Türkiye'nin memur portalı |
Oturum aç Üye ol Parolamı unuttum |
dermessBu üye YazarBu üyenin profil sayfasına git |
|
|||||||
|
Ölüm tarihi kesin olarak belirlenmiş.
18 Ağustos 1227
Gökyüzü belli konumdayken doğan bazı insanlara "Sahipkıran" deniyor.
Cengiz Han'a da bu sıfatı verenler var.
Cihangir olduğu için.
Kurduğu imparatorluk ölümünden sonra oğulları ve torunları döneminde daha da genişleyerek insanlık
tarihinin bitişik sınırlara sahip en büyük imparatorluğu haline gelmiş.
Ülkesinden 1600 kilometre uzakta Tangut'lara karşı seferdeyken yüksek ateş sebebiyle ölmüş.
Tangut'ların yok edilmesi talimatını verdiği için bu topluluk hakkında günümüze hiç bir bilgi
ulaşamamıştır. Yinçuan şehri, Hükümdar mezarları dahi yağmalanmıştır.
Kendi ölümü halinde bunun belli edilmemesi talimatını da vermiş.
Düşmanlarının bu konuda bilgi sahibi olmasını kesinlikle yasaklamış.
Mezar yeri bugün tüm aramalara rağmen bulunamamış.
Çeşitli rivayetler var.
Eğer görkemli bir anıt mezar odası yapıldıysa bulunamama olasılığı çok düşük fakat arama yapılacak
coğrafya çok geniş.
Yazarın, ne hissederek ve düşünerek hangi koşullarda yazdığını çok merak ettiğim kitabıdır.
Başka bir romanı bu kadar merak etmedim.
kitap aslında yetişkinlere yazılmış gibi.
Çocukken altın kitaplar yayınevinden bir çevirisini okumuştum.
Yıllar içinde farklı sanat türleriyle yorumlanmış. ( Sinema, çizgi film, tiyatro, müzikal, resim,
müzik )
Batıda alıntı yapılma konusunda en sevilen eser.
Yakın dönemde çekilen film versiyonunu izlemek kesinlikle yeterli değil ve kitabın ruhunu
yansıtmıyor.
Kelime oyunları nedeniyle kitabın aslından okunması öneriliyor.
"alice Pleasance liddell" yazar Lewis Carroll'un kitabı yazarken ilham kaynağı olan çocuk.
takma adı Lewis Carroll olan yazar, aslında bir matematik profesörü.
Gerçek adı: Charles Lutwidge Dodgson.
Kitabı " viktorya dönemi eleştirisi " olarak yorumlayanlar olmuş.
Kitabı kimyasal bir maddenin etkisiyle yazdığını ileri sürmüşler. :)
Fikrim kitaptaki her simgenin, her olayın gerçek hayatta bir karşılığının bulunduğu ve yazarın bu
deneyimlerin hepsinden teker teker geçtiği yönünde.
Kitabı özet olmayan aslına yakın çevirilerinden okumak gerek.
kendini; 'başkalarına göründüğünden farklı biri olarak' görme ki, başkaları da seni: 'başkalarının gözünde başka biri olmaya çalışan başka biri' olarak görmesin.
mahallemizde büyükçe bir yem ve mama deposu var. Marketlere , petshoplara, kliniklere vs. sevkiyat oradan yapılıyor.
Adamlar doldurma boşaltma yaparken bazen patlayan dökülen paketler oluyor. bazen de çuvallardan paketleme yaparken bir kısmını yerlere döküyorlar.
Daha sonra muhabbet kuşu yemlerini ya da kedi-köpek mamalarını süpürüp yeşil alanlara bırakıyorlar.
Buraya kadarı normal.
Buradan sonrası çok şenlikli.
Mahalle ötücü kuş cenneti gibi bir yer oldu.
Martılar, kargalar, güvercinler, küçük çalı kuşları, kırlangıçlar...
Az ileride balıkçıllar,
Ne ararsan var.
Filmlerdeki gibi kuş sesleriyle uyanıyoruz.
Kuş gözlemcisi gibi olduk.
Göç edenleri, yerleşenleri, su kuşlarını, tohumla beslenenlerini hepsini ayırt ediyoruz.
bir tane yırtıcı büyük kuş bile gördüm. Tam seçemedim ama kahverengi tüyleri vardı. Kartala benziyordu ama belki de yelkovan kuşudur . Mahalleye girmiyor şimdilik. Yüksekten uçup kayalıklara konuyor.
Mesela bir yere ekmek atıyorum. kuşlar yesinler diye küçük küçük parçalıyorum.
Aralarında bir tane keşifçi var. Düzenli olarak keşif uçuşu yapıyor. Diyelim ki yiyecek atanı gördü.
Hemen uçup öbürlerine haber veriyor.
Gark gurk anlaşıyorlar biz anlamasak da.
Sonra hepsi birden bölgeye geliyor.
Çok yaklaşmadan önce yüksek bir yere konup izliyorlar.
Daha sonra ortamı kolaçan edip ( Tabi kedi köpek saldırı riski var )
Yiyeceğe üşüşüyorlar.
Zaten normalde güvercinlerimizin, yüksek yerlerde toplu olarak oturup, dedikoducu teyzeler gibi bütün mahallede olan biteni kuş bakışı gözetleme gibi bir huyları var.
şimdilik tek sorunumuz mahalle yakınındaki düğün salonu. Havai fişek atılmasa çok iyi olurdu. Özellikle yazın her seferinde gafil avlanıp havaya fırlıyoruz. Kuşlar da gürültüden etkileniyor doğal olarak.
Daphne.
Yasemin, gül, manolya, müge, mor salkım ( wisteria ) gibi güzel kokulu çiçekleri olan bir bitkidir.
Orman gülü ile karıştırılmaması gerekir. Kafkas gülü ayrı bir çiçek.
Bodur çalı şeklindedir.
Çiçekleri çok yoğun bir rayiha yayan bitkidir.
Genetiğiyle oynanmamış doğal bir bitki türüdür.
Kışın çiçek açar.
Kokusu bütün mahalleye yeter.
1. | yazman47 | |
2. | Seval88 | |
3. | semraa-91 | |
4. | KenaAn MuTLu | |
5. | burgulukalpler | |
6. | BALYOZ1960 |
Takip edilen yazar yok. |
şu meşhur
cobra gypsies belgeseli benim de önüme düştü.
adam hakikaten işi biliyor.
nefes kesen bir belgesel hazırlamış.
aslında temposu çok yüksek, bizim gibi hasta ve yaşlı insanlar için keşke biraz daha sakin kalabilseymiş.
aklım gitti resmen.
bölge hindistan'ın kuzeybatısında Pakistan sınırına yakın bir eyalet.
uydudan bakınca bile çöl olduğu anlaşılıyor.
sanırım aradaki doğal set
indus vadisi
indus nehri ve bereketli vadisi dururken bu insanları bu çöle kim yaymış acaba ?
Bir de yer isimleri ilgimi çekti. çok yaygın bir şekilde hepsi -ur ile bitiyor. niye acaba ?
palanpur, jodhpur, jaipur, fatehpur, siddhpur, dungarpur, mahidpur, sarangpur, shujalpur, udaipur...
bu eyalette ve komşu eyaletlerde daha bir sürü böyle -ur la biten yer ismi var.
Sümerce Ur, or şehir demek.
ur, uruk, urfa
şimdi biz mezopotamya tarihi olarak sınırlamışız ama belki de çok daha büyük bir kültürün uzantısı olarak Anadolu coğrafyasında yaşıyor olabiliriz.
Belli ki ur ile biten yer isimleri kuzey hindistan'da da bir anlam ifade ediyor. Tıpkı Anadolu'daki bazı eski yer isimleri gibi.
en komik bilgiyi niye en sona koyuyorlar ki ?
inek fotoşopmuş.
bizden neyi eksik ki ?
filtresiz makyajsız resim atan mı kaldı ?
Zaten poz verirken ineğin şoplanacağını da biliyorlarmış.
olsun yine de tonlamayı güzel yapmışlar hiç yapay durmuyor.
tüh ne kadar üzüldüm anlatamam.
böğürtlen sokağı
kızılcık selesi
zerdali tadında aşk
holding gülleri
gibi devam performansı bekliyorduk.
çünkü mutluluk neydi hep soruyorduk, arıyorduk...
İletişim | Künye | Reklam | Sitene ekle © 2024 MN Yazılım |