Türkiye'nin memur portalı |
Oturum aç Üye ol Parolamı unuttum |
emelkocaBu üye YazarBu üyenin profil sayfasına git |
|
|||||||
|
Kendi kendimi teselli etmeyi daha iyi bilirim, ancak iş başkasını teselli etmeye geldi mi yapamam. Kendimi en zayıf gördüğüm konulardan biridir, birini teselli etmek. belki de empati gücüm yüksek olduğu için ya da en zor anda bile mantıklı düşünmeyi bildiğimden, o an ağlayan, acı çeken kişiyi gördüğümde ben de onun duygularına bürünüyorum ve ağzımdan "her şey iyi olacak, dert etme, bak en kısa sürede nasıl da düzelecek herşey, böyle ufak şeylere canını sıktığına değmez" gibi inanmadığım cümleler çıkmıyor. Yanında öylece dikilip, varlığımla destek olmaya çalışırım, o da ne kadarlık bir etkisi olursa artık.
Herhangi bir cam nesne kırılınca, ortalığı temizler, gider yeni bir tanesini alırsın, telafisi mümkün yani. Ancak insanın kalbi kırıldı mı, işte o zaman telafisi mümkün değildir. Hele ki bu kırgınlık çok derin bir yara bırakmışsa, kalp nakli bile olsan işe yaramaz, o acı kangren gibi diğer organlara sirayet etmiştir bile. O yüzden kimse kimsenin bilmeden de olsa kalbini kırmamalıdır ya da kişi kalp kırıklarından en az hasarla kurtulabilmek için kalbini şövalye zırhı gibi bir katmanla kaplayarak, koruma altına almalıdır. Artık bu katmanı nasıl oluşturacağının bilgisini, kişi kendi deneyimlerinden kendisi öğrenecektir.
Kötü işler yapan Asi bir gence, yanlış yolda olduğunu, kendini toparlaması gerektiğini, hayatının böyle geçmeyeceğini nasihat eden yaşlı kadın ve erkeğe, gencin bana karışmayın derkenki söylemi, "anam mısın, babam mısın, ne karışıyorsun".
Halbuki dışardan bakan bu gözlere bir nebze kulak verip dinlese, belki bir şeyler değişmeye başlar. Tabi ki insanın biyolojik annesi ve babası dışında anne ve babası olamaz. Ancak bir kişiye yaptığı iyiliklerle, gösterdiği şefkatle, koruma duygusuyla biyolojik hiçbir bağı olmayan kişiler de analık ve babalık görevi yapabilir.
Mühendis/teknik kafası olan kişilerin elinden iyi sonuçlar çıkabilecekken, bu işlerden hiç anlamayan kişilerin eline tornavidayı alıp bir vidayı bile sökmemesi gereken eylem. Maalesef ülkemizde her şarkı mırıldanan kendini sanatçı, her yemek yapan kendini şef sandığı gibi, eline tornavidayı alan da teknik eleman/tamirci zannediyor. Tabi bu konuda gerçekten işini bilenlerin hakkını vermek gerekiyor ancak bir şey bilmeyip, gereksiz bir özgüvenle "ben bunu yaparım yaa, ne gerek var servise götürmeye" diyip, hepten bozan kişilere ne denir ki.
Ukala, egosu yüksek, empati yoksunu ve bencil insanların ağızlarından çıkabilecek her türlü söz, büyük ya da küçük ölçekli tartışmalara sebebiyet verebilir.
1. | ramazanaksoy | |
2. | Mustafa1652 | |
3. | engineer_0666 | |
4. | cilginturk71 |
Takip edilen yazar yok. |
21 yaşından itibaren düzenli iş hayatının içinde olan biri olarak, gençken hiç böyle bir korkunun içinde olmadım. Çalışmak, kendini iş düzeninin içinde kaybetmek, akşam pili bitmiş bir şekilde eve gelip, ertesi gün yine aynı düzenin içinde devam edecek gücü bulmak, benim için cesaret ve azim gerektirici bir durumdu. Üniversite çağında daha çok korktuğum şey ya atanamazsam yani o çalışan insanlar içerisinde olamazsam, Atansam bile doğuda çok zorlanır mıyım, yapabilir miyim, üstesinden gelebilir miyim korkusuydu. Korkunun ecele faydası yok, bu çarkın içersine girildi mi, insan üzerine düşen sorumlulukları yapacak gücü bazen zorlansa da öyle ya da böyle buluyor. İşini severek yapan kişiler için korku yerini, rahatlamaya bırakıyor.
İletişim | Künye | Reklam | Sitene ekle © 2024 MN Yazılım |