Türkiye'nin memur portalı |
Oturum aç Üye ol Parolamı unuttum |
emelkocaBu üye YazarBu üyenin profil sayfasına git |
|
|||||||
|
Saksıda çiçek değil ki bu toprağını ver, suyunu ver, güneş ışığına koy, büyüsün, gelişsin. İnsan yetiştirmek apayrı bir mevzuu. 17 yıllık öğretmenim, ne kadar öğrenci okuttum, mezun ettim, bilmiyorum. Çoğu üniversiteyi kazanıp, hayata atıldılar; bir nebze hayatlarında farkındalık oluşturabilmiş, beyinlerinde ufak bir kıvılcım yaratabilmiş, ufuklarını bir nebze açabilmişsem ne mutlu bana. Ancak asıl sorun, bu konuda sorumluluğun paylaşılması gerekirken, sorumluluğu ailenin okula, okulun aileye, çocuğun hem aile, hem okula hem de sisteme yüklemesidir. Özellikle sosyal medya ve teknoloji bağımlılığının hızla yayıldığı şu süreçte, gençlerin eğitiminde, koordineli bir şekilde herkes üstüne düşeni yerine getirse gençlerimiz daha azimli, hevesli ve kararlı bir şekilde geleceğe emin adımlarla ilerleyecektir.
Okulların bulaş riskini bariz ölçüde arttırdığı bir gerçektir. Her ne kadar uyarmamıza rağmen 12.sınıf öğrencisi bile maskesiz bütün gün okulda gezebiliyor, keza öğretmenler nasılsa aşılıyım diye yine rahat ve esnek davranabiliyor. Zaten aşılı olmanın verdiği güvenle çoğu insan, maalesef pandeminin ilk başındaki titizliği göstermiyor artık. Herkes kendi kişisel tedbirlerini alacak ve zor da olsa hastalığa yakalanmamaya bakacak, yoksa toplum olarak bu kadar normalleşmişken bu saatten sonra ek bir tedbir yönünde bir gelişme olacağını sanmıyorum.
Başka meslek dallarında olabilirliği bir dereceye kadar mümkündür ancak öğretmenlikte kesinlikle yapılmaması gereken bir eylemdir. Öğretmenlik sevmeden yapılacak bir iş değildir, severek yapılmadığında sadece kişinin kendisine değil, yetiştirdiği gençlere de eziyet olacaktır, yoksa o 40 dakikalık her bir ders bir ömür gibi geçer. kişi öğretmen olmayı, öğretmeyi, branşını, öğrencilerini sevecek ki öğrenci de çalışmayı ve başarılı olmayı kendine gaye edinsin. öğretmenlerin, öğrencilerine rol model olması açısından özellikle mesleğini sevmesi önemlidir.
1. | ramazanaksoy | |
2. | Mustafa1652 | |
3. | engineer_0666 | |
4. | cilginturk71 |
Takip edilen yazar yok. |
21 yaşından itibaren düzenli iş hayatının içinde olan biri olarak, gençken hiç böyle bir korkunun içinde olmadım. Çalışmak, kendini iş düzeninin içinde kaybetmek, akşam pili bitmiş bir şekilde eve gelip, ertesi gün yine aynı düzenin içinde devam edecek gücü bulmak, benim için cesaret ve azim gerektirici bir durumdu. Üniversite çağında daha çok korktuğum şey ya atanamazsam yani o çalışan insanlar içerisinde olamazsam, Atansam bile doğuda çok zorlanır mıyım, yapabilir miyim, üstesinden gelebilir miyim korkusuydu. Korkunun ecele faydası yok, bu çarkın içersine girildi mi, insan üzerine düşen sorumlulukları yapacak gücü bazen zorlansa da öyle ya da böyle buluyor. İşini severek yapan kişiler için korku yerini, rahatlamaya bırakıyor.
İletişim | Künye | Reklam | Sitene ekle © 2024 MN Yazılım |