Türkiye'nin memur portalı |
Oturum aç Üye ol Parolamı unuttum |
emelkocaBu üye YazarBu üyenin profil sayfasına git |
|
|||||||
|
Kimyasal tepkimelerin gerçekleşmesini açıklayan çarpışma teorisine göre; yeterli kinetik enerjiye sahip tepkimeye giren tanecikler(reaktifler), uygun geometride birbirine yaklaşırken kinetik enerjileri azalır ve potansiyel enerjileri artar, tam çarpışma anında tüm kinetik enerjinin potansiyel enerjiye dönüştüğü reaktiflerin bir arada bulunduğu aktifleşmiş kompleks denilen kısa ömürlü, kararsız, yüksek enerjili bir ara ürün oluşur. Aktifleşmiş kompleks sahip olduğu yüksek potansiyel enerjiyi, ürünleri oluşturacak şekilde parçalanarak kinetik enerjiye dönüştürür ve böylece girenler, ürünlere dönüşmüş, tepkime gerçekleşmiş olur.
Karşılığı da söz almak olan sorumluluk sahibi insanların gösterebileceği bir eylemdir. Sözünü tutacağını düşündüğünüz insanlardan aldığınızda bir anlamı olur, yoksa söz kalabalıklığından başka birşey ifade etmez. O yüzden çevremizde, habire boş vaatler verip, şunu yapacağım, bunu yerine getireceğim, artık böyle davranacağım gibi sadece sözlerle bizi oyalayan insanlar yerine, yapılması gerekeni söze dökmeden, direkt eylem ve davranışları ile uygulayan ve hissettiren insanlara yer vermeliyiz. Yoksa ömrümüz söz verip tutmayan insanların, sözlerini tutmasını beklemekle geçer.
Büyükbaba, Türk kültüründe kullanılmayan, alışık olmadığımız bir üst soy sıfatıdır, daha sık kullanılan ve telaffuzu daha kolay olan karşılığı "dede"dir.
Dede, babaanne, anneanne şeklinde seslenebileceğimiz insanların varlığı, büyük nimettir. Çok uzun süre oldu her iki dedem de vefat edeli. özellikle bababım babası olan dedemle kısa da olsa daha çok vakit geçirebildiğim için, dede kelimesi deyince 6-7 yaşlarındaki hâlimle hafızamda yer etmiş birkaç anı canlanır, özlemle anarım.
Kuru kuruya nasihat etmek davranışsal anlamda hiçbir olumlu sonuç getirmez, söylenenleri destekleyici davranışlarda bulunulmadığı sürece. Kendi çocukluğumda da nasihat edilmesinden hoşlanmazdım, yanlış yaptıysam kendim, sonucunu görüp bir daha yapmamayı yeğlerdim. Kişinin öğrencilik hayatından beri kendi sorumluluğunu alıp, kendi kararlarını kendi vermeye başlaması gerektiğine inanırım. Örneğin sayısal alana yönelen çoğu öğrenci, kendi istediği için değil, ailesi istediği için sayısalı seçiyor ve kendi kararı olmadığı için bunun sorumluluğunu almayıp, ders çalışmıyor, kendince tavır takınıyor, sonuçta başarısız olunca bunun sonuçlarına kendisi katlanacağını görüyor, ancak hâlâ çalışmamayı tercih ediyor. Gönülsüz ve içten gelen bir istek olmadığı sürece, bir şeyi niçin yapması ya da yapmaması konusunda ikna olmadığı sürece ergenlik çağındaki gençleri sadece sözle yönlendiremezsiniz, 18 yıldır öğretmenlik tecrübem ile kuruyorum bu cümleleri. Söz yerine rol model olmak, öğretmeni ya da ona nasihatta bulunacak konumdaki kişi tarafından olması gerekeni davranış olarak gösterip, hissettirmekle davranış değişikliği oluşturulabilir. Bu noktadan sonrası da çocuğun kendi kararıdır.
Evet sigara içmek kötü bir davranış ancak keşke tek zararlı alışkanlıkları bu olsa, bilişim ve teknoloji bağımlılığı, dersleri gereksiz ve boş görme, okul hayatını önemsememe (ki ben sınavla öğrenci alan bir okulda görev yapıyorum, bizde bile var) gibi parlak öğrencilerin bile içine düştükleri pek çok sorun var. Okullardaki Rehberlik servisleri çoğunlukla pasif, çalıştığım bütün okullarda böyleydi. Tabii ki aktif ve etkin çalışma gerçekleştiren rehberlik servislerinin olduğu okullar da vardır. Ne zaman ki Kağıt üzerinde değil de gerçek hayatta karşılığı olan işler yapmaya başlarız, lafta değil de uygulamayla desteklenen davranışlar gösteririz işte o zaman belki bir arpa boyu yol alırız hem bu konuda hem de öğrencileri ilgilendiren diğer başka konularda.
1. | ramazanaksoy | |
2. | Mustafa1652 | |
3. | engineer_0666 | |
4. | cilginturk71 |
Takip edilen yazar yok. |
21 yaşından itibaren düzenli iş hayatının içinde olan biri olarak, gençken hiç böyle bir korkunun içinde olmadım. Çalışmak, kendini iş düzeninin içinde kaybetmek, akşam pili bitmiş bir şekilde eve gelip, ertesi gün yine aynı düzenin içinde devam edecek gücü bulmak, benim için cesaret ve azim gerektirici bir durumdu. Üniversite çağında daha çok korktuğum şey ya atanamazsam yani o çalışan insanlar içerisinde olamazsam, Atansam bile doğuda çok zorlanır mıyım, yapabilir miyim, üstesinden gelebilir miyim korkusuydu. Korkunun ecele faydası yok, bu çarkın içersine girildi mi, insan üzerine düşen sorumlulukları yapacak gücü bazen zorlansa da öyle ya da böyle buluyor. İşini severek yapan kişiler için korku yerini, rahatlamaya bırakıyor.
İletişim | Künye | Reklam | Sitene ekle © 2024 MN Yazılım |