Türkiye'nin memur portalı |
Oturum aç Üye ol Parolamı unuttum |
emelkocaBu üye YazarBu üyenin profil sayfasına git |
|
|||||||
|
Gökhan türkmen'in "seninle ben" klibini izlediğimde, hissettiğim ve gördüğüm duygu. Şarkı her gökhan türkmen şarkısı gibi dehşet güzel ancak bir allah'ın kulu dememiş mi klipte çok abartmadık mı diye? Nasıl bir ruh hâlinin yansımasıdır o? Ben izlerken yoruluyorum, bir enerji yükselmesi de yaratmıyor değil ama bence tam bir delilik hâli.
Delilik, Her duyguyu ve özellikle coşku durumunu en yükseklerde ya da en diplerde yaşama, sınırları belirlemede zorlanma ve kafa karışıklığı durumudur.
Tuz ruhu : hidroklorik asit (hcl)
Sirke ruhu : asetik asit (ch3cooh)
Odun ruhu : metanol (ch3oh)
Lokman ruhu : dietil eter (c2h5oc2h5)
Kimyada .... ruhu şeklinde adlandırılan pek çok kimyasal madde vardır. Sözlük ruhu diyince de bunları çağrışım yaptı.
(Dip not: Bu adlandırma şekli tabi ki bir bilim olan kimyadan önceki, simya döneminden günümüze ulaşmıştır.)
Sözlükte olması gereken ruh anlamında kullanılmışsa, arada can çekiştiğini ve çok kan kaybettiğini, bu nedenle taze kanlara, yeni yazarlara oldukça ihtiyaç olduğunu, daha enerjik ve dinamik olması gerektiğini söyleyebilirim.
8.yılımızı devirdik geçen aralık ayında. Tek üzüntüm eşimle çok daha önce karşılaşamamış olmak ve yalnız geçen yıllarım. Her günümüze çok şükür. Evlilik hakkında sürekli negatif söylemler söylenmesi, sanki herkes evliliğinde mutsuzmuş gibi lanse edilmesi, evli ve mutlu bir insan olarak beni rahatsız ediyor. Kötü örneklerin olması, evliliğin kötü bir şey olduğu anlamına gelmez.
Evliliğin süresi nasıl kurulduğuna, nasıl yürütüleceğine ve çiftler arasındaki ilişki dinamiklerine bağlı olarak değişir. Elbette ki farklı beklentiler içersine girilirse, yeterince tanımadan evlenilirse, sadece iyi günde diye anlaşmıştık diyip kötü günde yanında olunmazsa, hele ki ortada sevgi ve saygı yoksa süresi kısalır. Evliliği uzun ve ayakta tutmak çiftlere bağlıdır. Çiftler yürütemiyor ama suçlu olan nedense evlilik oluyor.
Aslı, sevmenin imkansız olduğuna dair insan düşüncesidir ki bu yanlıştır. Sevmek neden imkansız olsun? Beynin bilgi alma kapasitesi nasıl ki sınırsızsa, kalbin sevgi kapasitesi de sınırsızdır. Sadece insani sevme duygusu ile sınırlandırılmamalıdır. Bitkiyi sevme, doğayı sevme, hayvanları sevme, gökyüzünü sevme, gündüzü, geceyi sevme, yazı, baharı, kışı sevme, gülmeyi sevme, ağlamayı sevme.. sevginin önüne koyabileceğimiz kelimelerin de sınırı yoktur. Sonsuz sayıda sevgi çeşidi vardır. Kişilere olan sevgi de öyledir. Annemi, babamı, kardeşlerimi, akrabalarımı sevdim, artık başkasını sevemem, sevilecek kişi limitim doldu diye bir şey yok ki. Kimyada doymuş çözeltiler vardır. 100 gram su, 36 gram yemek tuzunu çözer ve doyar, daha fazla tuzu çözemez, fazlası dibe çöker, ancak aynı kaptaki 100 gram suda yine çözebileceği kadar şeker çözebilirsin. Tuza doymuş olması, şekeri çözemeyeceği anlamına gelmez. Birilerini sevmemiz, kalbimizde yer vermemiz, başkalarını sevemeyeceğimiz anlamına gelmez.
Sevmek, sevdiğini göstermek ve günde on kere, yüz kere seni seviyorum demek, sanıldığının aksine kolaydır, tabi ki bunu kolay hâle getirecek olan karşınıza sevdiğiniz insanın çıkmasıdır. Evrendeki tüm fizik, kimya, biyoloji, matematik.. kuralları ve ihtimallerinin lehinize gelişmesi durumunda, Sevdiğiniz insanla karşılaşma ve bir araya gelme gerçekleştikten sonra imkansızlıklar ortadan kalkar. Yapmam dediğinizi yapar, söylemem dediğinizi söyler, gitmem dediğiniz yere gider hâle gelirsiniz.
Yalnız tüm sevmeler,önce kişinin kendisini sevmesinden geçer. Kendisini sevmeyen insanlar için sevmek, imkansız gibi görünebilir. o hâlde bunun çaresi, önce kendini sevmekten başlamaktır.
1. | ramazanaksoy | |
2. | Mustafa1652 | |
3. | engineer_0666 | |
4. | cilginturk71 |
Takip edilen yazar yok. |
21 yaşından itibaren düzenli iş hayatının içinde olan biri olarak, gençken hiç böyle bir korkunun içinde olmadım. Çalışmak, kendini iş düzeninin içinde kaybetmek, akşam pili bitmiş bir şekilde eve gelip, ertesi gün yine aynı düzenin içinde devam edecek gücü bulmak, benim için cesaret ve azim gerektirici bir durumdu. Üniversite çağında daha çok korktuğum şey ya atanamazsam yani o çalışan insanlar içerisinde olamazsam, Atansam bile doğuda çok zorlanır mıyım, yapabilir miyim, üstesinden gelebilir miyim korkusuydu. Korkunun ecele faydası yok, bu çarkın içersine girildi mi, insan üzerine düşen sorumlulukları yapacak gücü bazen zorlansa da öyle ya da böyle buluyor. İşini severek yapan kişiler için korku yerini, rahatlamaya bırakıyor.
İletişim | Künye | Reklam | Sitene ekle © 2024 MN Yazılım |