Türkiye'nin memur portalı |
Oturum aç Üye ol Parolamı unuttum |
emelkocaBu üye YazarBu üyenin profil sayfasına git |
|
|||||||
|
Okuduğunda kelimeler gözlerine değmez, duyduğunda sözler kulağına girmez; kalbe değer ve girer, hatta bazen deler de geçer. İşte böyle sözler dokunaklı sözlerdir. Bu dokunaklı sözler yüzünden, Duygusal yoğunluğu yüksek olan insanların kalbi delik deşiktir.
Bir kişinin sürekli sevdiği kişiden bahsetmesi, yakın çevresine sürekli onu ve onunla ilgili şeyleri anlatması, sevdiği kişinin hep dilinde olması durumudur.
Geçmiş dönemde kalan, en etkili iletişim aracıdır. Çocukluğumda eski okulumdaki sınıf arkadaşlarımla bir dönem mektup ile arkadaşlığımızı sürdürmüştük. Hâlâ saklarım mektuplarımı. Ne de güzel günlerdi. Sırf bu nedenle bile daha eski dönemlerde yaşamayı dilerdim. Zarfın içine sadece kelimelerin döküldüğü kağıdı koymazsın, Sabrı, sevgiyi, sadakatı, özlemi, hasreti de koyarsın. O yüzden o zarfın yükü çok ağırdır. O dönemdeki sevgiler daha kuvvetlidir, daha sağlam temellere sahiptir. dile kolay sevdiğin askere gider aylarca mektup gelecek diye beklersin, gurbete çalışmaya gider yine aynı şekilde gelecek bir mektup için gözün hep yollardadır. Bir de karşı tarafın mektuba yazacağı cevap mektubunu sabırla beklemesi var. Yani mektup işi sabır demektir. Şimdi iletişimin hızlı olması, sevgilerin de hızlı tüketilmesine neden oluyor, taraflar daha sabırsız oluyor.
Son günlerde özellikle kadına şiddet olayları ile haberlerde daha sık duyduğumuz, yapılanları telaffuz etmesi bile zor olan, şuurlu insanın yapamayacağı derecede korkunç ve tüyleri diken diken eden olaylar için kullanılan ifadedir.
Yılda içtiğim kola bir bardağı geçmez, hatta düşünüyorum, bu yıl o bir bardağı bile içmemiş olabilirim. Zaten çabuk doyan biriyim, yemeğin yanında kola içtiğimde yemek yemeye yerim kalmıyor, anında şişiriyor. Tek başına içsem, 20 yıldır şeker kullanmayan biri olarak, şerbet gibi geliyor. Kola yerine yemeğin yanında ayranı tercih ederim.
1. | ramazanaksoy | |
2. | Mustafa1652 | |
3. | engineer_0666 | |
4. | cilginturk71 |
Takip edilen yazar yok. |
21 yaşından itibaren düzenli iş hayatının içinde olan biri olarak, gençken hiç böyle bir korkunun içinde olmadım. Çalışmak, kendini iş düzeninin içinde kaybetmek, akşam pili bitmiş bir şekilde eve gelip, ertesi gün yine aynı düzenin içinde devam edecek gücü bulmak, benim için cesaret ve azim gerektirici bir durumdu. Üniversite çağında daha çok korktuğum şey ya atanamazsam yani o çalışan insanlar içerisinde olamazsam, Atansam bile doğuda çok zorlanır mıyım, yapabilir miyim, üstesinden gelebilir miyim korkusuydu. Korkunun ecele faydası yok, bu çarkın içersine girildi mi, insan üzerine düşen sorumlulukları yapacak gücü bazen zorlansa da öyle ya da böyle buluyor. İşini severek yapan kişiler için korku yerini, rahatlamaya bırakıyor.
İletişim | Künye | Reklam | Sitene ekle © 2024 MN Yazılım |