Türkiye'nin memur portalı

Oturum aç Oturum aç Üye ol Üye ol Parolamı unuttum Parolamı unuttum

emelkoca

Bu üye Yazar

Bu üyenin profil sayfasına git

2,642 entry 574 konu 110 puan
02.05.2024 00:11 son işlem tarihi takip etme takip et

İşinde gücünde olmanın gençken korkulan bir şey olması

21 yaşından itibaren düzenli iş hayatının içinde olan biri olarak, gençken hiç böyle bir korkunun içinde olmadım. Çalışmak, kendini iş düzeninin içinde kaybetmek, akşam pili bitmiş bir şekilde eve gelip, ertesi gün yine aynı düzenin içinde devam edecek gücü bulmak, benim için cesaret ve azim gerektirici bir durumdu. Üniversite çağında daha çok korktuğum şey ya atanamazsam yani o çalışan insanlar içerisinde olamazsam, Atansam bile doğuda çok zorlanır mıyım, yapabilir miyim, üstesinden gelebilir miyim korkusuydu. Korkunun ecele faydası yok, bu çarkın içersine girildi mi, insan üzerine düşen sorumlulukları yapacak gücü bazen zorlansa da öyle ya da böyle buluyor. İşini severek yapan kişiler için korku yerini, rahatlamaya bırakıyor.

01.05.2024 10:54
  1. hayattan hep bir beklentinin olması

    İnsanların doğduğu ilk andan, hayata gözlerini yumuncaya kadar ömürleri boyunca hep bir beklenti içine girmeleri ya da bu beklentileri karşılama yükü altında olmaları durumunu ifade eder.

    Bebeklikteki ilk beklenti-içgüdüsel olarak-annem, babam varsa kardeşlerim beni sevsin, güvenli ve huzurlu bir aile ortamı içersinde büyüyeyim.

    Çocuklukta, ailemin yanında akrabalarım, arkadaşlarım da beni sevsin, istediklerim alınsın, rahat rahat oynayıp, çocukluğumu yaşayabileyim.

    Okul çağında, öğretmenlerim ve sınıf arkadaşlarım beni sevsin, başarılı, çalışkan, notları yüksek bir öğrenci olayım, İstediğim okulları kazanayım.

    Gençlik çağında, üniversitede yurt/ev arkadaşlarım beni sevsin, bölümümü güzelce bitireyim, mezun olup, iş bulayım, kendi paramı kazanıp kendi ayaklarımın üstünde durayım.

    İş hayatında, iş arkadaşlarım, müdürüm/patronum beni sevsin, yüksek maaş alayım, çalışma saatlerim çok yorucu geçmesin, kısa sürede terfi alıp, derecem yükselsin.

    Özel hayatta, çok güzel/yakışıklı bir sevgilim olsun, o da benim onu sevdiğim kadar beni sevsin, evlenip mutlu bir aile olalım, boy boy çocuklarımız olsun.

    Yetişkinlik çağında, evimiz, arabamız olsun, yazın ailecek tatillere çıkalım, çocuklar güzelce okuyup, başarılı olup, vakti zamanında bizim kazanamadığımız okulları/bölümleri kazansınlar.

    Yaşlılık çağında, evlatlarımız okullarını bitirip, iş bulup, aile kursunlar, artık biz de emekliliğin tadını çıkarıp, torun sevelim.

    Bu özetle saydığım beklentiler kişinin kendi gözünden, kendi olmasını istedikleri. Çoğu kişi kendi beklentileri yerine, ailesinin, çevresindeki kişilerin beklentilerini karşılaşmakla ömrünü geçiriyor. Ya da bazen şartlar beklentileri değiştirebiliyor. Örneğin üniversite sınavına hazırlanan her başarılı genç, odtü, boğaziçi, itü gibi popüler üniversitelerde popüler bölümleri kazanmak ister. Öğrenci buralara yerleşecek puan tutturduğu halde çeşitli sebeplerle evde ailesinin yanında kalması gerektiğinden, kendi yaşadığı şehirdeki bir üniversiteye yerleşmek durumunda kalabilir. Bu durumda şartlara göre kişi, beklenti küçültmek durumunda kalabilir.

    Bir de kişi hiç istemediği halde sırf annesi babası istediği için, onların gönlü hoş olsun diye, onların istediği okullarda okuyup, onların istediği kişi ile evlenip, onların istediği işte çalışarak kişisel sıfır beklenti ile hayatını sürdürebilir.

    Beklenti içine girmekle, bitmek tükenmek bilmeyen doyumsuz isteklere sahip olmak birbirine karıştırılmamalıdır. Bu saydığım beklentiler, hayatın olağan akışı içersinde doğal olarak kişinin yapması gerekenlerdir aslında. Ancak kişi beklentilerinin ne kadarını gerçekleştirebilir, ne kadarına gücü yeter, hayaller ve gerçekler dengesinde hangi taraf daha ağır basar, buna kişinin kendisi cevap verebilir.

     
  2. dile kolay

    Bazı şeyleri lafta söylemek o kadar kolay ki.

    Ancak o söyleyenleri yaşamak, tüm bu anlatılanlara katlanıp, işin içinde olmak, motivasyonu hep dik tutmak çok zor. ancak yaşayan bilir.

    Hani bekara karı boşamak kolaydır derler, uzaktan bakınca, olayın dışındaki kişilerin gözünde, bazı şeyleri yapmakta ne var ki? Onlara göre, şunu şöyle yap, bunu böyle yap, şu da oldu mu, işte tamam. Ohh ne güzel, aslında bu akıl verenlerin çoğu, kelin ilacı olsa başına sürermiş misali, kendi işlerini söyledikleri gibi kolayca yapmaktan acizdirler ancak sizden bu şekilde olmanızı beklerler. Ben bu tür kişileri mümkün olduğunca çevremde tutmamaya özen gösteriyorum.

    Kendim lafta kolay ancak uygulamada zor olan işleri gerçekleştirmede bocalıyorum, yapamıyorum ama en azından akıl veren yok, kafam rafat, zor olduğunu biliyordum zaten.

     
  3. sıra arkadaşı

    Öğrencilik yıllarında, genellikle sınıfta en iyi anlaştığımız kişi ile birlikte aynı sıraya oturma durumudur. Paylaşılan sadece sıra değildir aslında. yeri gelir silgi, yeri gelir evde unutulan kitap, canımızı sıkan şeyler paylaşılır sıra arkadaşı ile.

    bir öğretmen olarak bazen deneme anında, arkalarda boş sıra varsa oturup, kendi öğrencilik yıllarımı anımsadığım oluyor. Yıllar geçse de sıralar hep aynı, ancak arkadaşlıklar kopmuş olsa da yine de o günlerin verdiği duygu derinlerde bir yerlerde yüzde tebessüm oluşturacak şekilde duruyor.

     
  4. içi boşalan kelimeler

    Çok sık kullanıldığı için anlamını yitiren, dillere pelesenk olmuş kelimelerdir.

    doğru zamanda, doğru kişiye, az ve öz kullanıldığında, pırlanta kadar değerli olan kelimelerin, yanlış dillerde fütursuzca tüketilmesi sonucu oluşan durumdur.

     
  5. duygu seli

    Kişinin birdenbire çok fazla duygu bombardımanına tutulması sonucu, içindeki fazlaca yoğunlaşmış duygunun dışarı taşmasıdır.

    yıllardır beklenen müjdeli bir haber alındığında, ne zamandır görmek istediğin bir kişiyi karşında gördüğünde, zorlu süreçlerden geçip sevdiğin kişiye evlenme teklif ettiğinde ve kabul edildiğinde, çok çalışıp sınava girip herkesin imkansız gözüyle baktığı bölümü pc ekranında kazandığını gördüğünde.. bu gibi mutluluk ve heyecanın bir arada olduğu coşkulu anlarda bir yandan gülme, bir yandan ağlama, el ve ayaklarda titreme, mimiklerin kontrolünü kaybedip aynı anda çoklu duygu türbülansına girme durumudur.