Türkiye'nin memur portalı |
Oturum aç Üye ol Parolamı unuttum |
emelkocaBu üye YazarBu üyenin profil sayfasına git |
|
|||||||
|
Bizim öğrenciliğimizde, sınıf başkanın tahtanın bir bölümüne, teneffüste ya da derste -sınıf öğretmeninin görevlendirdiği zaman dilimlerinde- konuşanları ya da kendince yaramazlık yapanları yazdığı, kara liste başlığının adı: konuşanlar.
Pirinçten ziyade önce bir çamaşır suyuna yatırılması gereken durum. Benim başıma gelse o kadar da üzülmem, en azından telefonumu yenilemem için bir sebep doğmuş olur.
Aşı olamadan virüse yakalanıp, çok ağır geçirenler ya da hayatını kaybedenler için ne denilebilir ki? "Daha senin sıran gelmedi". Haksızlık değil mi, aşı bulunur bulunmaz herkesin aynı anda seri bir şekilde aşılanması gerekmiyor muydu? Bu sıra bekleme olayını hiç doğru bulmuyorum. Aşı üreticilerine düşen görev, çok seri bir şekilde herkesin ihtiyacını karşılayacak kadar aşı üretmek ya da formülü diğer ülkelerle de paylaşmaktı. Tüm dünyayı etkileyen böylesine ciddi bir pandemide kaplumbağa hızıyla yol alınıyor.
Ağustos ayından beri 12 lerin dersine ve kursuna giren bir öğretmen olarak iki gün önce aşı oldum. İkinci doz da 45 gün sonraya veriliyor sistemde. hani 28 gün olmalıydı iki aşı arası. O 45 gün boyunca ilk dozla yeterli antikor oluşturamadıysak yine savunmasızız. O yüzden aşı olsak da olmasak da uzun süre tedbirli yaşamaya devam.
Bizzat yaşanan ya da başkasının başına geldiği ve şahit olduğunuz bir olayın tesiri altında kalmak, psikolojik etkilerini uzun süre yaşamak, hatta hiç unutamamaktır.
Özellikle duygularını bastırmak yerine duygularını yaşamayı tercih eden insanlar bu durumu daha çok yaşar. Çünkü olay aynı olaydır, iki kişi aynı olayı yaşasa ya da şahit olsa da, olay bu iki kişide aynı tesiri oluşturmaz. Bu da duyguları yaşama farklılığından kaynaklanır.
kişinin, Geçmiş yaşantıları, olaylara yüklediği anlamlar, empati yapma gücü, duygusal bağlılığı gibi etmenler yaşanan bir olaydan daha derin etkilenmesine sebep olur. Bu kişiler için hayat daha zordur, çünkü her geçen gün etkisinde kalınacak, tesirinden çıkılması güç olaylar daha fazla yaşanıyor.
Hayatımda bir kere başıma geldi. 8-9 yıl önce görev yaptığım okulda pansiyonda kalan bir öğrencimiz, haziran ayının(tam da bugünlerde) başı gibi hafta sonu iznini alıp arkadaşları ile denize girmeye gitmiş, ancak yüzme bilmiyormuş. Yüzmeyi bilenin bile boğulduğu, akıntının çok olduğu denizde maalesef çocuğumuz boğuldu. Benim yaşadığım ev de bu olayın yaşandığı yere çok yakın. Bir müddet uykularıma girdi, çok etkilendim. Okulca cenazesine gittik komşu ilçeye, öğrenci ve öğretmenlerle birlikte. Annesinin o feyat figanını unutmak mümkün değil, yokluk içinde okutmaya çalıştığı, 17 yaşında gencecik oğlu gitmiş, artık yok, nasıl dövünüyor, nasıl ciğerleri parçalanıyor. Ben ki tv de ağlayan birini bile görsem ağlayan biriyimdir, o cenaze günü hayatımda ağlamadığım kadar çok ağladım, burnumun direkleri sızladı, gözlerim yandı, başım zonkladı. Ki ben sadece öğretmeniydim, annesini düşünemiyorum. Eminim o kadıncağız hala ağlıyordur ya da allahım sabrını vermiştir. O gün hayatımın en zor günüydü diyebilirim. Aklıma geldikçe hala arada gözlerim dolar. Zaten o yaz tayin isteyip ordan ayrıldım. Allaha çok şükür yakın çevremden kimsenin kaybını yaşamadım, yaşamayayım da. Allahım kimseye sevdiklerinin yokluğunu yaşatmasın.
1. | ramazanaksoy | |
2. | Mustafa1652 | |
3. | engineer_0666 | |
4. | cilginturk71 |
Takip edilen yazar yok. |
İletişim | Künye | Reklam | Sitene ekle © 2024 MN Yazılım |