Türkiye'nin memur portalı

bundan bir süre önce bir rüya görmüşümdür ve bir definenin yeri tarihi ve önünde çeşme tarzı bir yapı olan eski mezar gibi bir yer olarak gösterilmiştir.

Tabi ben bu rüyayı hiçbir şekilde sallamamış , ciddiye almamışımdır.

gerekçelerim:

1- Hiçbir zaman bir define meraklısı olmadım, öyle bir arayışa girmedim, niye böyle bir rüya göreyim ki çok saçma. Meraklısı olanlara gösteriliyordur herhalde böyle yerler.

2- Tarihi eserlere meraklıyım ve bir şeyler bulabilmeyi gerçekten isterdim ama başımı belaya sokmama değmez onun için geçiniz.

3- Her görülen rüya gerçek olacak diye bir şey de yok.

4- Acelesi yok, bir gün yolum düşerse sırf meraktan bir dolanırım böyle bir yer var mı acaba diye.

5- O kadar uzak bir yeri niye gördüm anlamadım. Yakında bir yer gösterilseydi belki biraz motive olurdum.

6- Onu oraya saklayanın vardır bir motivasyonu, karma çarpar marpar Allah korusun.

reklam olarak ikide bir önüme düşen, evin önünde gezinen şaşkın bakışlı kaplandan bıktım.

kabak tadı verdi denebilir.

izlediğim bir belgeselde görevli kadının dalgınlığı sonucunda hayvanat bahçesindeki bir kaplan kadını sürgülü kapının açık olmasından faydalanıp parçalıyordu. Sonra ise 1 saat boyunca ana kapı açık olmasına rağmen dışarı çıkmıyor orada oturup bekliyordu.

eğer dışarı çıkmayı düşünseydi ziyaretçiler özellikle çocuklar açısından büyük bir tehdit oluşturacaktı.

bakıcıların belki de özel giysiler giyme zorunluluğu ve özel boyunluklar takma zorunluluğu bir nebze hayat kurtarıcı olabilirmiş gibi geldi.

yanında çalışan öğrencisi mon salai'nin (küçük şeytanım) resmi olduğu ileri sürülmüş.

küçük harf değişiklikleri ile resim mona lisa olmuş.

Sen ne cahil adamsın, eğitimsiz misin ?

kutsal ganj nehrimize nasıl tükürürsün ?

"sen çok yanlış yaptın!" diye Oğuzhan'a iki saat tilili yaptı adam.

Bu arada kıçında mayo değil bildiğin üç harfli market donlarından var.

muhtemelen su da çok soğuk olduğundan anında mesanesini de nehre boşaltma ihtiyacını gizlice gidermiş.

öbürü neredeyse anadan üryan şampuan getirmiş banyo yapıyor, bir diğeri Siva deyip suları sağa sola döküyor

Oğuzhan da: " bak şu ilerideki adam da dişlerini fırçalıyor sonra Ganj'a tükürüyor." diye gösterdi.

Bizimki de az uyanık değilmiş.

" Ben dedi ona karışamam." dedi.

"o üst tabakadan.

onun kastı yüksek."

anlayacağınız dünyanın neresine giderseniz gidin insan aynı insan.

Aklıma Jules Verne'in İnatçı Kahraman Ağa romanı geldi.

Ramazan ayında sigara içerek İstanbul'u dolaşan turisti bir güzel haşlayıp elindeki sigarasını almış sonra içerek yoluna devam etmiş bir kahraman vardı.

kimin aklına gelmişse ilginç bir oyun çalışmasıymış.

oyunun kahramanı Senua psikoz rahatsızlığı olan genç bir kadınmış. ( Olmayan sesler duyup, görüntüler algılıyor. )

bu nedenle oyun da ilginç ve ürkütücü bir ortamda kurgulanmış.

ölen sevgilisini kurtarmak için öte dünyaya geçiyormuş.