Türkiye'nin memur portalı |
Oturum aç Üye ol Parolamı unuttum |
dermessBu üye YazarBu üyenin profil sayfasına git |
|
|||||||
|
uzun yıllar süren çalışmalar sonucunda yerleşim yerlerinden, yaşamla ilgili önemli bulgular elde edilmiş.
evlerin tamamı birbirleriyle eşdeğer.
eşyalar basit ve temel ihtiyaca hizmet veriyor. ( doğal olarak )
toplumsal ayrışma gerçekleşmemiş.
sınıf farklılığı yok.
yerleşim yerlerinde surlar vs. yok.
yok olmayı tetikleyecek bir savaş bulgusuna rastlanmamış.
seyahat ve göç engeli bulunmuyor.
insan ömrü çok uzun değil ( ortalama 30 yıl olarak açıklıyorlar )
evcil hayvanlar var. ( köpek dahi evcilleşmiş )
tarım, toplayıcılık ve avlanma hepsi var.
bazı topluluklarda avlanma tamamen terk edilmiş. ( Mersin )
yanlış anlamadıysam problemler maden devrine geçmeyle birlikte yavaş yavaş başlamış.
kaynakların kullanılması
madenlere dolayısıyla toprağa mutlak bağlanma
üstünlük kurma çabası
belki yerleşim yerlerinin hızla büyümesi ve problemlerin artması vs.gibi sebeplerle
bayır aşağı iniş başlamış.
kendine özgü zorlukları olsa da neolitik çağda hakikaten bir saadet devri yaşanmış.
günümüzde hala bu şekilde yaşayan insan toplulukları var ve yaşantıları inceleniyor.
kabaca taş devri olarak adlandırılan ve ilk yerleşim yerlerinin de kazılarla belirlendiği dönemlerde insanların yürüyerek ege adalarına geçebildikleri belirlenmiş.
daha doğrusu o dönemlerde ege adaları ada değilmiş.
insanlar kara yoluyla kültürlerini avrupa'nın en uzak köşelerine kadar kendileriyle birlikte taşımayı başarmışlar.
hatta bazı neolitik çağ yerleşim yerlerinin egede bulunan adaların sular altında kalan kısımlarında olduğunu açıklıyor hocalar.
ege adalarının ada olmayıp karaya bağlı olduğu dönemlerde marmara denizi de deniz değil gölmüş.
çok garip ama istanbul boğazı da boğaz değil bir vadiymiş.
enteresan bilgiler.
kayalarda ve toprakta yaygın olarak bulunan demir oksit bileşiği.
bu taşın kırılgan bir yapısı var.
kimyasal grubu oksides olarak tanımlanmış.
günümüzde çelik üretiminde kullanılıyormuş.
hematit taşı gri ya da siyah renkli bir taş.
neolitik çağda mağara resimleri yapılırken hematit ve demir oksitten yararlanılarak elde edilen boya ile kırmızı renkte resimler elde ediliyormuş.
1. | yazman47 | |
2. | Seval88 | |
3. | semraa-91 | |
4. | KenaAn MuTLu | |
5. | burgulukalpler | |
6. | BALYOZ1960 |
Takip edilen yazar yok. |
şu meşhur
cobra gypsies belgeseli benim de önüme düştü.
adam hakikaten işi biliyor.
nefes kesen bir belgesel hazırlamış.
aslında temposu çok yüksek, bizim gibi hasta ve yaşlı insanlar için keşke biraz daha sakin kalabilseymiş.
aklım gitti resmen.
bölge hindistan'ın kuzeybatısında Pakistan sınırına yakın bir eyalet.
uydudan bakınca bile çöl olduğu anlaşılıyor.
sanırım aradaki doğal set
indus vadisi
indus nehri ve bereketli vadisi dururken bu insanları bu çöle kim yaymış acaba ?
Bir de yer isimleri ilgimi çekti. çok yaygın bir şekilde hepsi -ur ile bitiyor. niye acaba ?
palanpur, jodhpur, jaipur, fatehpur, siddhpur, dungarpur, mahidpur, sarangpur, shujalpur, udaipur...
bu eyalette ve komşu eyaletlerde daha bir sürü böyle -ur la biten yer ismi var.
Sümerce Ur, or şehir demek.
ur, uruk, urfa
şimdi biz mezopotamya tarihi olarak sınırlamışız ama belki de çok daha büyük bir kültürün uzantısı olarak Anadolu coğrafyasında yaşıyor olabiliriz.
Belli ki ur ile biten yer isimleri kuzey hindistan'da da bir anlam ifade ediyor. Tıpkı Anadolu'daki bazı eski yer isimleri gibi.
en komik bilgiyi niye en sona koyuyorlar ki ?
inek fotoşopmuş.
bizden neyi eksik ki ?
filtresiz makyajsız resim atan mı kaldı ?
Zaten poz verirken ineğin şoplanacağını da biliyorlarmış.
olsun yine de tonlamayı güzel yapmışlar hiç yapay durmuyor.
tüh ne kadar üzüldüm anlatamam.
böğürtlen sokağı
kızılcık selesi
zerdali tadında aşk
holding gülleri
gibi devam performansı bekliyorduk.
çünkü mutluluk neydi hep soruyorduk, arıyorduk...
zıplayan fasulye de diyorlar ama neden zıpladıklarını bilmiyorum.
ona da biraz bakalım:
bizim fasulyeler gibi onların fasulyesinin içine de güveler larva bırakıyormuş.
larvalar bu fasulyeleri yiyip bitirip içini boşaltıyorlarmış.
fasulyelerin zıplama nedeni içindeki güvelerin hareketiymiş efendim.
yedik, büyüdük, daha serin ve güzel bir yer için kıpırdanıyoruz demek istiyorlarmış.
kısacası zıplamayanı bulmak daha makbul.
İletişim | Künye | Reklam | Sitene ekle © 2024 MN Yazılım |