Türkiye'nin memur portalı |
Oturum aç Üye ol Parolamı unuttum |
emelkocaBu üye YazarBu üyenin profil sayfasına git |
|
|||||||
|
Kişinin canı iş yapmak istemediği için, Yumurta kapıya dayanıncaya kadar, yapılması gereken o işi öteleyip durmak, tembellik etmek.
Bazı kişi ve olayların gerçek hayatta varlığının mümkün olmaması, tamamen ütopik ve fantastik bir evrende yaşayan insanların olduğu ve olayların gerçekleştiği filmler için kullanılan ifadedir. Bu filmlerin bir kısmı, konunun işlenişine göre absürt kategoriye de dahil olabilir. Örneğin uzaylıların ana karakter olduğu bir film gibi.
Bugün üniversite sınavının ilk ayağı olan tyt sınavı gerçekleşti. Sınav görevi almadım, pandemi şartlarından dolayı, görevli olsaydım sınavın nasıl geçtiğini, sınavın zor mu kolay mı olduğunu, direkt sınava giren öğrencilerin vücut tepkilerinden anlayabilirdim. Artık Öğrencilere sınavlarının nasıl geçtiğini sormak için, yarınki ayt sınavlarının da bitmesini bekleyeceğim. Dilerim tüm gençler, emeklerinin karşılığını almış olarak atlatırlar bu süreci.
Denizin içinde bile olunsa, eğer ki kişinin cildi hassassa her türlü önlemi almak şart olmuştur. Çünkü Deride açıkta kalan her nokta, güneş tarafından kızartılmakla kalmayıp, büyük küçük kahverengi lekelenmeler, çiller de oluşabiliyor. Yüzümde ve sırtımda hâlâ geçen seneden kalma güneş lekelerini taşıyorum. toplamda iki ya da üç kez denize girmişimdir, Her gün girenleri düşünemiyorum.
Okul hayatındaki öğrencilerin ortaokul çağında kafalarında oluşmaya başlayan bu sorunun, lise hayatında gittikçe zorlaşan konular karşısında artık dile getirme cesaretini göstererek, kendilerince haklı veryansın etme şekilleridir. biz bu konuları öğreniyoruz da gerçek hayatta nerde karşıma çıkacak ki? sorusunu öğrenci kafasında hiç oluşturmamalı bile. Zira teorik ve soyut gibi görünen çoğu ders konusu aslında hayatla o kadar ilintili ki. Artık günümüzde yeni müfredat programları da çoğunlukla bu ilintileri kapsayacak şekilde hazırlanmış durumdadır.
Kendi branşım olan kimyanın, kimya bilgisinin gündelik hayatta karşımıza çıkan konularına bazı örnekleri şu şekilde verebilirim;
--soba zehirlenmeleri, sobaya atılan kömürün(karbon) yeterli miktarda oksijen olmamasından dolayı, tam yanmaması sonucu oluşan karbon monoksit(co) gazının solunması nedeniyle gerçekleşir. Çünkü co, oksijen tüketmeye yani yanmaya devam ederek karbondioksite(co2) dönüşürken, vücuttaki oksijeni bitirir, insanlar bu durumu fark edemeden oksijensizlikten ölürler.
--temizlik maddelerinin çoğu bazik ve asidik maddelerden oluşur. Çamaşır suyu gibi kuvvetli bazik, tuz ruhu gibi kuvvetli asidik maddeler birbiri ile karıştırılırsa tepkimeye girerler ve açığa çıkan ürünler, sağlık açısından son derece tehlikelidir.
--kolonya ve içki üretiminde kullanılması gereken alkol, etil alkoldür. Daha ucuz olduğu için etil alkol yerine, zehirli olan metil alkol kullanılarak hazırlanmış olan kolonya ya da içkinin tüketiminde, az miktarı körlüğe, çok miktarı ise ölüme sebep olabilir.
--gazların sıvılardaki çözünürlüğü basınç değişiminden etkilenir. Dalgıçlar denizin dibine dalarken ya da dağcılar çok yüksek dağlara tırmanırken soludukları havanın kandaki çözünürlüğünün, artan ya da azalan dış basınçtan etkileneceğini hesap ederek denizde çok aşağılara(vurgun olayı), karada çok yukarılara çıkmamaları gerekir.
..
Daha pek çok örnek verilebilir, çünkü kimya, içtiğimiz sudan, soluduğumuz havaya, dna'mızdan, kemiklerimizin yapısına, kullandığımız ilaçlardan, plastik maddelere kadar hayatın her noktasında vardır.
Ancak bilmeden de yaşıyoruz, bilmenin katkısı ne olacak ki diyene, benim verebileceğim tek cevap, sorgulamadan yaşamak bana göre değil, ben neyin ne olduğunu bilerek yaşamayı tercih edenlerdenim. Cehalet mutluluktur, anlayışı bu noktada bana göre değil.
1. | ramazanaksoy | |
2. | Mustafa1652 | |
3. | engineer_0666 | |
4. | cilginturk71 |
Takip edilen yazar yok. |
21 yaşından itibaren düzenli iş hayatının içinde olan biri olarak, gençken hiç böyle bir korkunun içinde olmadım. Çalışmak, kendini iş düzeninin içinde kaybetmek, akşam pili bitmiş bir şekilde eve gelip, ertesi gün yine aynı düzenin içinde devam edecek gücü bulmak, benim için cesaret ve azim gerektirici bir durumdu. Üniversite çağında daha çok korktuğum şey ya atanamazsam yani o çalışan insanlar içerisinde olamazsam, Atansam bile doğuda çok zorlanır mıyım, yapabilir miyim, üstesinden gelebilir miyim korkusuydu. Korkunun ecele faydası yok, bu çarkın içersine girildi mi, insan üzerine düşen sorumlulukları yapacak gücü bazen zorlansa da öyle ya da böyle buluyor. İşini severek yapan kişiler için korku yerini, rahatlamaya bırakıyor.
İletişim | Künye | Reklam | Sitene ekle © 2024 MN Yazılım |