Türkiye'nin memur portalı |
Oturum aç Üye ol Parolamı unuttum |
dermessBu üye YazarBu üyenin profil sayfasına git |
|
|||||||
|
Eskiden hazır giyim bu kadar yaygın olmadığından insanlar evde patronlar ve kalıplar yardımıyla kumaş biçer ve üzerlerine uygun kıyafetler dikerlerdi. Burda kalıpları da meşhurdu, hem fikir verir hem kalıp verirdi. Hani diyoruz ya eskiden kadınlar ve erkekler çok şıkmış ne nazikmiş, estetik giyinirmiş diye. Bunun sebebi insanların hazır giyim dayatmasına uğramaması, özgürce zevkine göre kumaş seçebilmesi ve evde dikiş dikebilmesi ile mümkündü. Standarda uymayan vücut ölçüleri ki hepimizin yaşadığı problemdir, ya göbek ya kalça ya kol boyu bir şekilde hazır giyimde üzerimize oturmaz bizi sinir sahibi yapar. Arkada bekleyenler vardır, alelacele , utana sıkıla aynalı daracık yerlerde giyinmeye çalışır ya da hiç giyinmeden utancımızdan üzerimize şöyle bir tutar ürünü alırız. Bu yaşadığımızın adı dayatmadır arkadaşlar. Diğer tüm dayatmalar gibi bizi biz olmaktan çıkarır.
Akademik çalışmalarını ABD de yürüten bilim insanlarımızdır. Uzun yıllar önce bir belgesel çekimi için bir tanesiyle röportaj yapılıyordu. Artık oraya yerleşmiş,evlenmiş, hayatı orada geçen bilim insanına sunucu: Çalışmalarınızı Türkiye'de yapmak ister miydiniz ? diye sordu. Sanırım böyle bir soruya hazırlıklı değildi. Koca adam hıçkıra hıçkıra ağlamaya başlamış konuşamamıştı...
gurbet o kadar acı ki , ne varsa içinde, hepsi bana yabancı , hepsi başka biçimde, ne bir arzum, ne emelim, yaralanmış bir elim, ben gurbette değilim, gurbet benim içimde, eriyorum gitgide, elveda her ümide , gurbet benliğimi de yitirdi bir biçimde, ne bir arzum ne emelim, yaralanmış bir elim, ben gurbette değilim, gurbet benim içimde...
Vatanından ayrı kalmak zorunda kalmış insanlarla ilgili belgeselleri izleyince aklıma gelen şarkıdır.
1. | yazman47 | |
2. | Seval88 | |
3. | semraa-91 | |
4. | KenaAn MuTLu | |
5. | burgulukalpler | |
6. | BALYOZ1960 |
Takip edilen yazar yok. |
şu meşhur
cobra gypsies belgeseli benim de önüme düştü.
adam hakikaten işi biliyor.
nefes kesen bir belgesel hazırlamış.
aslında temposu çok yüksek, bizim gibi hasta ve yaşlı insanlar için keşke biraz daha sakin kalabilseymiş.
aklım gitti resmen.
bölge hindistan'ın kuzeybatısında Pakistan sınırına yakın bir eyalet.
uydudan bakınca bile çöl olduğu anlaşılıyor.
sanırım aradaki doğal set
indus vadisi
indus nehri ve bereketli vadisi dururken bu insanları bu çöle kim yaymış acaba ?
Bir de yer isimleri ilgimi çekti. çok yaygın bir şekilde hepsi -ur ile bitiyor. niye acaba ?
palanpur, jodhpur, jaipur, fatehpur, siddhpur, dungarpur, mahidpur, sarangpur, shujalpur, udaipur...
bu eyalette ve komşu eyaletlerde daha bir sürü böyle -ur la biten yer ismi var.
Sümerce Ur, or şehir demek.
ur, uruk, urfa
şimdi biz mezopotamya tarihi olarak sınırlamışız ama belki de çok daha büyük bir kültürün uzantısı olarak Anadolu coğrafyasında yaşıyor olabiliriz.
Belli ki ur ile biten yer isimleri kuzey hindistan'da da bir anlam ifade ediyor. Tıpkı Anadolu'daki bazı eski yer isimleri gibi.
en komik bilgiyi niye en sona koyuyorlar ki ?
inek fotoşopmuş.
bizden neyi eksik ki ?
filtresiz makyajsız resim atan mı kaldı ?
Zaten poz verirken ineğin şoplanacağını da biliyorlarmış.
olsun yine de tonlamayı güzel yapmışlar hiç yapay durmuyor.
tüh ne kadar üzüldüm anlatamam.
böğürtlen sokağı
kızılcık selesi
zerdali tadında aşk
holding gülleri
gibi devam performansı bekliyorduk.
çünkü mutluluk neydi hep soruyorduk, arıyorduk...
İletişim | Künye | Reklam | Sitene ekle © 2024 MN Yazılım |