bizim köyün de bir kocaayak hikayesi vardı aslında.
büyük büyük annenin anlattığı hikaye, nerede yaşanmış, kimden duyulmuş, nerelerden aktarılmış bilmiyorum
tabi onlar kocaayak demiyordu, sadece yabani ismini takmışlardı.
insana benziyor, dağlardaki ormanlarda yaşıyor, bütün vücudu kıllarla kaplı, konuşmayı bilmiyor sadece garip sesler çıkarıyor, insan gibi ama insan değil, insanı taklit ediyor.
Tek söyledikleri bu.
bir gün bir çoban , bir ağaca çıkmış meyve toplarken onu fark ediyor.
yaptıklarını taklit ettiğini anlıyor.
meyveyi ay ışığına tutuyor parlak mı diye, o da aynısını yapıyor.
Çoban, yaktığı ateşe bir demir uzatıyor ve ısınmasını sağlıyor.
sonra kendi gövdesine değdirirmiş gibi yapıyor, yabani de onun gibi yapıyor ve tutuşuyor. yanmaya başlıyor ve bağırarak vadiden aşağı doğru yuvarlanarak gözden kayboluyor.
Çocuklara neden sürekli bu korkunç hikayeleri anlatıyorlardı onu bilmiyorum. Fazla uzaklaşmayalım diye herhalde.