Türkiye'nin memur portalı |
Oturum aç Üye ol Parolamı unuttum |
dermessBu üye YazarBu üyenin profil sayfasına git |
|
|||||||
|
Halihazırda çeşitli dillere tercümesi, basımı ve dağıtımı yapılan incil aynı sürecin yani hz. isanın doğumundan yargılama gününe kadar yaşananlar ve öğretilerinin birkaç farklı üslupla ve farklı gözle anlatılıp derlenmesi olarak biliniyor.
Bambaşka bir metinle karşılaşırsak ki muhtemelen hz. Musa hatta hz. ibrahime giden eski ahit hatta daha eski öğretileri barındırıyorsa...ee ne var bunda biraz sarsılır sonra devam ederler. Kaç sayfa ki bitiremediler bi açıklayamadılar.
California açıklarında Saint Nicholas adı verilen adada meydana gelen , romana dönüştürüldüğü için kurmaca olduğu zannedilen gerçek bir hayat hikayesi. Saint Nicholas adası yerlileri olan bir adaymış. Olay ise Karana adı verilen bir ada yerlisinin başından geçiyor.
Kitabın adı Mavi Yunuslar Adası. Yazarı Scott O'dell.
18. yüzyılın başında Rus Amerikan kumpanyası adındaki bir kürk şirketi California sahillerindeki su samurlarını kürkleri için avlamaya başlar. bu iş için Alaska'da yaşayan kodiak yerlileri kiralanır. Californiaya yollanırlar. 25 kişilik bu grup avlanma için Saint Nicholas adasının uygun olduğunu düşünür. sallarla adaya ulaşırlar ancak Ada ıssız değildir ve yerli halkla çatışmaya girilir. bu çatışmalardan dolayı ada nüfusu 20 nin altına iner. 1830 larda adanın tahliyesine karar verildiği sırada bebeğinin gemide olmadığını fark eden bir kadın ( Huana Maria ) gemiyi terk edip adaya geri döner fakat bebeğinin hayatta olmadığını görür. Başka bir anlatıma göreyse fırtına nedeniyle sağlıklı bir sayım yapamayan gemi mürettebatının kadını adada unuttuğu iddiası var. Kurtarılan adalılar bir süre sonra bulaşıcı hastalıktan ölünce unutulan kadını kurtarma operasyonu ertelenmiş ve daha sonra gerçekleştirilen girişimler başarısız olmuş. Kadın rus avcılardan ve kodiaklardan saklanmak için zamanının çoğunu adada bir mağarada geçirmiş. Adada daha sonra balina kemikleriyle yapılmış bir çadır da bulunmuş.
Yakın zamanda adada yapılan arkeolojik çalışmalarda kadının yaşadığı mağara ve kalıntılar bulunmuş. Adayı farklı zamanlarda ziyaret eden gemilerin kayıtlarında da kadının kimliği hakkında ipucu veren ve orada kaç yıl kaldığına dair ayrıntılara yer veren bilgilere rastlanmış.
18 yıl sonra bir gemi tarafından kurtarılarak ki geminin adı, kaptanın kim olduğu vs. tamamen belgeli, Santa Barbara'ya getirilen Huana Maria farklı bir dil konuştuğu için kimseyle anlaşamamış. 7 hafta sonra anakaranın hastalıklarına dayanamamış ve kayıtlara göre karın ağrıları çekerek büyük ihtimalle dizanteriden hayata veda etmiş. Detaylı hikaye için.
youtube.com/watch?v=w_6BTpPzuww&ab_channel=FarukYılmaz
1. | yazman47 | |
2. | Seval88 | |
3. | semraa-91 | |
4. | KenaAn MuTLu | |
5. | burgulukalpler | |
6. | BALYOZ1960 |
Takip edilen yazar yok. |
şu meşhur
cobra gypsies belgeseli benim de önüme düştü.
adam hakikaten işi biliyor.
nefes kesen bir belgesel hazırlamış.
aslında temposu çok yüksek, bizim gibi hasta ve yaşlı insanlar için keşke biraz daha sakin kalabilseymiş.
aklım gitti resmen.
bölge hindistan'ın kuzeybatısında Pakistan sınırına yakın bir eyalet.
uydudan bakınca bile çöl olduğu anlaşılıyor.
sanırım aradaki doğal set
indus vadisi
indus nehri ve bereketli vadisi dururken bu insanları bu çöle kim yaymış acaba ?
Bir de yer isimleri ilgimi çekti. çok yaygın bir şekilde hepsi -ur ile bitiyor. niye acaba ?
palanpur, jodhpur, jaipur, fatehpur, siddhpur, dungarpur, mahidpur, sarangpur, shujalpur, udaipur...
bu eyalette ve komşu eyaletlerde daha bir sürü böyle -ur la biten yer ismi var.
Sümerce Ur, or şehir demek.
ur, uruk, urfa
şimdi biz mezopotamya tarihi olarak sınırlamışız ama belki de çok daha büyük bir kültürün uzantısı olarak Anadolu coğrafyasında yaşıyor olabiliriz.
Belli ki ur ile biten yer isimleri kuzey hindistan'da da bir anlam ifade ediyor. Tıpkı Anadolu'daki bazı eski yer isimleri gibi.
en komik bilgiyi niye en sona koyuyorlar ki ?
inek fotoşopmuş.
bizden neyi eksik ki ?
filtresiz makyajsız resim atan mı kaldı ?
Zaten poz verirken ineğin şoplanacağını da biliyorlarmış.
olsun yine de tonlamayı güzel yapmışlar hiç yapay durmuyor.
tüh ne kadar üzüldüm anlatamam.
böğürtlen sokağı
kızılcık selesi
zerdali tadında aşk
holding gülleri
gibi devam performansı bekliyorduk.
çünkü mutluluk neydi hep soruyorduk, arıyorduk...
zıplayan fasulye de diyorlar ama neden zıpladıklarını bilmiyorum.
ona da biraz bakalım:
bizim fasulyeler gibi onların fasulyesinin içine de güveler larva bırakıyormuş.
larvalar bu fasulyeleri yiyip bitirip içini boşaltıyorlarmış.
fasulyelerin zıplama nedeni içindeki güvelerin hareketiymiş efendim.
yedik, büyüdük, daha serin ve güzel bir yer için kıpırdanıyoruz demek istiyorlarmış.
kısacası zıplamayanı bulmak daha makbul.
İletişim | Künye | Reklam | Sitene ekle © 2024 MN Yazılım |