Türkiye'nin memur portalı |
Oturum aç Üye ol Parolamı unuttum |
emelkocaBu üye YazarBu üyenin profil sayfasına git |
|
|||||||
|
Artık kışların o kadar da soğuk geçmediği düşünülürse eskisi kadar ihtiyaç olmayan, eldiven ve bere ile birlikte kullanılan soğuktan korunma ekipmanı.
Kendime ve eşime ömür boyu yetecek kadar örmüşlüğüm var. Atkı örmenin En çok sevdiğim kısmı, örme işi bittikten sonra atkının her iki ucuna, püskül ya da ponpon yapmak, o da işin süsü oluyor.
Geçenlerde yolumun üstündeki pastaneye uğrayıp, sütlü nuriye almak istemiştim, ramazanda pek severiz. Pastane çalışanı, bugün sütlü nuriye çıkmadığını söyleyip, onun yerine soğuk baklava alabileceğim önerisinde bulundu. Otuz saniyelik bir bakışma yaşadım soğuk baklava denen bu yeni tatlı türü ile. Üstü tiramisu gibi kakao ile kaplanmış, o yüzden altında ne olduğu gözükmüyor bile. İçimden bir ses "çamur gibi görünüyor" dedi ve almadım. Tadı belki güzeldir, yiyene afiyet olsun derim ancak ben geleneksel düşünen bir insanım. Tramisuyu da çok severim, baklavayı da. Ancak bana göre tramisu tramisu gibi, baklava baklava gibi olmalı. O gün pastaneden elim boş çıkmayayım diye ekler alıp çıktım.
Halide edip adıvar'ın "mor salkımlı ev" adlı anı kitabını anımsatan; ikiz kardeşi olan erguvan gibi, insanın gözünü şenlendiren o güzel renkleri ve o güzel mis kokusu ile baharın geldiğini müjdeleyen romantik çiçek türü.
Üç kelimeden ibaret olan "aşk", kelimelere dökülmeye çalışıldığında saatlerce de üzerine konuşulabilir, "anlatılmaz yaşanılır" şeklinde iki kelimeyle de özetlenebilir. Çoğu kişi aşık olduğunu zanneder. ancak gerçekten aşk bu mudur, bilmediğinden sadece kendini aşık olduğuna inandırır, tabi karşısındakini de. Bir süre sonra anlar ki aslında başına gelen şey aşk değildir, geçici bir heyecan yükselmesidir, o yüzden bitiverir ve söner. Gerçekten aşık olmuş olsaydı bitmezdi ya da aşkı sevgiye evrilirdi.
Romantik aşk, tutkulu aşk, mantıklı aşk, aptalca aşk, bağımlı aşk, ilk görüşte aşk, platonik aşk.. gibi çeşitleri olan aşkın illa da karşıt cinse karşı duyulması da gerekmiyor; sanata, doğaya, yaradana.. duyulan aşk çok daha bâkidir.
Kişiye kendini ifade etme hakkı vermeden, söyleceklerini dinleyip, anlamadan, kulaktan dolma bilgilerle kişi hakkında karar vermek. Toplum olarak çok sık gerçekleştirdiğimiz bu eylem, kişinin önyargılara kurban edilmesi durumudur.
1. | ramazanaksoy | |
2. | Mustafa1652 | |
3. | engineer_0666 | |
4. | cilginturk71 |
Takip edilen yazar yok. |
21 yaşından itibaren düzenli iş hayatının içinde olan biri olarak, gençken hiç böyle bir korkunun içinde olmadım. Çalışmak, kendini iş düzeninin içinde kaybetmek, akşam pili bitmiş bir şekilde eve gelip, ertesi gün yine aynı düzenin içinde devam edecek gücü bulmak, benim için cesaret ve azim gerektirici bir durumdu. Üniversite çağında daha çok korktuğum şey ya atanamazsam yani o çalışan insanlar içerisinde olamazsam, Atansam bile doğuda çok zorlanır mıyım, yapabilir miyim, üstesinden gelebilir miyim korkusuydu. Korkunun ecele faydası yok, bu çarkın içersine girildi mi, insan üzerine düşen sorumlulukları yapacak gücü bazen zorlansa da öyle ya da böyle buluyor. İşini severek yapan kişiler için korku yerini, rahatlamaya bırakıyor.
İletişim | Künye | Reklam | Sitene ekle © 2024 MN Yazılım |