Türkiye'nin memur portalı |
Oturum aç Üye ol Parolamı unuttum |
dermessBu üye YazarBu üyenin profil sayfasına git |
|
|||||||
|
adada iki tip insan daha doğrusu yerli halk varmış.
bir grup kendine uzun kulaklı diyorken diğer grup ise kısa kulaklı olarak adlandırılıyormuş.
artık kendi aralarında genetik mutasyon mu geçirmişler, kulakları uzun olanlar ya da kısa olanlar kendi tipinde olanları daha cazip bulup mu yakınlaşmış yoksa önce uzun kulaklılar keşfedip sonra kısa kulaklı gemiciler mi adaya gelmiş bilmiyorum ama,
afedersiniz höt kadar adada ikiye bölünmeyi başarmışlar.
sosyologlar bunu açıklayabilir belki.
insanın tabiatı böyledir, düşman yaratır, yok eder, öldürür, kaynakları bölüşmek istemez falan filan.
mutlaka bir çıkarsal dayanağı vardır bu işlerin.
zaten aşağı yukarı tüm ideolojiler böyledir.
altında hep türlü türlü başka çıkarlar, amaçlar yatar.
neyse,
adayı kuruttukları bariz bir şekilde görünüyor.
diğer adalar yemyeşil.
bu ada kupkuru.
diğer adaların dilleri bir şekilde yürüyor,
bu adanın rongorongo dilini çözebilen yok.
kardeşş
galapagos kaplumbağaları kadar başarılı olamamışsınız.
heykeller de pek bir işe yaramamış.
Harran ovası tarih boyunca sel baskınlarıyla anılmış.
tarım yapılan dümdüz, çok geniş bir coğrafya.
tam ortasında harran ilçesi yer alıyor.
urfa ise günümüzde atatürk barajı ile Harran ovası arasında
Harran ovasının sol ucunda, genişçe vadiyi andıran bir coğrafi alanın üzerinde kurulmuş.
Urfa kalesi ise vadiye hakim bir konumdan kuzeye doğru Balıklıgöl'e ve Roma kaya mezarlarına bakıyor.
güvercinlere yem atıyorum.
yavaşça yaklaştı.
durdu.
merakla kuşları izliyor.
öbür çocuklar kuşlara doğru koşup uçmalarıyla eğleniyorlar.
bu öyle değil.
aha dedim, kendi çocukluğumu buldum.
pasif direnişçi, iflah olmaz meraklı...
bir diğeri geldi benden yem istedi.
verdim.
o da yem atmaya başladı.
dedim sana helal olsun,
yürü be koçum hayat seni bekliyor, kim tutacak seni.
sizinle acayip bir bilgi paylaşayım.
ne kadar doğru olduğunu bilmiyorum.
kediler sadece insanlarla iletişim kurarken miyavlıyorlar.
kendi aralarında miyavlamıyorlar.
insanlardan bir şey talep ederken miyav sesini çıkarıyorlar.
başka zamanlarda başka sesler çıkarıyorlar.
hatta konuştuklarını bile düşünebiliyorsunuz.
o geceyle ilgili tek hatırladığım anormal derecede sıcak olan hava gece olmasına rağmen kimseyi uyutmamıştı.
yaprak kıpırdamıyor denen cinsten kıpırtısız, durgun ve sessiz bir geceydi.
evlerin camları açıktı.
nefes alamıyorduk.
uyku tutmadığı için sadece uzanmıştım.
kesinlikle bir sarsıntı hissetmedim.
hissetseydik keşke.
onca yıl geçti, hiç olmazsa bir erken uyarı geliştirilebilseydi.
1. | yazman47 | |
2. | Seval88 | |
3. | semraa-91 | |
4. | KenaAn MuTLu | |
5. | burgulukalpler | |
6. | BALYOZ1960 |
Takip edilen yazar yok. |
şu meşhur
cobra gypsies belgeseli benim de önüme düştü.
adam hakikaten işi biliyor.
nefes kesen bir belgesel hazırlamış.
aslında temposu çok yüksek, bizim gibi hasta ve yaşlı insanlar için keşke biraz daha sakin kalabilseymiş.
aklım gitti resmen.
bölge hindistan'ın kuzeybatısında Pakistan sınırına yakın bir eyalet.
uydudan bakınca bile çöl olduğu anlaşılıyor.
sanırım aradaki doğal set
indus vadisi
indus nehri ve bereketli vadisi dururken bu insanları bu çöle kim yaymış acaba ?
Bir de yer isimleri ilgimi çekti. çok yaygın bir şekilde hepsi -ur ile bitiyor. niye acaba ?
palanpur, jodhpur, jaipur, fatehpur, siddhpur, dungarpur, mahidpur, sarangpur, shujalpur, udaipur...
bu eyalette ve komşu eyaletlerde daha bir sürü böyle -ur la biten yer ismi var.
Sümerce Ur, or şehir demek.
ur, uruk, urfa
şimdi biz mezopotamya tarihi olarak sınırlamışız ama belki de çok daha büyük bir kültürün uzantısı olarak Anadolu coğrafyasında yaşıyor olabiliriz.
Belli ki ur ile biten yer isimleri kuzey hindistan'da da bir anlam ifade ediyor. Tıpkı Anadolu'daki bazı eski yer isimleri gibi.
en komik bilgiyi niye en sona koyuyorlar ki ?
inek fotoşopmuş.
bizden neyi eksik ki ?
filtresiz makyajsız resim atan mı kaldı ?
Zaten poz verirken ineğin şoplanacağını da biliyorlarmış.
olsun yine de tonlamayı güzel yapmışlar hiç yapay durmuyor.
tüh ne kadar üzüldüm anlatamam.
böğürtlen sokağı
kızılcık selesi
zerdali tadında aşk
holding gülleri
gibi devam performansı bekliyorduk.
çünkü mutluluk neydi hep soruyorduk, arıyorduk...
zıplayan fasulye de diyorlar ama neden zıpladıklarını bilmiyorum.
ona da biraz bakalım:
bizim fasulyeler gibi onların fasulyesinin içine de güveler larva bırakıyormuş.
larvalar bu fasulyeleri yiyip bitirip içini boşaltıyorlarmış.
fasulyelerin zıplama nedeni içindeki güvelerin hareketiymiş efendim.
yedik, büyüdük, daha serin ve güzel bir yer için kıpırdanıyoruz demek istiyorlarmış.
kısacası zıplamayanı bulmak daha makbul.
İletişim | Künye | Reklam | Sitene ekle © 2024 MN Yazılım |