Türkiye'nin memur portalı |
Oturum aç Üye ol Parolamı unuttum |
dermessBu üye YazarBu üyenin profil sayfasına git |
|
|||||||
|
mecazi anlamda, kalple mide arasında bir yerin kabak oyacağı gibi gibi metal bir nesneyle oyuluyormuş hissine kapılma.
beyinde çakan şimşeğin, kalpteki yanma ya da burkulmanın tıbbi cihazlarla tespit edilemiyor oluşu da "ağlayan mide sendromu " " kırık kalp sendromu- Takotsubo kardiyomiyopatisi " "mutsuz bağırsak sendromu" gibi kavramları ortaya çıkarmış galiba.
uzun yıllar önce şehrin birindeki bir hayvanat bahçesine gitmiştik.
hava sıcaktı ve güneş tam tepedeydi.
küçücük kafeslerin içinde şempanzeler ve başka hayvanlar güneşin tam ortasında öylece bekliyorlardı.
herkes gibi kafese yanaştım ve bir şempanzeyi yakından görmek istedim.
ne kadar uğraştıysam yüzüme bakmadı.
arkasını döndü, başını önüne eğdi, omuzlarını düşürdü.
kaç şans hak ediyorum bilmiyorum.
Bir kadın anlatıyor:
"12 dakika boyunca öldüm." diyor.
trafik kazası geçirmiş.
çocukken sahiplendiği ve titreyerek yürüdüğü için alay edilen bir köpeği nasıl başka bir mahalleye
götürüp terk ettiğini anlatıyor.
ölüyken bu duyguyla yüzleşmiş.
sonra hayata geri yollanmış.
mesela görevliler var.
polisler, sosyal hizmet uzmanları, paramedikler, sahada çalışan başka görevliler...
oturup anlatsalar, kaç şans hak ediyoruz.
diğer adı tunç.
bakırın alaşımlarına verilen isim.
eski dönemlerde sadece bakır-kalay alaşımına bu isim verilirken günümüzde bakır-nikel, bakır-berilyum, bakır-pirinç alaşımlarına da bronz ismi veriliyormuş.
Bronz rengi bakıra çalan kızıl parlak bir renk.
Bronz bir tarih çağına da ismini vermiş.
heykel, para, süs eşyası şeklinde bir döneme damgasını vurmuş.
1. | yazman47 | |
2. | Seval88 | |
3. | semraa-91 | |
4. | KenaAn MuTLu | |
5. | burgulukalpler | |
6. | BALYOZ1960 |
Takip edilen yazar yok. |
şu meşhur
cobra gypsies belgeseli benim de önüme düştü.
adam hakikaten işi biliyor.
nefes kesen bir belgesel hazırlamış.
aslında temposu çok yüksek, bizim gibi hasta ve yaşlı insanlar için keşke biraz daha sakin kalabilseymiş.
aklım gitti resmen.
bölge hindistan'ın kuzeybatısında Pakistan sınırına yakın bir eyalet.
uydudan bakınca bile çöl olduğu anlaşılıyor.
sanırım aradaki doğal set
indus vadisi
indus nehri ve bereketli vadisi dururken bu insanları bu çöle kim yaymış acaba ?
Bir de yer isimleri ilgimi çekti. çok yaygın bir şekilde hepsi -ur ile bitiyor. niye acaba ?
palanpur, jodhpur, jaipur, fatehpur, siddhpur, dungarpur, mahidpur, sarangpur, shujalpur, udaipur...
bu eyalette ve komşu eyaletlerde daha bir sürü böyle -ur la biten yer ismi var.
Sümerce Ur, or şehir demek.
ur, uruk, urfa
şimdi biz mezopotamya tarihi olarak sınırlamışız ama belki de çok daha büyük bir kültürün uzantısı olarak Anadolu coğrafyasında yaşıyor olabiliriz.
Belli ki ur ile biten yer isimleri kuzey hindistan'da da bir anlam ifade ediyor. Tıpkı Anadolu'daki bazı eski yer isimleri gibi.
en komik bilgiyi niye en sona koyuyorlar ki ?
inek fotoşopmuş.
bizden neyi eksik ki ?
filtresiz makyajsız resim atan mı kaldı ?
Zaten poz verirken ineğin şoplanacağını da biliyorlarmış.
olsun yine de tonlamayı güzel yapmışlar hiç yapay durmuyor.
tüh ne kadar üzüldüm anlatamam.
böğürtlen sokağı
kızılcık selesi
zerdali tadında aşk
holding gülleri
gibi devam performansı bekliyorduk.
çünkü mutluluk neydi hep soruyorduk, arıyorduk...
zıplayan fasulye de diyorlar ama neden zıpladıklarını bilmiyorum.
ona da biraz bakalım:
bizim fasulyeler gibi onların fasulyesinin içine de güveler larva bırakıyormuş.
larvalar bu fasulyeleri yiyip bitirip içini boşaltıyorlarmış.
fasulyelerin zıplama nedeni içindeki güvelerin hareketiymiş efendim.
yedik, büyüdük, daha serin ve güzel bir yer için kıpırdanıyoruz demek istiyorlarmış.
kısacası zıplamayanı bulmak daha makbul.
İletişim | Künye | Reklam | Sitene ekle © 2024 MN Yazılım |