kültürlerden zıplayıp geçmiş olabilir.

Hatta tam hatırlamıyorum ama İsrail ya da Suriye'de bulunan neolitik çağa ait bir kazı yerini de örnek göstermişti yanlış hatırlamıyorsam.