Türkiye'nin memur portalı |
Oturum aç Üye ol Parolamı unuttum |
emelkocaBu üye YazarBu üyenin profil sayfasına git |
|
|||||||
|
Yazın her ne kadar her yerde gelmediği, hâlâ çoğu yerin serin, kapalı ve yağışlı olduğu düşünülürse, en azından arka planın renginin güneş sarısına dönerek, bari sözlüğe yaz gelsin, sözlükte güneş açsın önerisinde bulunacağım başlık.
x ve y eksenlerinin birbiri ile kesiştiği noktaya orijin, merkez, sıfır noktası adı verilir. Aynı zamanda x ekseninden geçen bir doğrunun y eksinini kestiği noktada x eksenindeki değeri; y ekseninden geçen bir doğrunun x eksenini kestiği noktada y eksenindeki değeri sıfırdır.
Kimyada ise grafiklerde, inilebilecek en düşük sıcaklık değeri olan 0 kelvin yani -273.15 santigrat derece mutlak sıfır noktası olarak kabul edilir.
Dün netflix'te, 2021 yapımı, izlandanın güney sahilinde bulunan, temelde bir yıl boyunca süren buzul altındaki katla yanardağının patlaması konusunu ele alan, gerilim, gizem, bilim kurgu, dram ile harmanlanmış, sekiz bölümlük mini bir dizi izledim. Aman aman çok güzeldi diyemeyeceğim ancak kısa olduğu için izlenebilir. Benim gibi, felaket, afet, gerilim konulu filmleri sevenlere tavsiye edebilirim. Ayrıca Dizinin orjinal dili izlandaca ve Dizi sayesinde Küçük bir ülke olan İzlanda hakkında epey bilgi sahibi oldum.
Zamanın değerini öğrenmiş ve bu nedenle zamanı iyi kullanmaya gereken özeni gösteren, her şeyi vakti zamanında yapan, sektirmeyen, işine, toplantıya, herhangi bir randevusuna tam vaktinde giden (hatta vaktinden önce gidip bekleyen), lügatında gecikme diye bir kelime bulunmayan, hayatı daha planlı, programlı yaşayan kişilerin sahip olduğu özelliktir.
Sakarya'nın bir ilçesinde görev yapıyorken, yaklaşık 10 yıl önce, tam da bu zamanlarda bir öğrencimiz kendi bahçesindeki kiraz ağacından elleriyle biz öğretmenleri yesin diye kiraz toplayıp, koca bir tepsi kirazı öğretmenler odasındaki masanın üstüne bırakmış. Dersten teneffüse çıkınca öğretmenler odasına geldim, baktım kırmızı kırmızı bir sürü kiraz, gözlerim ışıldadı. Ama yiyen yok. Benden Yaşça epey büyük bir ingilizce hocamız uyardı, "öğrenci getirmiş, sağolsun, ama hepsi kurtlu, yemeyin hocam" dedi. Ben de o zamanlar daha genç bir hoca olarak biraz patavatsızca "ayy hocam sanki hepimiz paris şanlizelerinde doğduk, büyüdük, köylerde kurtlu meyve yemedik mi hiç hayatımızda" diye cevap verip, yumuldum kirazlara, yiyebildiğim kadarını da yedim, hiç de birşey olmadı. Benim yediğimi gören bir kaç arkadaş daha yemişti. Hem kurtlu olması kirazın doğal ve kimyasal ilaç görmediğinin işaretidir. O gün Özellikle o hoca ve diğer hocalar da bana çok şaşırmıştı. Bu hoca bu kirazları nasıl yedi diye. Aslında asıl aklımdan geçen, öğrenci o kadar ağaca çıkmış, öğretmenleri için kiraz toplamış ve öğretmenleri kurt var diye yememiş, o yüzden yemesek çok ayıp olurdu, gülücük.
1. | ramazanaksoy | |
2. | Mustafa1652 | |
3. | engineer_0666 | |
4. | cilginturk71 |
Takip edilen yazar yok. |
21 yaşından itibaren düzenli iş hayatının içinde olan biri olarak, gençken hiç böyle bir korkunun içinde olmadım. Çalışmak, kendini iş düzeninin içinde kaybetmek, akşam pili bitmiş bir şekilde eve gelip, ertesi gün yine aynı düzenin içinde devam edecek gücü bulmak, benim için cesaret ve azim gerektirici bir durumdu. Üniversite çağında daha çok korktuğum şey ya atanamazsam yani o çalışan insanlar içerisinde olamazsam, Atansam bile doğuda çok zorlanır mıyım, yapabilir miyim, üstesinden gelebilir miyim korkusuydu. Korkunun ecele faydası yok, bu çarkın içersine girildi mi, insan üzerine düşen sorumlulukları yapacak gücü bazen zorlansa da öyle ya da böyle buluyor. İşini severek yapan kişiler için korku yerini, rahatlamaya bırakıyor.
İletişim | Künye | Reklam | Sitene ekle © 2024 MN Yazılım |