Türkiye'nin memur portalı

Meyve yemeyi çok seven biri olmasam da yaz meyvelerini sırf görmek bile göze çok güzel geliyor. Kirazın, vişnenin, çileğin, karpuzun kırmızısı; üzümün, eriğin, karadutun, böğürtlenin moru; şeftalinin, kayısının, kavunun sarıya çalan turuncusu; eriğin, üzümün yeşili.. tam bir renk cümbüşü. Tanımlayacak renk bulamadığım incir ve kiraz(kırmızı ve sarı kiraz) benim favorim olan yaz meyveleridir. Abartılmadan yendiği sürece hepsi, içeriğindeki yüksek vitamin ve minerallerle de vücut sağlığına katkıda bulunur.

İnce sac haline getirilmiş çelik levhaların, elektroliz yoluyla kalayla kaplanması sonucu elde edilen teneke, soba borusu, sıvı yağ ve konserve kutuları gibi alanlarda kullanılır. Ancak günümüzde daha ucuz olan plastik kutuların yaygınlaşması ile teneke kutuya olan ihtiyaç nispeten azalmış durumdadır.

Ancak tüketimi uzun süren gıdalarda plastik yerine, tenekede olanları tercih etmekte fayda vardır.

Yaklaşık bir yıl önce evde pizza yaparken minik mısır konservesi kutusunun kapağını açarken, kutunun elimden kayıp, havada parandeler atıp serçe parmağımın iç kısmını kesmesi sonucu parmağıma iki dikiş attırmışlığım var, o yüzden teneke kesiği başka bir şeye benzemez, çalışırken çok dikkatli olmak gerekir.

Yedi harflik bu iki kelimede farklı olan sadece birer harf ancak anlam olarak yarattığı fark muazzam. Nicelik, Herhangi bir şeyin sayısal değerini; nitelik, özelliğini, kalitesini, önemini ifade eder.

Çoğunlukla insan olarak, nicel açıdan fazla olana meyil etme özelliğimiz olsa da nicel olarak az olup, nitelik açısından daha zengin olana ulaşabilmek daha değerli olabiliyor. Hem nicel hem de nitel olarak fazla olanı bulduysak zaten kaçırmamak gerekir, zira İkisini aynı anda barındıran nadir şeylere ulaşım kolay değildir.

Kimyada, analitik kimya alt disiplininde de sık kullanılan iki kelimedir. nitel(kalitatif) analizde bir numunenin içinde var olan elementler bulunur, nicel(kantitatif) analizde ise bu elementlerin miktarları tespit edilir.

Benim için de filmler ikiye ayrılıyor: imdb puanına aldanıp da hüsrana uğradığım filmler ve gerçekten puanını hak eden, etkileyici, güzel filmler olmak üzere.

Ancak herkesin film zevki farklı olduğundan filmin puanı, film hakkındaki yorumlar, tavsiyeler ve filmin popülerliği bazen boş çıkabiliyor. O yüzden filmi izlemeden filmin nasıl bir şey olduğunu kestiremeyiz.

Vakit buldukça internetten film izlemeyi seven biri olarak, özellikle bu pandemi sürecinde yeni çıkan film sayısının azlığı sayesinde eski arşivlik filmleri tekrar izleme fırsatı bulduğum için mutluyum. Zira vaktimi hiç izlemediğim boş bir filme harcamak yerine, daha önce izlediğim ve sevdiğim bir filmi tekrar izlemek için harcamayı tercih ederim.

Herhangi detaylı bir konuyu, karşındaki kişiye, anlamayacağını düşünürek konuyu en ince detayına kadar girerek izah etmektir.

Bazen konu o kadar detaylı olmasa da birlikte geçirilen vakiti uzatmak ya da daha bilgiliymiş gibi görünmek ya da konunun önemini iyice kavratmak gibi amaçlarla da konu uzadıkça uzayabilir.

Kişisel tercihim az ve öz kelime ile meramımı anlatabilmekten yanadır.

21 yaşından itibaren düzenli iş hayatının içinde olan biri olarak, gençken hiç böyle bir korkunun içinde olmadım. Çalışmak, kendini iş düzeninin içinde kaybetmek, akşam pili bitmiş bir şekilde eve gelip, ertesi gün yine aynı düzenin içinde devam edecek gücü bulmak, benim için cesaret ve azim gerektirici bir durumdu. Üniversite çağında daha çok korktuğum şey ya atanamazsam yani o çalışan insanlar içerisinde olamazsam, Atansam bile doğuda çok zorlanır mıyım, yapabilir miyim, üstesinden gelebilir miyim korkusuydu. Korkunun ecele faydası yok, bu çarkın içersine girildi mi, insan üzerine düşen sorumlulukları yapacak gücü bazen zorlansa da öyle ya da böyle buluyor. İşini severek yapan kişiler için korku yerini, rahatlamaya bırakıyor.