Türkiye'nin memur portalı |
Oturum aç Üye ol Parolamı unuttum |
emelkocaBu üye YazarBu üyenin profil sayfasına git |
|
|||||||
|
Hayırlı evlat olmanın gereklerinden biridir. Kaç yaşında olursak olalım bizler anne ve babamızın küçük çocuklarıyız. Anne ve babamız her daim bizleri düşünür, yanlarında değil de uzaktaysak, aç mıyız, hasta mıyız evhamlanır dururlar. Bazen bu ilgi fazla gelir, şikayet ederiz ancak anne-baba olmak böyle bir şey demek ki. Hele ki Evlat sahibi olan insanların, kendi annesi ve babasına karşı davranışları eminim ki bir film şeridi gibi gözünün önünden geçiyordur. O yüzden yarın bir gün hayattan göçtüklerinde pişman olup, hayıflanmaktansa, anne ve babamız hâlâ hayattalarken "baş" üstünde tutulması gereken yegâne insanlardır.
Sözlüğün daha canlı bir yer olması uğruna, sözlük kurallarındaki esnekliğin gelebileceği uç noktalardan sadece birine örnektir. Yoksa tek kuraldışı olan soru sorma kategorisine giren başlıklar değildir. Bu ayın sonunda sözlükte bir yılımı dolduracağım. Bu süre zarfında bu denli ikili, üçlü, dörtlü diyologların yaşandığı konular zinciri hiç görmemiştim. Kendi açtığı başlığına entry girenleri tek tek yazıp, girdikleri entryler üzerine yorum yapma ihtiyacı hissedeni de daha önce sözlükte hiç görmemiştim. Evet sözlük canlandı ama burası hâlâ sözlük mü, işte orası tartışılır. Yenileri kazanalım derken, eskileri kaybetme riski göze alınıyor anlaşılan, hayırlısı olsun.
Daha çok kore filmleri izlemeyi seven biri olarak bir iki derken kore dizilerine de sarmış durumdayım. Şimdilik izlediklerim, daha önce de belirttiğim kingdom ve mr.sunsine'a ek olarak my mister, my name, squid game, all of us are dead. Kore film ve dizilerinin kendine has bir uslübu ve tarzı vardır, kore kültürünü çok güzel yansıtır. İnsanda dizileri izledikçe gidip, güney koreyi ziyaret etme, yemeklerini tatma, sokaklarında gezme isteği uyandırır. Mesela ilk izlediğim kore filmi olan(ki yaklaşık yedi yıl olmuştur) kim'in adası adlı filmde film boyunca dillerden düşmeyen bir "börülce soslu erişte" yemeği, acaba nasıl bir yemek diye hâlâ merakımı celbetmektedir. Bir gün koreye gidersem ilk yiyeceğim yemektir.
Bir değil, birden fazla hayvan olmak isterdim;
karınca (lisedeyken lakabım atom karıncaydı),
göçmen bir kuş (o ülke senin bu ülke benim, uça uça gezer dururdum),
kaplumbağa (evi sırtında, hiçbir yere yetişme derdi olmayan, kendini doğal hayatta korumayı iyi bilen bir hayvan),
balina (okyanuslarda, derin sularda özgürce dalıp, dünyayı su yoluyla gezerdim)
...
Yine liste uzar gider.
1. | ramazanaksoy | |
2. | Mustafa1652 | |
3. | engineer_0666 | |
4. | cilginturk71 |
Takip edilen yazar yok. |
21 yaşından itibaren düzenli iş hayatının içinde olan biri olarak, gençken hiç böyle bir korkunun içinde olmadım. Çalışmak, kendini iş düzeninin içinde kaybetmek, akşam pili bitmiş bir şekilde eve gelip, ertesi gün yine aynı düzenin içinde devam edecek gücü bulmak, benim için cesaret ve azim gerektirici bir durumdu. Üniversite çağında daha çok korktuğum şey ya atanamazsam yani o çalışan insanlar içerisinde olamazsam, Atansam bile doğuda çok zorlanır mıyım, yapabilir miyim, üstesinden gelebilir miyim korkusuydu. Korkunun ecele faydası yok, bu çarkın içersine girildi mi, insan üzerine düşen sorumlulukları yapacak gücü bazen zorlansa da öyle ya da böyle buluyor. İşini severek yapan kişiler için korku yerini, rahatlamaya bırakıyor.
İletişim | Künye | Reklam | Sitene ekle © 2024 MN Yazılım |