Türkiye'nin memur portalı

Oturum aç Oturum aç Üye ol Üye ol Parolamı unuttum Parolamı unuttum

emelkoca

Bu üye Yazar

Bu üyenin profil sayfasına git

2,642 entry 574 konu 110 puan
02.05.2024 00:11 son işlem tarihi takip etme takip et

İşinde gücünde olmanın gençken korkulan bir şey olması

21 yaşından itibaren düzenli iş hayatının içinde olan biri olarak, gençken hiç böyle bir korkunun içinde olmadım. Çalışmak, kendini iş düzeninin içinde kaybetmek, akşam pili bitmiş bir şekilde eve gelip, ertesi gün yine aynı düzenin içinde devam edecek gücü bulmak, benim için cesaret ve azim gerektirici bir durumdu. Üniversite çağında daha çok korktuğum şey ya atanamazsam yani o çalışan insanlar içerisinde olamazsam, Atansam bile doğuda çok zorlanır mıyım, yapabilir miyim, üstesinden gelebilir miyim korkusuydu. Korkunun ecele faydası yok, bu çarkın içersine girildi mi, insan üzerine düşen sorumlulukları yapacak gücü bazen zorlansa da öyle ya da böyle buluyor. İşini severek yapan kişiler için korku yerini, rahatlamaya bırakıyor.

01.05.2024 10:54
  1. kore dizisi

    Kore dizileri bataklık gibidir, bir kere girdim mi içine çıkamazsın, insanın seyrettikçe seyredesi gelir. Kingdom, mr.sunshine, the tale of Nokdu, my mister, my name, squid game, all of use are dead, silent sea, narco-saints, alchemy of souls, high end crush, the king's affection, crash landing on you, ı am not a robot, love to hate you, because this is my first life, crash course in romence şimdilik listemde yer alan, izlediğim kore dizileridir. Normalde tarihi, gerilim, bilim kurgu, zombi tarzı dizilere vakit ayırırken, Son zamanlarda romantik-komedi dizilerine şans verdim ve onların da izlenmeye değer olduğunu gördüm. Genelde 16 bölümden oluşan ve her bölümü yaklaşık 1 saat süren dizilerde bazen 40-50 yaşındaki (ki yaşlarını hiçbir zaman göstermiyorlar) kıdemli oyuncular, çoğunlukla da 20 li yaşlardaki, günümüz gençliğine daha çok hitap eden güzel, yakışıklı yetenekler rol almaktadır. İlk başlarda daha çok kore filmi izlediğimden, süre az olduğu için oyuncuları aklımda tutamaz, hep birbirine benzetir, ayırt edemezdim. Ancak dizilerde oyunculuklarını daha uzun süre seyretme fırsatı bulduğum için artık çoğunu tanıyabiliyorum. Mesela bir kadın oyuncu var, izlediğim en az 5 dizide ya anne, ya köyün lideri, ya hemşire bir yerlerden muhakkak çıkıyor, yan rolleri çok iyi oynuyor. Zaten kore dizilerini güzel kılan da bu bence, olay sadece ana rollerle kısıtlı kalmıyor, hatta çoğunlukla yan roller diziyi sürüklüyor.

    Ayrıca bahsetmek istediğim yakın zamanda bitirdiğim "because this is my first life" dizisi. Hayata ve evliliğe, 30'lu yaşların psikolojisine karşı yaklaşımı ile beni çok etkiledi. Nasıl olup da Daha önce izlemediğim lee min ki'yi ilk kez izleme fırsatı buldum. Esas oğlanımızı İlk sahnesinde, ilk gördüğümde o kadar erkek oyuncunun içinden bula bula buna mı rol vermişler diye hayıflandım ancak bir iki bölüm sonra jest ve mimikleriyle, vücut hareketleriyle bu rolü kendisinden başkası oynayamazdı diye kabul edip, rolünü zevkle izledim ve dizi bittiğinde de hayranı olup çıktım. Esas kızımız alchemy of souls'tan bildiğimiz jung so min her zamanki güzelliği ve yeteneği ile dizide yine parlamış. Baş edebileceği şeyleri "evi, kedisi ve kendisi" olarak sayan ve tek hayali borçları biten evinde ölmek olan, çizdiği kurallar ve kendi rutini dışına çıkmayan oğlanımız, ev kredisi borcunu ödemeye yardımcı olsun diye ev arkadaşı alıyor. Yazar olan ancak yardımcı yazarlıkta emekleri sömürülen ve ailesi tarafından da iteklenen kızımızın da barınacak yer sorunu olduğu için, bu ikisi aynı evde buluşuyor ve aileleri ikna etmek için formaliteden evleniyorlar. Erkeğimiz robot gibi, bilgisayar programı tasarlayan bir mühendis, sıfır duygu belirtisi gösteriyor çevresine karşı. Kızımızsa hayır demeyi pek beceremeyen, kırılgan ve duygusal biri. Ancak zamanla aralarında oluşan ilişki, seyirci olarak başlarda hiç ihtimal vermesek de erkeğin değişim ve gelişim göstererek kızımızla bağ kurmasını ve aralarında sevgi oluşmasını sağlıyor. Bu değişim ve gelişimi görmek çok güzeldi. Kızımız yazar olduğu için dizi boyunca hemen her bölüme kitaplardan fırlamış, düşündüren, etkileyici ve güzel cümleler, karakterlerin konuşması ile veriliyor ki bu kısımlar da diziye ayrı bir renk katıyor. Son bölümlere doğru bahsi geçen 19 numaralı oda mevzusu da yine merak uyandırıcı bir detaydı. Tabi ki kızımızın yakın iki kız arkadaşı ve erkeğin iş arkadaşları da yan roller olarak diziyi hareketlendirdi ancak ben bu diziyi sadece esas kız ve oğlanın sahnelerinden de oluşsaydı, yine aynı zevkle izlerdim. yan roller bu dizide bana ekstra bir duygu katmadı zira baş roldekilerin duygusu çok baskındı. Hem mizah, hem duygusal, hem de insan-aile ilişkilerine dair pek çok şeyi harmanlayan bu diziyi muhakkak bir kez daha izleyeceğim.

     
  2. büyük istanbul depremi

    Arabalar nasıl ki belli periyotlarla muayeneden geçirilip, trafiğe çıkabilir raporu almadan kullanılamıyor, aynısı evler için de olmalı. Belediyeler ya da bunun için kurulacak özel bir birim, bulunduğu bölgedeki binaları belli periyotlarla (5 yıl, 10 yıl gibi) incelemelidir. Binalardan numune alıp, demiri korozyona uğramış mı, betonu dayanıklılığını koruyor mu gibi aynen şuan yıkılan binalardan aldıkları numunelere yaptıkları gibi testten geçirilmelidir. Uygun olmayanlar, muayeneden geçemeyen binalar için oturulamaz raporu verip, yıkım kararı çıkartılarak, ivedilikle yenisi yapılmalıdır. İş işten geçip, depremle yıkılan binalar yüzlerce kişiye mezar olduktan sonra yenisini yapmamın ne faydası var? Arabalara verdiğimiz özeni(ki herkesin arabası yok), canımızı emanet ettiğimiz binalara(ki herkes başını sokacak bir evde yaşamak zorunda) vermememiz ne garip, devlet tarafından arabalara düzenli olarak muayene ettirme zorunluluğu var, ama binalar allah'a emanet.

    Eğer ki bu depremden ders alma becerisi kazanılabilmişse, yaklaşmakta olduğu belirtilen istanbul depremi için somut adımlar atıp, harekete geçmek gerekir. Yok ders almak yerine, hiçbir şey yapmadan, sadece ders vermeye devam edilecekse, herkes için geçmiş olsun.

     
  3. Siyaset

    Kişinin cahilliğini kamufle etme alanı olmuş durumundadır.

    O kadar geniş bir alandır ki; her zaman, her şartta at koşturanı çoktur.

     
  4. dikey mimariden yana değilim

    Burda kimse kimseye taş atmaz ve sizin gibi arada, şu platformu da siyasileştirmeye çalışanlar bir gün gelir, iki gün gelir, bir bakmışsın üçüncü gün yok olmuş. Ben memurlar.nette 2005'ten beri üyeyim, son üç yıldır da sözlükteyim, ancak sizi yarın görmeyeceğiz bile, çünkü bu ortam sizin gibileri beslemez. Biz burda siyaseti konuşmayız, insani konuşuruz. Öznenizde o parti, bu parti olmasın, insan canı olsun lütfen.

    ( #3co8 kısayollu entryimi açıp bir okuyun, tavsiyemdir)

     
  5. delirmek

    İçinde bulunduğumuz şu şartlarda, en akıllı geçineni bile ara ara yoklayan duygu durumudur.