![]() Türkiye'nin memur portalı |
|
![]() |
dermessBu üye YazarBu üyenin profil sayfasına git |
|
||||||
|
||||||||
itiraf:
dünyaya geldim geleli sorduğum sorulardan biri.
çok mız mız bir çocuktum.
her değişiklik, her hastalık, alerjisi, paraziti, biti, böceği, her tuhaf durum, her yeni insan, yedirilen her değişik
yemek, kafa şişmesi, çatıdan düşmesi, herkesin içinde rezil olması aklınıza gelebilecek her şey
bende
" Bu ne şimdi ? " tepkisiyle karşılanıyordu.
yeteri kadar kelime bilmediğim için sürekli ağlıyordum.
istemiyorum demenin çevirisi bende ağlamaydı.
nefes almak zorundayım, sürekli yemek yemek zorundayım, insanlara cevap vermek zorundayım, hatta sürekli emirlere uymak zorundayım, sürekli temizlenmek zorundayım,
bu ne , bu ne, ne şimdi bu, burası neresi ?
sanki bazı ruhlar hoplaya zıplaya dünya gezegenine gelmiş de beni böyle katıra asılır gibi arkadan iterek önden çekerek zorla buraya fırlatmışlar.
neyse, olan olmuş ...
hımm baktım da,
bazıları inatçı derz kararmasıyla uğraşmıyorlar.
seçtikleri bir akrilik boyayla derz aralarını hem yenileyip hem temizliyorlar.
ama bunun için öncelike boyayı sivri uçlu bir tüpün içine doldurmak gerek.
yine nalburlarda satılan derz dolgusu tüpleri var.
böyle bir şey işe yarar gibi duruyor.
yıllar önce dolmuşta yeleğimin cebinden cüzdanımı götürmüşlerdi.
içindeyse sadece harçlığım vardı.
karakola gittim, polis noktası denen yere
polis çekmeceyi açtı. Bak bakalım bunlardan biri mi dedi.
yok dedim
bir sürü cüzdan orada muhtemelen hiç gelmeyecek sahibini bekliyor.
kimlik mimlik bir sürü uğraşmıştım.
daha büyük hikayelerim de var ama onlar çok rutin ve sıkıcı, gerek yok yazmama.
| 1. | ![]() |
yazman47 |
| 2. | ![]() |
Seval88 |
| 3. | ![]() |
semraa-91 |
| 4. | ![]() |
KenaAn MuTLu |
| 5. | ![]() |
burgulukalpler |
| 6. | ![]() |
BALYOZ1960 |
| Takip edilen yazar yok. |
İbrahim Kapaklıkaya'nın içeriklerini takip ediyorum.
Program konuğu Abla anlatıyor:
köyündeki, kimsesiz ve yardıma muhtaç hale getirilmiş bir vatandaşımız kapılarına gelmiş.
yiyecek bir şeyler istemiş.
annesi "Sakın onu boş geri çevirmeyin" diye sürekli tembih ediyormuş.
o da evde yalnız olduğundan korkmuş ve acele acele bir yufka dürüp kapıdan eline tutuşturmuş.
adam "Katık yok mu?" diye sormuş ve sonradan getirdiği katıklı yufkadan bir lokma ısırıp bırakmış ve oradan ayrılmış.
abla şu anda orta yaşlarda ve yıllarca vicdan azabıyla yaşadığını anlatıyor.
ben nasıl oldu da ona boş ekmek getirdim.
onu aşağılamış oldum.
nasıl oldu da düşünemedim, ona doğru düzgün bir yemek çıkaramadım.
kapıma kadar geldi yemek istedi onu nasıl başımdan savmaya çalıştım.
bazen kendimi cezalandırmak için bu olay aklıma geldikçe o gün oruç tutuyordum, diyor.
Kendi kendime dedim ki :
Abla sen nerdesiiiiin, biz nerde ?
bu arada o kapıya gelen vatandaşın hikayesi de dramatik.
Zeki bir öğrenciymiş, şehir merkezine okumaya yollanmışmış, parlak bir geleceği olacağı söyleniyormuş.
sonra bir kızı sevmiş ve durumu öğrenen abileri tarafından feci şekilde dövülmüşmüş.
dövülme olayından sonra hafıza kaybı yaşadığı ve akli melekelerini yitirdiği söylenmiş.
ailesi öldükten sonra da ortada kalmışmış.
kimsesi olmadığından onu köyüne götürüp bırakmışlarmış.
Anadolu'da şöyle bir gelenek var: Her geceyi kadir bil, her gördüğünü hızır bil.
Bu nedenle köylü ona bir şekilde sahip çıkmışmış.
Aklıma Jim Carrey'in Aman Tanrım filmi geldi.
kaç kere izledim hatırlamıyorum.
| İletişim | Künye | Reklam | Sitene ekle © 2025 MN Yazılım |
