Türkiye'nin memur portalı |
Oturum aç Üye ol Parolamı unuttum |
dermessBu üye YazarBu üyenin profil sayfasına git |
|
|||||||
|
Mesela bende garip bir korku var.
Her çamaşır makinesi çalışacağı sıra kirlileri ve tamburun içini iyice kontrol ediyorum.
Yetmiyor tamburu bir tur döndürüyorum.
Makine çalışırken içinden bizim kedinin bana bakacağını falan düşünüyorum. Dehşete düşüyorum.
Çeşit çeşit kontrol manyaklıkları gelişmeye başladı zamanla.
Fransız yayıncı ve matbaacı Edouard-Leon Scott de Martinville tarafından kendi geliştirdiği fonotograf adını verdiği cihazla alınmış.
9 Nisan 1860 yılında kaydı yapmış.
Kaydı hiç dinleyememiş.
Kayıt 2008 yılında deşifre edilmiş.
Ses korku filmi müziği gibi ürkütücü bir ses. Sebebini bilmiyorum. bu tür sesler çok kullanıldığı için bize öyle geliyor belki.
Bir korku içerikli oyunda da kullanılmış galiba.
Kimilerinin çok beğendiği kimilerinin dalga geçtiği Beş Sevgi dili diye bir kitap var ya.
Yazar üşenmemiş beş tanesini tespit etmiş sonra onu kitaba dönüştürüp para kazanmış.
Beşten fazla bir sürü yolu vardır tabi.
Mesela küçük çocuklar dikkat çekmek için sevdikleri arkadaşlarına çile çektirirler. Saç çekme, dalga geçme, paltosunun paltosunun üstüne asma gibi garip davranışlar. :)
Bazıları da dünyaya karşı çok meraklıdır ama insanlarla pek duygusal bağ kurmazlar.
Big bang theorydeki Sheldon Cooper gibi dolanırlar. Onları egzotik bir çiçek gibi uzaktan sevmek gerekir. :)
Bir de Posta gazetesinde Aşk doktoru köşesi mi ne vardı. Mehmet Coşkundeniz yazıyordu.
Ne öneriyordu bilmiyorum. Şiir köşesine :) bir de Halim Bahadır'ın yazılarına bakıyordum.
Didik didik okuduğum tek gazete radikaldi. İsmi radikal olmasına rağmen son derece aklı başında, garip salınımları olmayan makaleleri ve habercilik anlayışı olduğu için.
Okul döneminde özellikle bahar döneminde öğretmenler genellikle öğrencileri uyarırlardı. Hele de sınava hazırlanan gruplara neler neler demezlerdi ki ?
Hoca ders anlatıyor erkek öğrencinin ruhu bedeninden bir karış yukarıda derste hoşlandığı kızı izliyor.
Hocalar başlar: Geldi bahar ayları, gevşer gönül yayları. Tabi hedef gösterilip öğrenci rencide edilmez ama "Evladım aşık mısınız nesiniz ?" diye tahtadaki heksozlara falan dikkat çekilir. Bunun için gerekirse çok yüksek ses çıkaran alüminyum cetveller kullanılır. Kara tahta olduğu için cetvel sorun çıkarmaz.
Bir keresinde önemli bir telefon konuşmasının tam ortasında hatlar karışmıştı.
İstemeden birbirini seven iki insanın konuşmaları araya girmişti.
Konuşmayı bırakıp onları dinlemeye başlamıştık.
- Akşama sana ne getireyim ? - Baklava tarzı şeyler.
" O neydi ?" falan deyip konuşmaya devam etmiştik. İşin garip tarafı biz onları duyuyorduk ama onlar bizi duymuyordu. Sanki başka bir zaman ve boyuta bağlanmıştık. Ya da artık birbirlerini ne kadar seviyordularsa gözleri kulakları iptal olmuştu.
Ben genelde dolaylı yol kullanmam. Sevdiğim kişilere hemen her gün "Seni seviyorum" derim. Onlara sürpriz hediyeler alırım. Onlar beğenmez falan filan.
Uzaktan "ben geliyorum!" der.
Yavaş yavaş vadiyi doldurur.
Aslında çok hızlıdır ama yavaş gibi görünür.
yumuşacık bir örtü gibi görünür ama sardığında havayı birden soğutur.
kazakları montları giydirir.
Bir adım ötesini göremezsin.
At kişnese ayı homurtusu zannedersin.
Alışkın olanlar işine gücüne bakar.
İnekler umursamaz, otlamaya devam eder.
Konunun Yabancısı ise kapıları kapatır, tahta kepengi açar, eline bir çay alıp hızla akan su buharını seyreder.
Gece havada hiçbir şey kalmamış sis yok olup gitmiştir.
Yıldızlar öyle yakındır ki uzaya düşecek gibi hissedersiniz.
Kayan yıldız trafiği baş döndürür.
1. | yazman47 | |
2. | Seval88 | |
3. | semraa-91 | |
4. | KenaAn MuTLu | |
5. | burgulukalpler | |
6. | BALYOZ1960 |
Takip edilen yazar yok. |
memurlara yöneltilmiş bir serzeniş başlığı.
mesela işçi sorunlarından
veya başka sorunlardan
bahsedilmemiş olduğuna göre.
bu başlığı sorunları olan memurların doldurması gerekiyor diye düşündüm.
şu meşhur
cobra gypsies belgeseli benim de önüme düştü.
adam hakikaten işi biliyor.
nefes kesen bir belgesel hazırlamış.
aslında temposu çok yüksek, bizim gibi hasta ve yaşlı insanlar için keşke biraz daha sakin kalabilseymiş.
aklım gitti resmen.
bölge hindistan'ın kuzeybatısında Pakistan sınırına yakın bir eyalet.
uydudan bakınca bile çöl olduğu anlaşılıyor.
sanırım aradaki doğal set
indus vadisi
indus nehri ve bereketli vadisi dururken bu insanları bu çöle kim yaymış acaba ?
Bir de yer isimleri ilgimi çekti. çok yaygın bir şekilde hepsi -ur ile bitiyor. niye acaba ?
palanpur, jodhpur, jaipur, fatehpur, siddhpur, dungarpur, mahidpur, sarangpur, shujalpur, udaipur...
bu eyalette ve komşu eyaletlerde daha bir sürü böyle -ur la biten yer ismi var.
Sümerce Ur, or şehir demek.
ur, uruk, urfa
şimdi biz mezopotamya tarihi olarak sınırlamışız ama belki de çok daha büyük bir kültürün uzantısı olarak Anadolu coğrafyasında yaşıyor olabiliriz.
Belli ki ur ile biten yer isimleri kuzey hindistan'da da bir anlam ifade ediyor. Tıpkı Anadolu'daki bazı eski yer isimleri gibi.
en komik bilgiyi niye en sona koyuyorlar ki ?
inek fotoşopmuş.
bizden neyi eksik ki ?
filtresiz makyajsız resim atan mı kaldı ?
Zaten poz verirken ineğin şoplanacağını da biliyorlarmış.
olsun yine de tonlamayı güzel yapmışlar hiç yapay durmuyor.
tüh ne kadar üzüldüm anlatamam.
böğürtlen sokağı
kızılcık selesi
zerdali tadında aşk
holding gülleri
gibi devam performansı bekliyorduk.
çünkü mutluluk neydi hep soruyorduk, arıyorduk...
İletişim | Künye | Reklam | Sitene ekle © 2024 MN Yazılım |