Türkiye'nin memur portalı |
Oturum aç Üye ol Parolamı unuttum |
dermessBu üye YazarBu üyenin profil sayfasına git |
|
|||||||
|
Bir element.
Çok sert
atom numarası 77
platin ailesinden bir metalmiş.
Rengi gümüş beyazı,
kırılgan bir elementmiş
Ayrıca en yoğun ikinci elementmiş
Jeolog Walter Alvarez, İtalya Gubbio'da bir jeolojik yapının varlığını tespit etmiş.
Yeryüzündeki Kreatase döneminin sonunu temsil eden kil tabakasında bir anomali varmış.
Anomali olan bölge fosilsizmiş.
Daha doğrusu Fosilli ve fosilsiz bölgeyi bir kil tabakası ayırıyormuş.
Walter Alvarez'in fizikçi babası Luis Alvares bu kil tabakasında iridyumun varlığını tespit etmiş.
Yer kabuğunda milyonda 0.3 oranında var olduğu belirlenmiş olan iridyum bu kil tabakasında milyonda 6.3 olarak yani daha yoğun bir şekilde tespit edilmiş.
bu tabaka uzay boşluğunda dolaşan asteroidlerinkine benzer bir iridyum oranı içerdiğinden o dönemde yaşayan canlı türlerinin şiddetli bir asteroid çarpması sonucunda yok olduğuna dair teoriler de kuvvetlenmiş oluyor.
Gök taşının çapının 10 kilometre ağırlığının ise yaklaşık 1 katrilyon ton olduğu tahmin ediliyor.
Çarptığı yer olarak Meksika, Yucatan Yarımadasındaki bir krater olduğu tahmin ediliyor.
Ukrayna'da bulunan bir kraterin ise bu kraterle hemen hemen aynı dönemde oluştuğu; aralarında birkaç bin yıllık bir yaş farkı olduğu tespit edilmiş.
Bu da yok oluş döneminin bir çoklu etki altında olabileceği ihtimalini gündeme getirmiş.
Yalnız bu teorilerin henüz açıklanamayan bir noktası varmış:
Nasıl oluyor da dünyaya kıyasla oldukça küçük bir asteroidin çarpması sonucu üzerinde bulunan iridyum dünyanın her tarafına homojen olarak bir iridyum katmanı olarak yayılabilmiş?
Bunu henüz mantıklı bir şekilde açıklayamamışlar.
Yine de yok oluşun en kuvvetli etkeni olarak gök taşı çarpması üzerinde ısrarla duruluyor.
Bunu da şöyle açıklıyorlar:
Partiküller atmosfere karıştı ve bir kül yağmuru şeklinde tüm yeryüzüne yağdı.
Yok oluş bir anda olmadı ve canlılar dünyası zincirleme gelişen bir süreç sonucunda yavaş yavaş yok oluşa doğru sürüklendi.
bulunduğu kayıtlara geçen ilk dinozor fosili bir megalozorusmuş.
Dinozorların da dahil olduğu canlı türünün Bugün yaşayan tek üyeleri kuşlar.
Kuşlar hariç tüm üyelerinin nesli tükenmiş.
Dinozor fosil ve iskeletlerinin aslen daha eski tarihlerde bulunmuş ve türlü efsanelere ( Zümrüdü anka gibi ) kaynaklık etmiş olabileceği belirtiliyor.
İlk fosilin William Buckland tarafından bulunduğu kayıtlara geçmiş.
Önce Avrupa'da daha sonra Kuzey Amerika'da fosil araştırmaları gittikçe derinleşmiş.
Ayrıca önemli bir detay da günümüze kadar yaygın bir kanı olan dinozorların ağır hareketli, hantal, kertenkeleye benzeyen, pullu ve kalın derili, tüysüz canlılar oldukları düşüncesi yeni buluntularla; kuşlarla yakın akrabalık içinde olan dinozorların aslında derilerinin tüylerle kaplı olduğu, sıcakkanlı oldukları ve ön kol parmak yapılarının kuşlara benzemesi neticesinde aslında görünüm olarak kuşlara daha çok benzedikleri de tespit edilmiş.
Açık ve net olacakları gösteren rüyalar dışında sıra dışı bir şey yaşamadım.
Bir de dünyadan göçüp giden yakınlarla rüyalarda iletişim dışında.
Bazıları tedirgin edici olduğundan ya sansürledim ya da kimseye bahsetmedim.
müjdeli olanları hemen sahiplerine ulaştırdım ki hepsi de olacağına varan güzel gelişmelerdi.
Çoğunluğu kendimle ilgili değil, sıkıntı içinde olan çevremdeki insanlarla ilgiliydi.
Her zaman olmuyor tabi, genellikle manevi olarak desteğe ihtiyaç duyulan sıkışık zamanlarda bazı olaylar gelişmeye başlıyor.
Bu nedenle her ne kadar Hızır olamayacağımızı bilsek de bazen halden anlamaya çalışmak, yolda kalan, darda olan, bir eksiği olan, sıkıntısını açık edemeyen insanlara karşılık beklemeden ufak tefek de olsa el uzatabilmek gerek.
Eski bölümler didik didik incelenecekmiş.
Biraz geç kalındı sanki.
Kehanetlerin her seferinde gerçekleşmesinden sonra böyle bir bölüm de vardı denmesinden işkilleniyorum zaten.
Sanki sonradan ekleniyormuş ve böyle bir bölüm vardı deniyormuş gibi geliyor her seferinde bana.
Eğer öyle değilse ve o bölümler gerçekten eski bölümlerse...
Garip bir takipçi kitlesi var mı desek ne desek ?
1. | yazman47 | |
2. | Seval88 | |
3. | semraa-91 | |
4. | KenaAn MuTLu | |
5. | burgulukalpler | |
6. | BALYOZ1960 |
Takip edilen yazar yok. |
memurlara yöneltilmiş bir serzeniş başlığı.
mesela işçi sorunlarından
veya başka sorunlardan
bahsedilmemiş olduğuna göre.
bu başlığı sorunları olan memurların doldurması gerekiyor diye düşündüm.
şu meşhur
cobra gypsies belgeseli benim de önüme düştü.
adam hakikaten işi biliyor.
nefes kesen bir belgesel hazırlamış.
aslında temposu çok yüksek, bizim gibi hasta ve yaşlı insanlar için keşke biraz daha sakin kalabilseymiş.
aklım gitti resmen.
bölge hindistan'ın kuzeybatısında Pakistan sınırına yakın bir eyalet.
uydudan bakınca bile çöl olduğu anlaşılıyor.
sanırım aradaki doğal set
indus vadisi
indus nehri ve bereketli vadisi dururken bu insanları bu çöle kim yaymış acaba ?
Bir de yer isimleri ilgimi çekti. çok yaygın bir şekilde hepsi -ur ile bitiyor. niye acaba ?
palanpur, jodhpur, jaipur, fatehpur, siddhpur, dungarpur, mahidpur, sarangpur, shujalpur, udaipur...
bu eyalette ve komşu eyaletlerde daha bir sürü böyle -ur la biten yer ismi var.
Sümerce Ur, or şehir demek.
ur, uruk, urfa
şimdi biz mezopotamya tarihi olarak sınırlamışız ama belki de çok daha büyük bir kültürün uzantısı olarak Anadolu coğrafyasında yaşıyor olabiliriz.
Belli ki ur ile biten yer isimleri kuzey hindistan'da da bir anlam ifade ediyor. Tıpkı Anadolu'daki bazı eski yer isimleri gibi.
en komik bilgiyi niye en sona koyuyorlar ki ?
inek fotoşopmuş.
bizden neyi eksik ki ?
filtresiz makyajsız resim atan mı kaldı ?
Zaten poz verirken ineğin şoplanacağını da biliyorlarmış.
olsun yine de tonlamayı güzel yapmışlar hiç yapay durmuyor.
tüh ne kadar üzüldüm anlatamam.
böğürtlen sokağı
kızılcık selesi
zerdali tadında aşk
holding gülleri
gibi devam performansı bekliyorduk.
çünkü mutluluk neydi hep soruyorduk, arıyorduk...
İletişim | Künye | Reklam | Sitene ekle © 2024 MN Yazılım |