Türkiye'nin memur portalı |
Oturum aç Üye ol Parolamı unuttum |
dermessBu üye YazarBu üyenin profil sayfasına git |
|
|||||||
|
Ses sanatçısı , dengbej ve mevlithandır. diyarbakır'ın en ünlü halk müziği sanatçısıdır. Şark bülbülü olarak adlandırılmıştır. 1899 yılında Diyarbakır'da doğmuş. Derviş Hasan ve Latife Hanım'ın oğludur. asıl adı Mehmet Celalettin. 6 yaşındayken babasını kaybetmiş. Annesi ve kız kardeşiyle yaşarken Rufai tekkesinde Kuran eğitimi alarak 9 yaşında hafız olmuş. Arbane ( Arabana- bir tür def ) çalmayı öğrenmiş ve tasavvuf musikisi çalışmalarında yer almış.
1. Dünya savaşının başlamasıyla rüştiye mektebi kapanınca eğitimi yarım bırakmak zorunda kalmış.
Eğitimi sırasında ve yaşamının son yıllarında müezzinlik de yapmış. Soyadını 1934 yılında almış. ilk plağını doldurmasında ve şark bülbülü ismini almasında mustafa Kemal Atatürkle Dolmabahçe'de buluşmasının etkisi olmuş. diyarbakır halk musiki cemiyetinin kurucusudur.
1917 yılında Atatürk sesini dinleyince Dolmabahçe'ye davet etmiş ve müezzin olduğunu öğrenince orada okuduğu mevlidin plağa kaydedilmesi bir plak firması yetkilisinden istenmiş.
Doktor muayenesi ile ses tellerinin gayet sağlıklı olduğu ve yüksek oktavlara kadar rahatlıkla çıkabildiği belirlenmiş.
Safiye Ayla anılarında: kendisiyle İstanbul'da tanıştığını ve daha önce hiç öyle bir ses duymadığını, İstanbul'da kalması için kendisine ısrar ettiklerini, ona yardımcı olacaklarını söylediklerini, ancak kendisinin Diyarbakır'a dönmek istediğini anlatıyor. Gazinolarda şarkı söylemek istemediğini belirtmiş.
1959 yılında vefat ettiğinde Mardin Kapı mezarlığındaki şeyhi Zeki Efendinin yanına defnedilmiş.
Kendisinden derlenen 46 türkü bulunmaktadır:
Ağlama yar ağlama, bülbülün kanadı sarı, dağlar dağımdır benim, Esmerim biçim biçim, Mardin Kapı şen olur belli başlıları. Allah rahmet eylesin.
wikipedi, biyografya, youtube videlarından derledim.
İrlanda'da bir bataklıkta bulunan 2000 yıllık 10 kg. lık tereyağı topağıdır. Çok fazla bozulmadan günümüze kadar gelmiştir. Bunun nedeni turba adı verilen bu bataklıkların düşük sıcaklık yüksek asit seviyesi ve havayla temas etmeyecek şekilde içindekileri muhafaza etmesi. Yağı Jack Conway adındaki bir bahçıvan otları biçerken bulmuş. Yerin 3.7 metre altındaymış. bu yağlar İrlanda'da biliniyor ve onlara bog butter ( bataklık tereyağı ) deniyormuş.
Uzmanlar teorik olarak yağın yenilebilir durumda olduğunu ama bunu pek tavsiye etmeyeceklerini söylüyorlar :)
Bu tereyağları geleneksel olarak sonradan kullanılmak üzere muhafaza amaçlı gömülebildiği gibi sadece sunu- adak olarak da toprağa bırakılabiliyormuş. İkisini ayıran özellik ise ilkinin deri ya da ahşap bir muhafaza ile korunması.
Binlerce yıl önce İrlanda'da bu bataklıklara cesetlerin atıldığı da biliniyor.
( Arkeofili sitesinden alıntı )
Tarih boyunca pek çok kez karşılaşılan yaygın olarak kullanılan bir taktiğin ismiymiş.
Tarihteki bilinen ilk temsilcileri İskitlermiş. Bu iskitlerin nasıl bir imajı varsa kolay kolay düzeleceğe benzemiyor.
Temel hedef ekinleri, ormanları, otlakları yakıp imha etmek ve düşmanın ilerlemesini engellemek. Ya da bunun bizzat düşman tarafından yapılması.
Milattan önce 2. yüzyılda Romalılar Kartaca'ya saldırdıklarında yiyecekleri imha edip evleri yıktıktan sonra kalan taşlardan yeniden ev kurulamasın diye yıkıntıları da un ufak etmişler. Bir daha ağaç ve ekin yetişmesin diye toprağı tuzlamışlar. Geri zekalılar toprağı tuzlamışlar. Allah sizi davul etmiştir umarım. Bu savaşın adı 3. Pön savaşı olarak tarihe geçmiş.
Binlerce kişinin ölmesine neden olmuşlar ve hiçbir şey yetişmeyen toprak nedeniyle insanlar birbirini yiyecek duruma gelmiş.
Bu politika aynı zamanda Rus askeri geleneğinin de bir parçasıymış. Geri çekilirken düşmanın işine yarayabilecek hiçbir şeyi ortada bırakmamak. Beraber götürmek ya da imha etmek, zehirlemek, yakıp yıkmak.
tolstoy romanlarında bundan bahsetmiş ve adına Nefret Ateşi demiş.
Çinliler de japon işgali sırasında kıyıdan içeriye doğru geri çekilirken aynı taktiği kullanmışlar. Köprüleri havaya uçurmuş, su kaynaklarını zehirlemişler.
İki asır önce Amerika kıtasında komutan Kit Carson Kızılderililere karşı bu yöntemi uygulamış. Navajo kabilesinin köylerini ve tarlalarını ateşe vermiş. Yiyeceklerini yok etmiş. Komutanın en büyük yardımcıları da başka Kızılderili kabileleriymiş.
8000 Navajo esir alınmış ve 500 km uzaklıktaki kaleye zor koşullarda yürütülmüş. Bu yürüyüşe Navajolar uzun yürüyüş adını vermiş.
1. | yazman47 | |
2. | Seval88 | |
3. | semraa-91 | |
4. | KenaAn MuTLu | |
5. | burgulukalpler | |
6. | BALYOZ1960 |
Takip edilen yazar yok. |
birincisi fotoğraf istiyoruz.
İkincisi düz kadife eminim daha güzel olmuştur.
Umarım siyah kadifedir ama öbürleri de güzel olur.
Üçüncüsü kadifeye en çok gümüş ya da altın ( sırma, işleme, sutaşı, metal vs. ) yakışır.
tabi koyu renkse
yaşlandım,
benim için hala korkulan bir şey.
işimde gücümde olamam.
iş icat etmem lazım.
orada ve burada.
İletişim | Künye | Reklam | Sitene ekle © 2024 MN Yazılım |