Türkiye'nin memur portalı

Oturum aç Oturum aç Üye ol Üye ol Parolamı unuttum Parolamı unuttum

emelkoca

Bu üye Yazar

Bu üyenin profil sayfasına git

2,642 entry 574 konu 110 puan
02.05.2024 00:11 son işlem tarihi takip etme takip et

İşinde gücünde olmanın gençken korkulan bir şey olması

21 yaşından itibaren düzenli iş hayatının içinde olan biri olarak, gençken hiç böyle bir korkunun içinde olmadım. Çalışmak, kendini iş düzeninin içinde kaybetmek, akşam pili bitmiş bir şekilde eve gelip, ertesi gün yine aynı düzenin içinde devam edecek gücü bulmak, benim için cesaret ve azim gerektirici bir durumdu. Üniversite çağında daha çok korktuğum şey ya atanamazsam yani o çalışan insanlar içerisinde olamazsam, Atansam bile doğuda çok zorlanır mıyım, yapabilir miyim, üstesinden gelebilir miyim korkusuydu. Korkunun ecele faydası yok, bu çarkın içersine girildi mi, insan üzerine düşen sorumlulukları yapacak gücü bazen zorlansa da öyle ya da böyle buluyor. İşini severek yapan kişiler için korku yerini, rahatlamaya bırakıyor.

01.05.2024 10:54
  1. övünme köşesi

    Hangi birini sayayım ki diyip, övündüğümle övüneyim, gülücük.

     
  2. zor dersler

    Matematik hep ön planda olmaya devam etsin, en zor ders ünvanını kaybetmesin, öğrenciler matematik çalışmaktan başka ders çalışmasın diye matematiğe yüklenmeye devam. hangi öğrenciye sorsam, matematikte zorlandım diyor ki bunlar bir de çalışkan olanları.

     
  3. terliyken su içmek

    Aslında nasihat edilen terliyken soğuk su içmemektir. Özellikle çocuklara nasihat edildiği için; çok hareket eden, fiziksel aktivitede bulunup, koşturan çocukların vücut ısıları çok artar ve buna bağlı olarak vücuttaki su buharlaşıp, terlerler. Bu durumda vücut su kaybeder, elektrolit yoğunluğu artar. Hal böyleyken bunun üstüne içilen soğuk su vücutta, özellikle direkt indiği midede soğuk duş etkisi yaratır. O nedenle terliyken kaybedilen suyu telafi etmek için ya ılık su içilmelidir ya da illa soğuk su içilecekse vücudun normal ısısına ulaşması beklenmelidir.

     
  4. Kan grubu

    Aslında en doğrusunun, her vatandaşın kan gubu kartını cüzdanında bulundurması olduğu konudur. Acil durumlarda daha hızlı hareket edilmesini sağlar. Ben 0 rh+ kan grubuna sahibim. Şu yaşıma kadar çok şükür acil kan lazım gerektiren bir durum yaşamadım. Yalnız birileri yaşar düşüncesiyle kan vermek ve kök hücre bağışında bulunmak için kızılay çadırına başvurdum. Kan vermek için belli şartların gerektiğini biliyordum ancak 50 kg altından kan alınmadığını bilmiyordum, o yüzden kan ya da kök hücre bağışında bulunamadım. Ancak gereken şartları sağlayan bilinçli ve sorumlu kişiler bu görevi yerine getirmelidir, zira kimin, ne zaman kana ihtiyacı olacağı belli olmaz, özellikle de nadir bulunan kan grupları için kan bağışı daha da elzemdir.

     
  5. uzun yol yolculuğu

    Öyle iki saat üç saat değil, en az 10 saatten fazla hatta günlerce sürebilen, kişilerin kendi özel aracıyla ya da otobüs, tren gibi toplu taşıma araçlarıyla yapılan, yüzlerce kilometre mesafenin katedildiği yoculuklara verilen genel isimdir.

    Bu yolculuklarda genelde ülke içinde hareket edilmekle birlikte, Bazen bir ülkeden başka bir ülkeye de geçiş yapılabilir.

    Uzun Yolculuğa çıkılmadan önce sağlam bir ön hazırlık gereklidir. Böylesi uzun bir yola, gidilip hemen geri dönmek için çıkılmayacağından, belli bir süre kalınacağından, bavul hazırlama işlemi titizlikle yapılmalıdır, malum yol uzun, şunu unuttum geri dönüp alalım deme lüksümüz olmayacaktır. Evin perdesi, suyu, doğalgazı gibi sürekli açık olan mekanizmalarını kapatmak, evde beslenen evcil hayvan, çiçek gibi bakıma muhtaç canlıların da bu süreçte bakımını düşünmek gerekir. Geride bırakılan ev ile ilgili tüm bu işler halledildikten sonra, önceden bakımı ve kontrolleri tamamlanmış olan arabaya binilip, yolculuk başlatılabilir.

    Uzun yol yolculuğu olduğu için aralıksız yola devam etmek mümkün olmayacaktır. belli aralıklarla çay, yemek gibi ihtiyaç molaları vermek ya da hazır önünden geçiyorken görülmesi gereken belli başlı yerleri görebilmek için durmak gerekecektir. Örneğin tuz gölü önünden geçerken, teğet geçmek mümkün müdür, hele ki suyu çekilmek üzere ve tuzlar pembemsi çok hoş bir görüntü oluşturmuşken. ne kadar ileri gidersen git her yer aynı su seviyesinde, çok güzel bir tecrübe kesinlikle tavsiye ederim -ancak çıplak ayakla o tuz kristalleri çivi gibi ayağa batıyor, o uyarıyı da yapayım- bu şekilde güzel duraklarda vakit geçirerek zaten uzun olan yolu daha da uzatmış olabiliyorsunuz ancak güzel bir yol hatırası yanıza kar kalıyor. Bu tür duraklarda dura dura gece edilmiş ve yorulmuş, hala gidecek de çok yol varsa, yol güzergahında bir otelde bir gece kalınıp, ertesi gün yola devam etmek gerekebilir.

    Yol boyunca sayısız irili, ufaklı köprü, viyadük, dinlenme tesisi, dere, çeşme, köy, değişik doğa şekilleri, yol kenarlarında otlayan hayvanlar, üstünüzden uçan kuşlar, geceleri ışıkları yanıp sönen bir sürü ev, bir daha hayatınız boyunca görmeyeceğiniz insanlarla karşılaşıyorunuz. Arabanın hızından dolayı Çoğuna sadece bakıp, geçiyorsunuz, görmüyorsunuz bile.

    Yol boyunca durak yerleri olan Her dinlenme tesisinde o yöreye özgü hediyelik eşya, yöresel ürünler gibi malzemeleri bulabiliyorsunuz -evdeki güveci 3-4 sene önce böyle bir yerden almıştık- ben bu tarz yerleri gezmeyi çok severim. Uzun yol boyunca farklı farklı şehirlerden farklı şeyler alıp, o eşyaları evimde kullanmak, ya da evimin bir köşesinde tutmak çok hoşuma gider, zira baktıkça belki de bir daha hiç gitmeyeceğim oraları hatırlamış olurum.

    Uzun yol boyunca araba kullanmak da zordur, yorgunluk baş gösterir, dikkat dağılmaya başlar. Sırf bu maksatla, uzun yollarda birbirimize destek olmak için, eşimle aynı anda ehliyet aldık, çünkü ikimizin memleketleri tam zıt tarafta, katedilecek yol çok fazla. Ancak ben araba kullanmakta eşimi yalnız bıraktım, bir türlü direksiyon başına geçme cesareti gösteremediğim için görevimi, uzun yol boyunca sürekli konuşup, farklı konular açarak, onun dikkatini sağlam tutarak yerine getirmeye çalışıyorum.

    Onca şehir geçilip, Kilometrelerce gidilen yoldan sonra, varılacak noktaya ulaştığınızda, ailenizin kollarını açıp, koca bir tebessümle hoşgeldiniz diyip sarılması sonucu ne yorgunluk ne de başka bir şey kalmayıp, yerini mutluluğa bırakıyor. Bu uzun yolculuğu da sağ salim atlatmanış olmanın huzuru ile tatilinize de başlamış oluyorsunuz, ta ki geri dönüş yolculuğuna kadar.