Türkiye'nin memur portalı |
Oturum aç Üye ol Parolamı unuttum |
dermessBu üye YazarBu üyenin profil sayfasına git |
|
|||||||
|
bu ifadenin nereden geldiği ile ilgili şöyle bir açıklama getirmişler:
kalfalıktan ustalığa geçiş sırasında insanlar şed kuşanırlarmış.
şed: yünden dokunan kuşak, peştemal, bağ olarak tanımlanmış.
fütüvvet ehli bu kuşağı kuşandığı zaman sembolik olarak yani bir tür ritüel olarak " artık ben bu yola bağlandım,
bu yolda hizmete ahdettim, ölene kadar bu yolun hizmetkarı olmaya hazırım " diyorlarmış.
Yani sadece ustalık kalfalık ilişkisi değil esnaf ve zanaatkar odalarının o zaman bazı ahlaki temel değerleri de varmış.
yiğitlik, eliaçıklık, dünya malına değer vermemek, alçakgönüllülük, hoşgörü, başkalarına değer vermek vs.
Bu durum tarih boyunca çeşitli inançların ritüellerinde, çeşitli kültürlerde kendini tekrar eden bir durummuş.
adanma töreni.
bağlanma töreni.
Bel bağlama, çünkü bu kuşak bele bağlanıyor
deyimi de buraya bağlamışlar.
bel bağladım yani inandım, güvendim, teslim oldum gibi düşünülmüş.
Bilemedim, olabilir mi ?
olabilir ama çok değişik geldi bana oradan oraya bağlamak.
istemem,
bunu kazasız belasız hakkıyla teslim edip ( sınav kağıdı, amel defteri, akaşik kayıt ya da her ne ise ) düzgün bir şekilde ayrılabilirsem çok minnettar olurum.
Bir de döndüğüm yerde rezil rüsva olmazsam başka bir şey istemem.
zaten çok minnettar olduğum bir dönem geçiriyorum ki bunun eşyayla veya somut bir şeyle ilgili açıklaması yok.
Hasanoğlan Köy Enstitüsü görüntülerini izliyorum.
istanbul bir film seti gibi.
usturuplu, şık, tertemiz, ağırbaşlı, dingin insanlar.
fularlı, kasketli çatı ustaları,
deri pardesülü trafik polisleri,
işlemeli minareler,
eski yapılar
dingin bir şehir
günümüzün klasik antika otomobilleri,
rüya gibi bir şehirmiş.
aziz istanbul... boşuna dememişler.
1. | yazman47 | |
2. | Seval88 | |
3. | semraa-91 | |
4. | KenaAn MuTLu | |
5. | burgulukalpler | |
6. | BALYOZ1960 |
Takip edilen yazar yok. |
şu meşhur
cobra gypsies belgeseli benim de önüme düştü.
adam hakikaten işi biliyor.
nefes kesen bir belgesel hazırlamış.
aslında temposu çok yüksek, bizim gibi hasta ve yaşlı insanlar için keşke biraz daha sakin kalabilseymiş.
aklım gitti resmen.
bölge hindistan'ın kuzeybatısında Pakistan sınırına yakın bir eyalet.
uydudan bakınca bile çöl olduğu anlaşılıyor.
sanırım aradaki doğal set
indus vadisi
indus nehri ve bereketli vadisi dururken bu insanları bu çöle kim yaymış acaba ?
Bir de yer isimleri ilgimi çekti. çok yaygın bir şekilde hepsi -ur ile bitiyor. niye acaba ?
palanpur, jodhpur, jaipur, fatehpur, siddhpur, dungarpur, mahidpur, sarangpur, shujalpur, udaipur...
bu eyalette ve komşu eyaletlerde daha bir sürü böyle -ur la biten yer ismi var.
Sümerce Ur, or şehir demek.
ur, uruk, urfa
şimdi biz mezopotamya tarihi olarak sınırlamışız ama belki de çok daha büyük bir kültürün uzantısı olarak Anadolu coğrafyasında yaşıyor olabiliriz.
Belli ki ur ile biten yer isimleri kuzey hindistan'da da bir anlam ifade ediyor. Tıpkı Anadolu'daki bazı eski yer isimleri gibi.
en komik bilgiyi niye en sona koyuyorlar ki ?
inek fotoşopmuş.
bizden neyi eksik ki ?
filtresiz makyajsız resim atan mı kaldı ?
Zaten poz verirken ineğin şoplanacağını da biliyorlarmış.
olsun yine de tonlamayı güzel yapmışlar hiç yapay durmuyor.
tüh ne kadar üzüldüm anlatamam.
böğürtlen sokağı
kızılcık selesi
zerdali tadında aşk
holding gülleri
gibi devam performansı bekliyorduk.
çünkü mutluluk neydi hep soruyorduk, arıyorduk...
İletişim | Künye | Reklam | Sitene ekle © 2024 MN Yazılım |