![]() Türkiye'nin memur portalı |
|
![]() |
dermessBu üye YazarBu üyenin profil sayfasına git |
|
||||||
|
||||||||
mezarlığı ziyaret ettik.
uzamış otları temizledik.
kabirlerin yönlerine pek dikkat edilmemiş. Demek ki pek umursayan yok.
taze bir mezarla karşılaştık. Akrabayız.
henüz etrafı çevrilmemiş.
üzerinde bilgiler olan basit bir ahşap başlık, etrafını çeviren çıtalar, bir adet tesbih, kadın olduğunu belli eden başlığa sarılı bir oyalı yazma...
onu tanıyordum, bizden birkaç yaş belki on yaş kadar büyüktü.
yasin okunuyor telefondan, sessizce dinliyoruz, çocukluğuma gittim:
bana sürekli vasiyetini söylüyordu:
daha altı yedi yaşındayım, yerine getiremem, kimseye söz geçiremem ama anlatıyordu.
şekerleri mezarların taşına bırak, bu ağacı deden dikti, yayladan getirmişti, içeride duvarda resmi asılı olan, beni bu çam ağacının dibine gömün, babamın yanına ... işte benim yerim tam burası ( elindeki bastonu oraya uzatıyor ) öldüğüm zaman sakın ağlamayın, gülerek türkü söyleyerek gidin. sonra mezarlarda yatan kişileri tanıtıyor.
Bu babam, bu kız kardeşim, bu deden/ resmi olan ( eski insanlar eşim ya da kocam demiyor kendi deyimleriyle ar ediyorlar ) sonra hikayelerini anlatıyor. aslında bana anlatmıyor sayıklıyor sanki ama ben dinliyordum ve hepsini de hatırlıyorum.
Ne zaman mezarlığa yavaş yavaş tırmanarak çıksak
aklıma ilk o cümle geliyor.
Hüvel baki.
kanalı arada izliyordum.
objektif olmaması haricinde güzel bilgiler aktarıyordu.
objektif olmamasından kastım şu: bazı konulara şüpheyle yaklaşıp bazı konuları kesin gerçek olarak kabullenip anlatımına bu şekilde devam ediyordu.
şüpheci insanın her konuya şüpheyle yaklaşması gerek.
Ülkeden ayrıldığını ve Arnavutluk'ta yaşadığını çünkü rahatsız edildiğini söylemişti.
tavaya girene kadar mücadele eden balık.
dedi ki : bazı balıklar çiftliklerden kaçıyor.
dere balığı değil ama oltaya ağa arada yakalanıyorlar.
onların lezzeti nasıldır bilmiyorum.
belki dereye ulaştıkları ve doğal beslenmeye başladıkları için daha lezzetlidirler.
neyse elektrik verip dereyi kurutmadıkları sürece sakınca yok da
adamlar veriyor suya elektriği bazen kendileri de çarpılıp can veriyorlar.
cahillik böyle bir şey mesela
akarsuya elektrik veriyorsun, suda kim var kim yok ileride insan mı var düşünmüyorsun
binlerce canlıyı yok ediyorsun arada kendin de gidiyorsun.
buraya nereden geldim, nasıl geldim, niye geldim
neyse.
| 1. | ![]() |
yazman47 |
| 2. | ![]() |
Seval88 |
| 3. | ![]() |
semraa-91 |
| 4. | ![]() |
KenaAn MuTLu |
| 5. | ![]() |
burgulukalpler |
| 6. | ![]() |
BALYOZ1960 |
| Takip edilen yazar yok. |
aslında kangallar dünyaca ünlü anadolu ırkı köpekler.
aynı şekilde akbaş (eskişehir )
aksaray malaklısı
haymana karası da aynı şekilde.
kafkas çoban köpeğinin ise daha yoğun kürklü bir derisi var. Kafkaslardan terekemeler aracılığıyla özellikle Kars bölgesine getirildikleri ve çoban köpeği olarak bakıldıkları belirtilmiş. uzun ömürlü oldukları, agresif oldukları, bağımsız ruhlu oldukları, karda hızlı hareket edebildikleri, soğuk havayı sevdikleri, dağ yaşamına uygun oldukları, bir domuzla ya da ayıyla rahatça başedebilecekleri belirtilmiş.
çok iri yapılı olan bu köpeklerden birinin yakınından istemeden de olsa geçmiş biri olarak
evet uzaktan sevmek en iyisi.
yöremde civarımda görmek ister miyim emin değilim.
göz göze geldiğimizde aramızda bir metre bile yoktu ve dönemeci döndüğüm anda burun buruna gelmiştik. sfenks gibi oturuyordu ve beni görünce hiç istifini bozmadı. Aslında şöyle yaptı: kaşının birini devirip öbürünü havaya kaldırarak yandan bir bakış attı. Yine de kendisine en derin saygılarımı sunarak yoluma geri geri yürüyerek devam etmiştim.
| İletişim | Künye | Reklam | Sitene ekle © 2025 MN Yazılım |
