Türkiye'nin memur portalı |
Oturum aç Üye ol Parolamı unuttum |
dermessBu üye YazarBu üyenin profil sayfasına git |
|
|||||||
|
yeni öğrendiğim bir bilgi.
holokaustos
holos: tamamen, komple.
kaustos: yakılmış, köz olmuş.
isminin kaynağı antik pagan dönemi işkence ile ölüm yöntemiymiş.
açılımı tamamen yanmış demek.
pirinç ya da bronz boğa Antik Yunan döneminde icat edilmiş bir infaz yöntemi.
sicilya öküzü-boğası , yüzsüz boğa ( brazen bull ),
Benim anlamadığım boğayı icat eden atinalı bir saray heykeltıraşı ve atinalı psikopat tiranlar kullansın diye yapmış. neden sicilya boğası adını vermişler onu anlamadım.
Roma imparatorluğu döneminde de uygulama devam etmiş.
berbat bir yöntemle insan kurban eden pagan eski yunan devletleri pirinçten yaptıkları boğa heykelinin içine kurbanlarını canlı olarak koyup altında ateş yakıyorlarmış.
boğa heykelini öyle dizayn etmişler ki hava kanalları sayesinde kurban içeride acıdan bağırdığı zaman pirinçten yapılmış boğa
kızgınlıkla böğürüyormuş gibi ses çıkarıyormuş.
Bergamalı Antipas'ın Roma imparatoru tarafından bu şekilde işkence ettirilerek öldürüldüğü kayıtlara geçmiş.
Bergama piskoposu olan Antipas aynı zamanda ilk hıristiyan şehidi sayılıyor.
holokost kelimesinin kökeni ise taa buralara kadar dayanıyormuş.
burada bir yazar arkadaş aile üyelerinin bazılarının vücutlarında geceleyin gelişen ve sabah uyandıklarında özellikle el ve ayaklarında kınaya çok benzeyen lekeler oluştuğunu belirtmişti.
Kınayla herhangi bir temas olmamasına rağmen kendiliğinden gelişen ve yıkamayla veya herhangi bir kimyasalla vücuttan çıkarılamayan bu lekelerin ne olabileceğini sormuştu.
Ben de bunun bir tür mantar olduğunu ve tinea nigra olarak adlandırıldığını yazmıştım fakat bu mantarın oluşturduğu lekeler daha farklıymış.
oluşan lekeler kahverengi değil kına kızılı renginde.
karotenemiye de benzemiyor çünkü bu durumda leke değil de ciltte renk değişikliği homojen olarak beliriyor ve koyu kızıldan çok sarımsı ya da turuncu renkte oluyor.
mandalina, havuç, domates vs. gibi kırmızı turuncu gıdaları fazla tüketenlerde görülen sarılık benzeri durum.
kınalanma ile ilgili tıp doktorları da net bilgi vermiyorlarmış.
önemli bir şey değil, tahliller temiz çıktı, enfeksiyon ya da biyopsi gerektirecek bir durum yok birkaç güne geçer diyorlarmış.
acaba cilt altında özellikle gece uyku sırasında oluşan küçük küçük kılcal damar kanamaları cilt altına yayılarak bu rengi oluşturuyor olabilir mi ?
belki tüm kanamalar aynı renkte görünmüyordur da özellikle el ve ayak tabanlarında böyle bir renk alıyordur.
aklıma başka da bir şey gelmedi.
ilk haber akışını taksi şoförleri kendi iletişim sistemleriyle sağlamıştı.
elektrikler kesikti.
Koskoca istanbul bir anda karanlığa büründü.
yalnız gökyüzü her zamankinden parlaktı.
kimse tam olarak nerede ne olduğunu bilemiyordu.
istanbul kendi ilçelerinde hasar olup olmadığını belirlemeye çalışıyordu çünkü merkezin kendisi olduğunu zannediyordu.
doğrusu kimsenin aklına yalova ya da körfez gelmemişti.
ilk haberler Avcılar'dan gelmeye başlamıştı.
sabaha kadar yıldızları seyrederek bekledik.
yere oturamıyorduk çünkü sürekli devam eden artçıları yere oturunca daha şiddetli hissediyorduk.
depremin iki hareketini de hissetmiştik aslında.
bir hareket bizi doğu-batı yönünde evin içinde sağa sola doğru vururken diğeri ise taşlı yola girmiş bir arabanın içindeymişiz gibi aşağı yukarı doğru yaylanmamıza sebep oluyordu.
o saatte uyumadığım için çok net hatırladığım şey depremin hareketle değil korkunç bir uğultuyla başlaması.
önce şiddetli rüzgar uğultusuna benzer sesini duyduk ve parlamasını ise daha sonra tv yayınlarında gördük.
binaların kolonlarından gelen gıcırdama sesleri depremin asıl uğultusuna karışmıştı.
sanki tam altımızdan büyük bir gürültüyle ağır bir tren geçiyordu.
45 saniyeye aslında sanki iki deprem sığdı.
birincisi başladı, şiddetlendi yavaşladı derken sanki ikinci bir fay daha kırıldı ve tam duruyor derken korkunç bir şekilde yeniden şiddetlenmeye başladı.
hareketin tamamen durduğuna inanamamıştık.
45 saniye...
şimdi saate bakıp tek tek her birini saysak ne kadar uzun süreli bir travmaya maruz kaldığımızı anlayabiliriz.
gazete ve televizyonlar yıkıldık diye manşetler attılar ve o zamanlar dron teknolojisi olmadığı için helikopterlerle hasar tespit edilmeye çalışıldı.
1. | yazman47 | |
2. | Seval88 | |
3. | semraa-91 | |
4. | KenaAn MuTLu | |
5. | burgulukalpler | |
6. | BALYOZ1960 |
Takip edilen yazar yok. |
şu meşhur
cobra gypsies belgeseli benim de önüme düştü.
adam hakikaten işi biliyor.
nefes kesen bir belgesel hazırlamış.
aslında temposu çok yüksek, bizim gibi hasta ve yaşlı insanlar için keşke biraz daha sakin kalabilseymiş.
aklım gitti resmen.
bölge hindistan'ın kuzeybatısında Pakistan sınırına yakın bir eyalet.
uydudan bakınca bile çöl olduğu anlaşılıyor.
sanırım aradaki doğal set
indus vadisi
indus nehri ve bereketli vadisi dururken bu insanları bu çöle kim yaymış acaba ?
Bir de yer isimleri ilgimi çekti. çok yaygın bir şekilde hepsi -ur ile bitiyor. niye acaba ?
palanpur, jodhpur, jaipur, fatehpur, siddhpur, dungarpur, mahidpur, sarangpur, shujalpur, udaipur...
bu eyalette ve komşu eyaletlerde daha bir sürü böyle -ur la biten yer ismi var.
Sümerce Ur, or şehir demek.
ur, uruk, urfa
şimdi biz mezopotamya tarihi olarak sınırlamışız ama belki de çok daha büyük bir kültürün uzantısı olarak Anadolu coğrafyasında yaşıyor olabiliriz.
Belli ki ur ile biten yer isimleri kuzey hindistan'da da bir anlam ifade ediyor. Tıpkı Anadolu'daki bazı eski yer isimleri gibi.
en komik bilgiyi niye en sona koyuyorlar ki ?
inek fotoşopmuş.
bizden neyi eksik ki ?
filtresiz makyajsız resim atan mı kaldı ?
Zaten poz verirken ineğin şoplanacağını da biliyorlarmış.
olsun yine de tonlamayı güzel yapmışlar hiç yapay durmuyor.
tüh ne kadar üzüldüm anlatamam.
böğürtlen sokağı
kızılcık selesi
zerdali tadında aşk
holding gülleri
gibi devam performansı bekliyorduk.
çünkü mutluluk neydi hep soruyorduk, arıyorduk...
İletişim | Künye | Reklam | Sitene ekle © 2024 MN Yazılım |