Türkiye'nin memur portalı |
Oturum aç Üye ol Parolamı unuttum |
emelkocaBu üye YazarBu üyenin profil sayfasına git |
|
|||||||
|
Dram Filmlerinde özellikle filmin son kısımlarına doğru, olayı bağlayacakları noktada, oldukça acıklı, hüzünlü, bol ağlamalı, duygu yoğunluğunun tavan yaptığı sahnelerde oyuncularla birlikte izleyicilerin de hüngür hüngür ağlamasına neden olan filmlerdir.
Bu tarz filmleri izlemeyi çok tercih etmesem de en çok ağladığım ilk iki film orijinal kore filmi miracle in cell no 7 (7. Koğuştaki mucize) ve tom hanks'ten yeşil yol. Kore filmini bir kere izledim ve bir daha o kadar ağlamaya dayanamam diye tekrar izlemeyi aklımdam bile geçirmedim. Ancak yeşil yol tv de yayınlandığında her defasında izler ve filmin sonundaki idam sahnesinde her seferinde ilk kez izliyormuşum gibi yine ağlarım. Deşarj olmak için iyi geldiğini de söyleyebilirim.
Güncel olarak takip ettiğim "alchemy of souls" dizisi var şuan. Netflix üzerinden izliyorum. Toplam 20 bölüm olan dizinin, başladığımda İlk 4 bölümü yayınlanmıştı, onları bir çırpıda izledim, sonrası cumartesi günleri 2'şer bölüm halinde parça parça geliyor. Bu şekilde olduğunu baştan anlamamışım, bilsem başlamazdım, bütün bölümler yayınlandıktan sonra bir seferde hepsini izlerdim. Ben sabırsız insanım, öyle bir sonraki bölümü izlemek için bir hafta beklemeyi sevmiyorum, zaren o yüzden tv de takip ettiğim hiçbir türk dizisi yok.
Alchemy of souls'a gelirsek, hem tarihi hem fantastik hem de aşk unsurlarını harmanlayan, imdb 8,6 puanına sahip, güzel bir kore dizisi. İlk bölümler daha akıcı ve merak uyandırıcıyken az önce 10.bölüm bitti, iyice durağanlaşmaya başladı hissine kapılsam da yine de hikayenin hatrına iyi gidiyor. Genç oyuncular (onca kore yapımı izlerim, isimlerini akılda tutma becerim yok maalesef, bildiğim tek kore oyuncusu ismi lee byung hun) iyi iş çıkarıyorlar, çoğu kore yapımında olduğu gibi mizahî unsurlar diziye ayrı bir renk katıyor. Şimdiden dizinin sonu hakkında fikir oluşmaya başlasa da yine de son bölüme kadar ilgiyle takip edeceğim, izlemek isteyenlere önerimdir.
Özellikle öğretmenlik, doktorluk gibi bazı meslek gruplarında bu şekilde iş gönülden sevilerek yapıldığında işini icra eden kişi bir yıldız gibi parlar; herkes o kişiyi tercih eder ve o kişiyle çalışmak ister. İşini zorla yapan, sevmeyen kişiler de bu durumu hem beden dili ile hem de yaptığı işin kalitesi ile belli eder ve bu kişilerle aynı ortamda çalışmak ve hizmet almak istenmez. O yüzden gençler meslek tercihinde bulunurken, parası, ailenin istekleri, işin prestiji gibi faktörlerden önce bu işi sevip, sevmediklerini göz önünde bulundurmalıdır.
Artık günümüz şartlarında her mevsim çoğu yiyeceğe ulaşım mümküm olsa da, kışın yaz meyve ve sebzelerini sera ürünü olarak tüketmektense, taze meyve ve sebzeleri yazın bir takım işlemlerden geçirerek kışın yemeğe hazır hâle getirme işlemleridir.
Turşu kurmak, reçel ve marmelat yapmak, buzluğa poşet poşet bezelye, bamya, barbunya, taze fasulye gibi sebzeler koymak, kilolarca domates kaynatıp kavonazlamak, kapya biber, patlıcan közleyip koymak, tarhana yapmak, erişte kesmek vb. İlk akla gelen kış hazırlıklarındandır.
Maharetli ev kadınları yöresine göre farklı hazırlıklar da yapabilmektedir; bamya, patlıcan, domates gibi sebzeleri ipe dizip, güneşte kurutmak, biber ve domatesten güneşte kurutarak salça yapmak, bazı meyvelerden doğal sirke yapmak, şalgam gibi sebzeleri içecek hâle getirmek, asma yaprağını salamura yapmak, koçanındaki mısırı kurutmak, nane, kekik gibi taze otları öğütüp kurutmak..bunlardan bazılarıdır.
Doğru işlemlerden geçirilen, tuzu, şekeri, gereken sıcaklığı iyi ayarlanan, kapağı hava almayacak şekilde kapatılan ve uygun koşullarda saklanan bu malzemelerle bütün kış, yemek sofraları renklendirilebilir. Ancak yapım aşamasında sıkıntı olan ve uygun şartlarda hazırlanmamış ürünler bir süre sonra küflü, kurtlanmış, ekşimiş, nemlenmiş, oksitlenmiş hâle gelebilir, fark etmeyip bu şekildeki ürünler kapağı/poşeti açılıp tüketildiğinde gıda zehirlenmesine varan ciddi sağlık sorunları yaratabilir. Bunca emeğin ziyan olmaması için kış hazırlıklarının yapım aşamasında çok dikkatli olunması gerekir.
İnsanın çevresindeki kişilerle sahip olduğu malzemeyi, bilgisini, duygu ve düşüncesini paylaşmayıp kendi elinde ve içinde tutmasıdır.
Tez canlı, verici, ağzında bakla ıslanmayan ve hiperaktif kişiler için yapılması zor bir davranıştır. Soğukkanlı, ketum, sadece kendini düşünen ve sadece bende olsun diyenler, bu şekilde elindekini ve bildiğini kendine saklayabilir.
1. | ramazanaksoy | |
2. | Mustafa1652 | |
3. | engineer_0666 | |
4. | cilginturk71 |
Takip edilen yazar yok. |
21 yaşından itibaren düzenli iş hayatının içinde olan biri olarak, gençken hiç böyle bir korkunun içinde olmadım. Çalışmak, kendini iş düzeninin içinde kaybetmek, akşam pili bitmiş bir şekilde eve gelip, ertesi gün yine aynı düzenin içinde devam edecek gücü bulmak, benim için cesaret ve azim gerektirici bir durumdu. Üniversite çağında daha çok korktuğum şey ya atanamazsam yani o çalışan insanlar içerisinde olamazsam, Atansam bile doğuda çok zorlanır mıyım, yapabilir miyim, üstesinden gelebilir miyim korkusuydu. Korkunun ecele faydası yok, bu çarkın içersine girildi mi, insan üzerine düşen sorumlulukları yapacak gücü bazen zorlansa da öyle ya da böyle buluyor. İşini severek yapan kişiler için korku yerini, rahatlamaya bırakıyor.
İletişim | Künye | Reklam | Sitene ekle © 2024 MN Yazılım |