Türkiye'nin memur portalı |
Oturum aç Üye ol Parolamı unuttum |
dermessBu üye YazarBu üyenin profil sayfasına git |
|
|||||||
|
şimdi makedonya kökenli saraylı bir küçük kızı eğitiyorsunuz.
9 dil öğrenip konuşabilmesini sağlıyorsunuz.
hatta bunlardan biri de çoktan unutulmaya yüz tutmuş olan antik mısır dili oluyor.
sonra tutup onu öz erkek kardeşiyle evlendiriyorsunuz.
o da bunu kabul ediyor öyle mi ?
gerekçe olarak da son firavun olacağını, hanedanın bozulmaması gerektiğini belirtiyorsunuz.
haa bu arada anadolu ile ticaret yapabiliyorsunuz, gemilerle uzak ülkelere gidebiliyorsunuz, gümüş ithal edip, yabancı ülkelerden damat vs. alabiliyorsunuz.
kleopatra mezarından kalkıp konuşabilse herhalde şöyle derdi:
siz evlenme mevzuunu yanlış anladınız.
şimdiki Grönlandlılar gibi düşünün.
bir tür formalite.
aslına öyle bir şey yok.
olsaydı Sezar'dan sezaryon'u doğurmazdım.
akıllı olun, ölülerin arkasından ileri geri konuşmayın.
gerçi şimdi DNA teknolojisi ilerledi.
neyin ne olduğunu şakkadanak buluyorlar.
Bu arada kleopatra bahsedildiği gibi dillere destan güzellikte biri değilmiş, ufak tefek, beyaz tenli, çok zeki bir
kadınmış.
bazı kabartma ve heykel tasvirleri de aşağı yukarı nasıl göründüğü hakkında ipucu veriyor.
mesela fikir bu ya
bir kale inşa etmeye karar verdiniz.
o zaman o kaleye bir kapı lazım.
ne yapıyorsunuz ?
Brezilya'da üretilen devasa kapılardan sipariş verebiliyorsunuz.
Brezilya'da neden böyle dev kapılar üretiliyormuş ?
Bilmiyorum.
Belki Meksika'ya ihraç ediyordurlar.
Luis Alberto, Kahya Bruno falan filan alıyordur.
uzun yıllar önce bir komşumuz vardı.
değildi ama, ismi münevver teyzeydi diyelim.
çok iyi bir kadındı, nereden nasıl bir iyilik bulup da yapsam diye sürekli araştırırdı.
tabi o zaman çocuktum.
pek bir şey anlamıyordum.
hatta böyle uğraşmalarına sinirleniyordum.
çünkü evimizde hastamız vardı, ev hali bazen dağınık oluyordu, bazen sofra ortada duruyor, bazen yıkanmış
çamaşırlar bir köşede yığılı, bazen curcuna.
o durumları hiç görmezdi, dağınıklığa bakmazdı, çat kapı zili çalar, hastayı ziyaret eder, onunla sohbet eder, ona destek olmaya çalışır
kusur ayıp araştırmazdı.
zaten yerde miydi gökte miydi belli değildi.
gözleri ufukta, aralarda bir yerlerde gibiydi.
tabi biz sıkıntılardan kaskatı olmuştuk , anlamıyordum.
öldüyse allah rahmet eylesin.
üzerimizde emeği vardı.
1. | yazman47 | |
2. | Seval88 | |
3. | semraa-91 | |
4. | KenaAn MuTLu | |
5. | burgulukalpler | |
6. | BALYOZ1960 |
Takip edilen yazar yok. |
şu meşhur
cobra gypsies belgeseli benim de önüme düştü.
adam hakikaten işi biliyor.
nefes kesen bir belgesel hazırlamış.
aslında temposu çok yüksek, bizim gibi hasta ve yaşlı insanlar için keşke biraz daha sakin kalabilseymiş.
aklım gitti resmen.
bölge hindistan'ın kuzeybatısında Pakistan sınırına yakın bir eyalet.
uydudan bakınca bile çöl olduğu anlaşılıyor.
sanırım aradaki doğal set
indus vadisi
indus nehri ve bereketli vadisi dururken bu insanları bu çöle kim yaymış acaba ?
Bir de yer isimleri ilgimi çekti. çok yaygın bir şekilde hepsi -ur ile bitiyor. niye acaba ?
palanpur, jodhpur, jaipur, fatehpur, siddhpur, dungarpur, mahidpur, sarangpur, shujalpur, udaipur...
bu eyalette ve komşu eyaletlerde daha bir sürü böyle -ur la biten yer ismi var.
Sümerce Ur, or şehir demek.
ur, uruk, urfa
şimdi biz mezopotamya tarihi olarak sınırlamışız ama belki de çok daha büyük bir kültürün uzantısı olarak Anadolu coğrafyasında yaşıyor olabiliriz.
Belli ki ur ile biten yer isimleri kuzey hindistan'da da bir anlam ifade ediyor. Tıpkı Anadolu'daki bazı eski yer isimleri gibi.
en komik bilgiyi niye en sona koyuyorlar ki ?
inek fotoşopmuş.
bizden neyi eksik ki ?
filtresiz makyajsız resim atan mı kaldı ?
Zaten poz verirken ineğin şoplanacağını da biliyorlarmış.
olsun yine de tonlamayı güzel yapmışlar hiç yapay durmuyor.
tüh ne kadar üzüldüm anlatamam.
böğürtlen sokağı
kızılcık selesi
zerdali tadında aşk
holding gülleri
gibi devam performansı bekliyorduk.
çünkü mutluluk neydi hep soruyorduk, arıyorduk...
İletişim | Künye | Reklam | Sitene ekle © 2024 MN Yazılım |