Türkiye'nin memur portalı |
Oturum aç Üye ol Parolamı unuttum |
emelkocaBu üye YazarBu üyenin profil sayfasına git |
|
|||||||
|
güya asgari ücrete, memur maaşlarına zam geldi ancak daha bu zamlar vatandaşın cebine girmeden etiketler astronomik rakamlarla katlanarak yükselmeye devam etti. bir de yeni yıl ile birlikte bazı zincir marketler ocak ayı boyunca, göstermelik bilmem kaç üründe etiket sabitleme uygulaması başlattıklarını duyurdular peşi sıra. en tavan fiyatına yükselttikten sonra sabitlesen ne fayda? işin kötüsü bu durum şubat ayının daha da zor geçeceğine işaret, nasılsa bir ay zam yapmadık diyip, artık fiyatlar ne hâle gelecek düşünmek dahi istemiyorum.
dün saatimin pilini yeniledim, bir pil 75 tl, dedim pil 75 tl ise saat kaç lira? esnaf diyor ki "vatandaş malına sahip çıkacak, kıymetini bilecek" tamam saatte durum öyle de ya temel ihtiyaçlar? istediğin kadar stokla, fiyatı uygunken depola, kullandıkça biten ürünlere ne yapacağız? hadi bizim alım gücümüz belli ya daha zor durumda olanlar? ekonomik sıkıntı çeken bir ailede ne huzur kalır ne de mutluluk, o sebeple gittikçe mutsuzlaşan bir toplum olma yolunda ilerliyoruz.
İş bu soruyu sorma aşamasına gelmişse durum gerçekten de vahim demektir. pişmanlık, yetersizlik, başarısızlık, hayal kırıklığı gibi karmaşık duyguların içersinde "ben/biz nerde hata yaptım/yaptık" diyip, belki yeterince sorumluluk alınmadı, belki plan, program yapılmadı, belki de gidişat kadere bırakıldı gibi gibi bir sürü cevap sıralanabilir ancak geçmiş olsun, olan olmuştur bir kere. En azından Belki doğru cevaplar bulunabilirse, bir daha aynı durumla karşılaşıldığında aynı hatalara düşülmez, zira hatalardan ders alabilmek de önemlidir.
Sadece doktorlarla sınırlı kalmaması gerektiğini düşündüğüm eğitimdir, zira ülkemizde öğretmenler de gerek öğrenciler gerek veliler tarafından hem de sınıfın ortasında şiddete maruz kalmaktadır. Geçen ana sayfada bir haber okumuştum, eşine whatsaap sınıf grubundan değil de kaynak kitap alımı ile ilgili olduğu için rencide olmasın diye özelden mesaj attı diye, bir veli erkek öğretmeni öğrencilerin gözü önünde dövmeye kalkmış. Öğretmen müdürün odasına koşarak kurtulmuş. Eğitimin geldiği nokta da bu olmamalı. Eğitimde, sağlıkta ve diğer tüm alanlarda bu şiddete bir dur demeli ve eylem planı hazırlanmalıdır. Ancak bir eğitimci olarak bu olaylar öğretmenler odasında bile konuşulmuyorken kaldı ki önlem alınsın. Herkes kendi başının çaresine baksın anlayışı var sanırım.
Gerçekten beklenen an gelmişse ne âlâ ancak geldi zannedilen zaman henüz gelmemişse işte o zaman büyük sıkıntıdır. Zira o arada geçen zaman büyük hayal kırıklığı ve umut zedelenmesi ile tam bir eziyete dönüşecektir. O anın olabilmesi için tüm şartların olgunlaşması ve engellerin ortadan kalkıp beklenenin başa gelmesi hâlinde öncesindeki tüm yorgunluk, üzüntü ve hayal kırıklıklarını unutturacaktır. Ancak o zamanın bir türlü gelmemesi ve çok uzayıp artık umulanın anlamını yitirdikten; bu saatten sonra olsa da olur, olmasa da olur kabulüne girdikten sonra gerçekleşmesi durumunda kötü kadere, kötü şansa atıfta bulunulur. Ne diyelim, geç olsun, güç olmasın.
1. | ramazanaksoy | |
2. | Mustafa1652 | |
3. | engineer_0666 | |
4. | cilginturk71 |
Takip edilen yazar yok. |
İletişim | Künye | Reklam | Sitene ekle © 2024 MN Yazılım |