Türkiye'nin memur portalı |
Oturum aç Üye ol Parolamı unuttum |
emelkocaBu üye YazarBu üyenin profil sayfasına git |
|
|||||||
|
Şu bir yılı aşkın sözlük maceramda, Gerçekten de olması gerektiği gibi sahiplenildiğini düşünmediğim, başı boş bırakıldığını hissettiğim; sorun teşkil eden durumlarda muhatap olacak kimseyi bulmakta zorlandığım; sözlük moderatörüne başvurduğumda yetkim yok cevabını aldığım; sözlük yazarı arkadaşlara laf söylendiğinde, sesimi çıkartırken, benim yazdıklarıma laf söylendiğinde diğer sözlük yazarı arkadaşlardan aynı desteği göremediğim (yanlış anlaşılmasın kimseden destek beklentim yok zaten); ancak her ne olursa olsun içinde bulunmaktan keyif aldığım bir platform olan sözlükte, sözlük güncelliğini koruduğu sürece, elimden geldiğince varlığımı sürdürmeye devam edeceğim, zira hep dediğim gibi "yazmak iyi geliyor".
Kişi kaç yaşında ve hangi şartlarda olursa olsun, ona iyi gelecek, hayatına renk katacak birileri ile tanışma ve arkadaş olma ihtimali her zaman vardır. Tanımanın ilk adımları, tanışmakla başlar. Karşındaki kafa dengi ve samimi biri olunca tanışmaktan mutluluk duyarsın, arkadaşlığa geçiş yaparsın, daha yakından tanımak istersin; yok kafalar uyuşmaz ve art niyetli olduğunu hissedersen bir daha denk geldiğinde, tanışmamış gibi yapar ya da "merhaba - merhaba" der geçersin.
Velinin karşısında, Çocuğunun sayısal zekası olmadığını belirten ve bu açık sözlülüğe sahip bir öğretmen varsa o veli çok şanslı bir velidir bence. Ben de dahil çoğu öğretmen böyle bir yönlendirmede bulunmak istemez çünkü. Bu yaşa gelmiş öğrenci alan seçimi kararının (şanslıysa kendi almıştır, değilse ailenin zorlamasıyla almak zorunda kalmıştır) sonuçlarına katlanabilmelidir. Zayıf not aldı, başarılı olamadı diye de "demek ki öğretmen öğretemedi" çıkarımında bulunmak da tüm sorumluluğu öğrencinin dışına atmaktır. Sorumluluğu üstünden alınan öğrenci de çalışamamaya devam eder zaten. İnanın bu tür durumlarda işin içinde olmayan kişiler, dışardan bakınca kendince yorumlarda bulunabilir, o yanlış, bu yanlış der ama asıl burda olan öğrenciye oluyor maalesef.
Öğretmenin üstün öğretme becerisi, sayısal yeteneği olmayan hiçbir öğrenciye "artı bir puan" katmaz. Eğer ki sayısal yeteneği varsa da öğretemeyen diye tabir edilen öğretmen de olsa karşısında, o bir yolunu bulur, öğreneceğini yine öğrenir. Ülkemizde eğitimin her yerde âdil olmadığı bir gerçek ancak bu durumu sadece öğretmen faktörüne bağlamak haksızlıktır.
Nasıl ki herkes resim çizemez, şarkı söyleyemez, ezber yapamaz, şiir yazamazsa maalesef herkes sayısalcı da olamaz. başlıkta bahsi geçen konuyu, öğrenciler 10.sınıfta alan seçimi yaparken bizzat yaşamış biri olarak söylüyorum, birilerinin bu durumu velilere de söylemesi gerekiyor, bazı acı gerçeklere de kulak tıkamamak gerekir. Öğrencinin 9. Ve 10.sınıfta fizik, kimya, biyolojisi zayıf, keza matematik de iç açıcı değil ancak veli ısrarla istiyor ki çocuğuğu sayısal alana yönelsin. rehber öğretmen ve sınıf öğretmeni notların düşüklüğüne dem vurunca da "benim çocuğum aslında çok zeki, çalışırsa yapar, bu sene çalışmadı ondan böyle oldu" bahabesine sığıyor, öğrencinin gerçekten de sayısal alanı istediği de söylenemez, en azından ailemin istediği yer olsun derdinde. Meslekte 17.yılım, Ancak bu durumdaki öğrencilerin gerçekten bir türlü çalışıp da başarılı olduklarını görmedim. Halbuki ilgi ve yeteneği olan başka bir bölüme gitse mesela tm, dil ya da sözele belki çok daha gayretli ve başarılı olacak. Emin olun sayısal yeteneği olmayıp da sayısalda varlık gösteremeyen öğrencileri gördükçe, öğretmen olarak bizler onlar adına daha çok üzülüyoruz. Birilerinin velilere bu kararı öğrenciye bırakmak gerektiğini ve sayısal seçen her öğrencinin tıp, dişçilik, eczacılık gibi popüler meslekleri kazanamadığını bilinçli bir şekilde anlatması gerekiyor.
1. | ramazanaksoy | |
2. | Mustafa1652 | |
3. | engineer_0666 | |
4. | cilginturk71 |
Takip edilen yazar yok. |
21 yaşından itibaren düzenli iş hayatının içinde olan biri olarak, gençken hiç böyle bir korkunun içinde olmadım. Çalışmak, kendini iş düzeninin içinde kaybetmek, akşam pili bitmiş bir şekilde eve gelip, ertesi gün yine aynı düzenin içinde devam edecek gücü bulmak, benim için cesaret ve azim gerektirici bir durumdu. Üniversite çağında daha çok korktuğum şey ya atanamazsam yani o çalışan insanlar içerisinde olamazsam, Atansam bile doğuda çok zorlanır mıyım, yapabilir miyim, üstesinden gelebilir miyim korkusuydu. Korkunun ecele faydası yok, bu çarkın içersine girildi mi, insan üzerine düşen sorumlulukları yapacak gücü bazen zorlansa da öyle ya da böyle buluyor. İşini severek yapan kişiler için korku yerini, rahatlamaya bırakıyor.
İletişim | Künye | Reklam | Sitene ekle © 2024 MN Yazılım |