Türkiye'nin memur portalı |
Oturum aç Üye ol Parolamı unuttum |
emelkocaBu üye YazarBu üyenin profil sayfasına git |
|
|||||||
|
Ergenlik psikolojisinden kurtulamamış, yaşının gerektirdiği davranışları göstermemekte ısrar eden, biyolojik yaşı ile olgunluk yaşı örtüşmeyen, hâlâ dünyanın kendi etrafında döndüğünü zanneden ve kılık-kıyafetleriyle, konuşma şekliyle, düşünce yapısıyla liseli genç formunda yaşamaya devam eden kişiler için kullanılan benzetmedir.
Kısa ya da uzun süreli, herkesin hayatının belli dönemlerinde kendi kabuğuna çekildiği, kendine zarar verdiğini düşündüğü iş, ortam ve kişilerden uzak kalarak kendiyle başbaşa kalmayı tercih ettiği zamanlar olur. Mühim olan bu dönemlerden, tekrar hayata kaldığı yerden değil, daha güçlenerek çıkabilmektir.
"İnsan sarrafıyım" diye geçinenlerin övündüğü yetenektir. Bu yeteneğe sahip olan kişiler, İnsanın yüzüne bakarak nasıl biri olduğunu, nasıl bir halet-i rûhiye içinde bulunduğunu, hangi duygu ve düşünceyi barındırdığını doğru bir şekilde tahmin ettiklerini sanırlar. ancak direkt, söylemleri ile kendini doğru yansıtmayan insanların, indirekt, sırf yüz ifadeleri ile zihniyetlerini ve iç dünyalarını ortaya koyacaklarını sanmıyorum. Sadece içi-dışı bir, dürüst insanlar yüz ifadelerini olduğu gibi, maskesiz, filtresiz dış dünyaya gösterirler, ancak onların yüzleri doğru okunabilir.
19 kasım birleşmiş milletler tarafından kabul edilen dünya erkekler günüymüş, -müş diyorum çünkü -ben de dahil- bilenimiz yoktur diye tahmin ediyorum. zira ülkemizde hiçbir zaman 19 kasım geldiğinde, erkeklerin toplum, sosyal ve ekonomik alandaki yeri konuşulmaz, şu kadar erkek kaymakamız var, erkek emniyet müdürü sayımız bu kadardır ya da kuruluşumuzdaki erkek çalışan sayımız şöyledir diye gurur duyulacak bir şekilde lanse edilmeye çalışılmaz. Çünkü bunlar zaten olağandır. Sanki garipmiş gibi çalışan ve emek veren kadın sayıları paylaşılıp, 8 mart dünya kadınlar günü adı altında kadınları öne plana çıkarma yarışına girişilir sanki diğer günler kadınlar arka planda olmayı hak ediyormuş gibi. Toplum ve dünya olarak insana "insan" olduğu için, "kadın" ya da "erkek" olduğu için değil, saygı duymayı öğrendiğimiz, cinsiyetçi duygu ve düşünceleri terk ettiğimiz gün gerçek anlamda insan olmayı becerebilmişizdir.
Profesyonel bir kişiden (psikolog ya da psikiyatr) bir destek alınması birinci ve de en önemli nasihattir. Diş ağrısı değil ki bu geçer diye beklensin. nasıl ki vücutta ağrıyan, hasar gören bir yer olduğunda doktora gidiliyorsa, ruhsal sıkıntıların yaşandığı, yoğun depresyon belirtilerinin gözlendiği durumlarda da hastanelerin psikolojik destek sunan birimlerine gitmekten gocunmamak gerekir. Sonra çareyi orda burda, hele ki sosyal ortamlarda arayanların hepten psikolojisi bozulmaktadır. Bu nedenle Nacizane ikinci tavsiyem ilk iş sosyal medyadan uzak durulması olacaktır, zira sosyal ortamlar sağlam psikolojisi olanın bile psikolojisini bozacak niteliktedir.
1. | ramazanaksoy | |
2. | Mustafa1652 | |
3. | engineer_0666 | |
4. | cilginturk71 |
Takip edilen yazar yok. |
21 yaşından itibaren düzenli iş hayatının içinde olan biri olarak, gençken hiç böyle bir korkunun içinde olmadım. Çalışmak, kendini iş düzeninin içinde kaybetmek, akşam pili bitmiş bir şekilde eve gelip, ertesi gün yine aynı düzenin içinde devam edecek gücü bulmak, benim için cesaret ve azim gerektirici bir durumdu. Üniversite çağında daha çok korktuğum şey ya atanamazsam yani o çalışan insanlar içerisinde olamazsam, Atansam bile doğuda çok zorlanır mıyım, yapabilir miyim, üstesinden gelebilir miyim korkusuydu. Korkunun ecele faydası yok, bu çarkın içersine girildi mi, insan üzerine düşen sorumlulukları yapacak gücü bazen zorlansa da öyle ya da böyle buluyor. İşini severek yapan kişiler için korku yerini, rahatlamaya bırakıyor.
İletişim | Künye | Reklam | Sitene ekle © 2024 MN Yazılım |