Türkiye'nin memur portalı |
Oturum aç Üye ol Parolamı unuttum |
emelkocaBu üye YazarBu üyenin profil sayfasına git |
|
|||||||
|
İnsanın hayatında yaşadığı bir takım üzücü olaylar sonucunda, elinde olmayan sebeplerle, gidişatını değiştiremeyeceği şeyler karışısında metin olup, dik bir duruş sergileyerek olan biteni içinde sindirip, kendi kendine teselli olmayı başarıp önüne bakmayı bilmesidir.
Kabullenemeyip, neden böyle oldu, neden benim başıma geldi diyip dövünmenin kişiye hiçbir faydası olmadığı gibi zararı daha çoktur. Başlıkta bahsi geçen konu gibi olsa keşke kabullenilmesi gereken şeyler diye düşündüren durumlar vardır. Örneğin evladını anne karnında kaybeden ve bir daha evlat sahibi olamayan biri için bu durumu kabullenmesi çok daha zordur. Tabi ki kabullenmişlikte zaman da önemli bir faktördür. bazı olaylar sıcakken, taze yaşanmışlıkları kabullenmek daha zordur, olay üstünden zaman geçtikçe acı hafifler ancak hiçbir zaman sıfıra inmez. Bazen kişi çevresindeki en yakınına bile kabullenmiş gibi görünür ancak içteki sızıyı her daim hisseder. Çünkü hayat öyle ya da böyle devam ediyor.
#314n çöplük? İletiler bölümünden gelen yeni yazarlar sözlük platformunun, geldikleri yer olan iletiler bölümünden farklı bir paylaşım yeri olduğunu bilmeliydiler, en azından onları "sözlük canlansın" diye davet eden editörler bu konuda bilgilendirme yapmalıydı. Bilgilendime yapıldığı hâlde hâlâ bu şekilde devam ediliyorsa sözlük moderatörü gereken yaptırımları uygulamalıdır. Ancak her ne olursa olsun bu ortamı çöplük olarak değerlendirmek haksızlıktır. 500 ü aşkın konumun ve 2000 den fazla entrymin olduğu bir ortamı bu şekilde nitelendiremezsiniz, o hâlde sizin bu çöplükte ne işiniz var?
Aynı hissi 2021 şubat ayının son günü olan 28 şubatta, anasayfada küçücük bir biyokimya yazısını görünce sözlük sayfasını keşfetmemle birlikte ben de yaşamıştım ki memurlar netin en eski üyelerinden biri olmama rağmen. Ancak çok uzun yıllardır siteye doğru düzgün girdiğim yoktu. Sözlüğe başladığım zamanlardaki aktif yazar arkadaşlarımın çoğu(engineer_0666 ve alimühendis) yazmayı bıraktı. Gözlerim onları aramıyor değil. Benim de bir ayağım kapıda da olsa sözlükte şu yaklaşık son bir yıldır güzel vakit geçirdim, yazmak çok iyi geldi. Yeni katılan arkadaşlara da iyi paylaşımlar diliyorum.
İyi iyidir, kötü kötüdür; İyilerle birlikte ol, kötülerden uzak dur; İyilik yap, sakın kötülük yapma; iyilik güzelleştirir, kötülük çirkinleştirir gibi daha çocukluğumuzdan beri hep iyilik yapmaya ve iyi olmaya kodlanmışızdır ebevynlerimiz ve çevremiz tarafından. Peki merak ettiğim nasıl oluyorda dünyada bu kadar çok kötülük var, insanlar bu kadar çok kötülüğü nasıl bünyelerinde barındarabiliyor? Şiddet, istismar, tecavüz, hırsızlık, her türlü canlının canına kasıt hiçbir dünya insanı tarafından iyilik olarak nitelendirilemez. İnsanlar ne ara bu kadar iyilikten uzaklaşıp kötü oldu, aklım almıyor. Örneğin Yolda sendeleyen köpek yavsusunu görüp de neyi var diye bakmak yerine, yavruyu tekmeleyen birini direkt toplumdan soyutlayıp ıssız bir adaya göndermek gerekir. Kötü her zaman, her şartta kötüdür çünkü. ya bu tür kötülükten beslenen kişilerin tedavi edilmeleri gerekir ya da zarar verecek bir canlı bulamayacakları kadar uzaklara ışınlanmaları (belki de başka bir gezegene) gerekir.
Maddenin iç yapısını(atom ve molekülleri) koruyarak, sadece fiziksel hâli, şekli ve dış görünüşü gibi fiziksel özelliklerinde meydana gelen değişimlere verilen addır. Fiziksel değişim sonucunda yeni bir madde oluşmaz, madde hâlâ aynı maddedir; renk, şekil, büyüklük, sertlik, koku gibi dış görünümü değişmiştir. Madde genellikle değişim olmadanki hâline kolay bir şekilde geri dönebilir.
Günlük hayatta, Suyun donması, yağmurun, karın yağması, yumurtanın ya da camın kırılması, şekerin, tuzun suda çözünmesi, ışığın kırılması (gökkuşağı oluşumu), kolonyanın buharlaşması, yoğurttan ayran eldesi gibi olaylar fiziksel değişime örnek olarak verilebilir.
1. | ramazanaksoy | |
2. | Mustafa1652 | |
3. | engineer_0666 | |
4. | cilginturk71 |
Takip edilen yazar yok. |
21 yaşından itibaren düzenli iş hayatının içinde olan biri olarak, gençken hiç böyle bir korkunun içinde olmadım. Çalışmak, kendini iş düzeninin içinde kaybetmek, akşam pili bitmiş bir şekilde eve gelip, ertesi gün yine aynı düzenin içinde devam edecek gücü bulmak, benim için cesaret ve azim gerektirici bir durumdu. Üniversite çağında daha çok korktuğum şey ya atanamazsam yani o çalışan insanlar içerisinde olamazsam, Atansam bile doğuda çok zorlanır mıyım, yapabilir miyim, üstesinden gelebilir miyim korkusuydu. Korkunun ecele faydası yok, bu çarkın içersine girildi mi, insan üzerine düşen sorumlulukları yapacak gücü bazen zorlansa da öyle ya da böyle buluyor. İşini severek yapan kişiler için korku yerini, rahatlamaya bırakıyor.
İletişim | Künye | Reklam | Sitene ekle © 2024 MN Yazılım |