Türkiye'nin memur portalı

Oturum aç Oturum aç Üye ol Üye ol Parolamı unuttum Parolamı unuttum

emelkoca

Bu üye Yazar

Bu üyenin profil sayfasına git

2,642 entry 574 konu 110 puan
02.05.2024 00:11 son işlem tarihi takip etme takip et

sessiz kalmak

Yapabilene alkış tutmak gerekir.

01.05.2024 10:56
  1. mercimek

    Çorbası, köftesi, salatası, böreği ve daha pek çok farklı yemeklerin ana malzemesi olan, türk mutfağının vazgeçilmezleri listesinde üst sıralarda yer alan, sevmeyenini duymadığım, sofraların kurtarıcısı ve lezzetli baklagiller ailesinin kırmızı ya da yeşil renkli üyesidir.

     
  2. özlemek

    Bazen de özlem oturur yüreğine, burnunda ufak bir sızı hissedersin, ancak tam olarak anlamlandıramazsın, belki çocukluğundaki güzel anılara, belki ailenle birlikteyken yaşadığın hoş bir ana, belki de kelimelere dökemeyeceğin başka bir şeye. Özlem kelime itibariyle insanda tatlıyla karışık acı bir takım tatlar bırakan tuhaf bir duygudur. Hem özlem duymayı severim, duygularımı canlı tutmamı sağlar; hem de özlem duyduğum ve o duyguyu bizzat şuan yaşayamıyor olduğum için üzülürüm. Dozu iyi ayarlandığında bu duyguya kapılıp kalınmadığında güzel bir histir aslında. özlem duyulacak birşeylere sahip olmak kişiyi geçmişi ile barışık kılar, sakinleştirir, hüzünlendirir, bir yandan da mutlu eder.

     
  3. insan ruhundan anlamak

    Çok güzel bir erdemdir ancak bu beceriye sahip olan kişi sayısı yok değecek kadar azdır hatta belki de nesli bile tükenmiş olabilir. Çünkü günümüz insan ilişkileri anlayıştan ziyade eleştiri ve baltalama üzerine kurulu, insanoğlu olarak yapıcı olmak yerine yıkıcı olmaya meyilliyiz. Halbuki hâlden anlayıp, kişiyi o kişi olduğu için sevip, saygı duymak ve değer vermek, benimsemek, hoşgörülü olmak, eleştirmeyi bildiği gibi takdir etmeyi de bilmek bu kadar zor olmamalı. Ancak yine maalesef insanoğlu yapılması kolay olanı değil, zor olanı daha çok tercih ediyor. Hatta bu işin bilimini okumuş kişiler dahi bu konuda sınıfta kalabiliyor.

     
  4. iş arkadaşının çok konuşması

    Çok konuşmasından ziyade yüksek sesle konuşması daha büyük sıkıntıdır. Zira biz öğretmenlerin meslek hastalığı mıdır nedir, sınıfa hitap ettiğimiz için ve sınıfta yüksek ses tonuyla konuşmaya alıştığımız için bazen kendimizi kaptırır; öğretmenler odasında, evde, telefonla konuşurken vs. Ses volümünü doğru ayarlayamaz ve sınıftaymış gibi bağıra bağıra konuştuğumuzu farkederiz. Özellikle bizim okulda bayan bir öğretmen arkadaş var, öğretmenler odasında sol yanınızda otursun istemezsiniz, hoş sağ yanınızda olması da iyi olmaz, kulak sağlığı için tabi. Hem de ne yalan konuşmayı da çok sever, ancak katlanılabilir bir durum, rahatsızlık duymuyorum, yakınımda olmadığı sürece tabi, gülücük.

     
  5. sahur anıları

    Mübarek ramazan ayında kalkılan sahur vakitlerinde kişinin yaşadığı, diğer günlerden farklı olarak akılda kalıcı bir takım izler bırakan, genelde de yüzde tebessüm oluşturan olaylardır.

    Lise son sınıfta öğrenciyken resim dersinde tamamlamam gereken bir çalışması vardı, öğretmen ertesi gün defterleri kontrol edip, not verecekti ve benim büyük kısmı eksikti. O gece kalktığım sahurdan sonra uyumayıp, sabahın ilk ışıklarına kadar pilot kalemle nokta nokta natürmort çalışması -ki herkes öğrenciliğinde yapmıştır sanırım bu çalışmayı- yapmış ve ertesi gün uykusuz bir şekilde ödevimi yapmış olmanın gururuyla okula gitmiş, tam notumu da almıştım.

    Yaklaşık 15 yıl önce de ilk görev yerimde, ev arkadaşımla sahura kalkarken, genelde hep erken kalkıyoruz diye bu gece daha geçe saat kurup, öyle kalkalım dedik. bizim tostlar tost makinasındayken ezan okunmaya başladı ve birbirimize bakakaldık, yanlış hesap yapmışız ve o gece yiyemeden o gün oruç tutmak zorunda kaldık, tabi bu da bize ders oldu.