Türkiye'nin memur portalı

niteliği hakkında tam bir bilgi edinilememiş olan.

İsminin anlamı hakkında yorumlar yapılarak kim olduğu hakkında tahminlerde bulunulmaya çalışılan tarihi kişilik.

İsminin özel isim olmayıp bir sıfat olabileceği belirtilmiş.

Çift boynuzlu başlık takan bir kral- hükümdar olabileceği belirtilmiş.

Gizemli ve macera dolu bir hikayesi var.

İster istemez insanda yoğun bir merak duygusu uyandırıyor.

Acaba nerede yaşadı ? Güneşin battığı yerdeki kara balçık nerede; güneşin doğduğu yerdeki güneşten korunamayan kavim, saldırılardan korunamayan ve yardım isteyen kavim hangisiydi ?

Nasıl olur da koca iki dağın arası madenler eritilerek kapatılabilir ? Nasıl olur da bir geçidin kapatılması tüm saldırıları engelleyebilir ?

Geçit Dar bir kanyonda mıydı ? Saldıranlar düşman iki kavim miydi ? Yeryüzünde insanlara musallat olarak sürekli saldıran başka bir canlı türü olmadığına göre belli ki bu insanlar savaşlardan yılmışlardı.

Bahsi geçen saldırıları hiçbir ücret almadan, dev bir ateş yaktırarak, madenleri eriterek, geçidi kapatarak nasıl durdurmuş olabilir ? E bu bölge bulunursa insan eliyle yapılmış dev bir madeni set keşfedilirse büyük bir tarihi keşif olur.

Aklıma da nedense hep Petra gelir. Daha bilgili olsaydım daha fazla şey gelirdi tabi ki.

Arayan var mıdır acaba ?

Vardır tabi olmaz mı ?

Belki de çoktan bulunmuş hatta yağmalanmıştır, izi bile kalmamıştır. Madenler Eritilip başka işlerde kullanılmıştır ama bu da elimizdeki mevcut bilgilerle çelişiyor.

Edebiyat sınavlarında " Oh 30 puan cepte" diye rahatladığımız son sorunun şekli şemali.

Ne yazardım hiç hatırlamıyorum.

Hatta bugün önüme koysalar " Bunu mu yazmışım?" diye şok geçirirdim.

Bir sınav arefesinde hocayı sinirden sınıfla birlikte güldürdüğümü bile hatırlıyorum.

Hocam savunmadığımız fikirleri de yazabilir miyiz ?

Neden ?

Puan almak için.

Aslına bakılırsa savunduğum ya da savunmadığım bir fikrim olmazdı genellikle. Bol bol herkesi dinlerdim. Birine karşı bir fikri savunmak zorunda olmak bana deli saçması gibi gelirdi. İnşallah beni yanlış anlamamıştır hoca.

TRT FM de yayınlanan bir programın adı.

Herkesin kendince altını doldurduğu bir kavram.

Hayvanseverim diye ortaya çıkamam.

Kendimi böyle tanıtamam.

Çünkü marketten aldığım tavuğun bir kısmını sokak hayvanlarına ayırırım ama o tavuğun yaşam haklarını düşünüyorum diyemem.

Yine de köyde büyüklerimden gördüğüm gibi:

Eve giren böceği ezmeden dışarı bırakırım,

fırını çalıştırmadan önce fırçayla siler yoklarım,

yolumda kuşlar varsa yolumu değiştiririm.

Mesela yaz gelsin mantisler yine balkonuma konmaya başlayacak. Uzaydan inmiş gibi bana bakacaklar.

Balkonumuzu seviyorlar çünkü çiçekler var.

otomobil kullanmaya hiç heves etmedim.

Bir kaplumbağayı otobanın kenarından alıp çayıra koymuştuk birkaç sene önce.

Aklım hala orada. Niye onu alıp daha mantıklı bir yere bırakmadım diye.

Dünyayı bugünkü durumuna getiren nedir bilir misin ? Yarım işler, yarım konuşmalar, yarım günahlar, yarım iyiliklerdir. Sonuna kadar git be insan ! ( Nikos Kazancakis )

Düşünmemeye çalıştığımız, üzerinde durmadığımız kötülükler birikti birikti dört bir yanı sardı.

Bizi hasta etmeye çoktan başladı.

dedemin bir fındık faresi vardı.

Her akşam belli saatte ortaya çıkardı.

Ona hiç ilişmez izlerdik.

Bir yılan yuvası bulmuştu.

Talaşların arasında onlarca yumurta.

Yak bunu dediler.

Günah dedi yakmadı.

Üzerini örttü.

Ayrık otlarına ilişmeyenler var.

devrilen ağaçları kaldıranlar var.

ağaçları aşılaya aşılaya gezenler var.

Görmüyoruz diye yok değiller.

Tarih kitapları bahsetmese de hep vardılar.

Hep de var olacaklar.