![]() Türkiye'nin memur portalı |
|
![]() |
dermessBu üye YazarBu üyenin profil sayfasına git |
|
||||||
|
||||||||
bana bazı başlıklar verdi:
minimum çaba- maksimum getiri dedi.
emek vermemek
düşük risk
hızlı sonuç
beyin bunları "etkili strateji" olarak kodlar.
ganimet, zayıf rakip fırsatçılığı, güçlü olan alır.
"başarı göstergesi" algısı.
çalışmak riskli/az getirili- diğer yöntem kolay ve yüksek getirili
"rasyonel seçim" algısı.
değerler kayması:
"uyanık ol, fırsatı kap" algısı.
nasıl bir antidot geliştirilmiş dedim.
alın terini kutsallaştır, üreticiye saygıyı inanç sisteminde vurgula, statüyü çalışkanlık üzerinden vurgula.
Merak ettim
bizdeki hı hı sesi, heee sesi, yaaaa sesi, cık sesi ve ı ıh sesinin hatta cık cık cık sesinin kaynağı nedir ?
Yani bu sesleri çıkarmayı nereden öğrenmişiz.
hı hı: evet
heee: evet, öyle mi
yaaa: şaşırdım, sıkıldım, itiraz ediyorum ünlemi
cık: hayır olmaz ya da sadece hayır. ya da sadece oflama ünlemi.
cık cık cık: kınama
ı ıh : hayır
bu sesler bize nereden gelmiş ?
özellikle cıklamalar. Başka bir kültürde yok sanırım.
Nasıl böyle yaygınlaşmış ve benimsenmiş.
gerçekten şaşırtıcı.
Kocaayak hikayesini ona da anlattım.
tarih öncesi dev insansı primatlardan bahsettim.
Ben dedi Washington'a ya da California'ya gider kocaayakları yakalayabilirim.
Nasıl ? dedim.
Şimdi , dedi.
Birkaç tane goril bulacaksın.
Onları bölgeye götüreceksin.
Ormanda aç kalmamaları için yiyeceklerini de bir şekilde düzenli olarak vereceksin.
eeee ?
Üzerlerine, çıkarıp atamayacakları yerlere, kameralar takacaksın.
Goriller gider öyle böyle bu kocaayakları bir şekilde bulurlar.
Evet güzel fikirmiş.
Bir tane ayak izi bulmuşlar.
Shaquille o'neal'inkiyle kıyaslamışar.
Sanki bulunan ayak izi bir tık daha büyüktü.
Ayak izleri insanınki gibi ama nedense basınç noktaları farklı ortaya doğru gibi.
Neyse o zaman, dedim sana Amerika'ya geliş amacını sordukları zaman Kocaayakları yakalamaya geliyorum dersin.
Hemen işlemlerini yaparlar.
bu arada malenezya halklarının afrika'dan ilk ve tek büyük göçle kopan bir insan kitlesinden oluştuğu belirtilmiş.
bu bölgede izole yaşadıkları için genetik yapıları kesintiye ve karışıma uğramamış.
ilk geldikleri yapıda kalabilmişler.
bu durum da onları genetik bilimciler açısından eşsiz kılıyormuş.
halihazırda ise herhangi bir asyalı , avrupalı hatta afrikalılarla bile doğrudan bir genetik bağlantı kurulamıyormuş.
kısacası en izole ve kadim halklar papua yeni gine'de yaşıyor.
Bari biraz earthten bakayım dedim.
sokak, cadde yok.
sanırım halihazırda şehir denebilecek bir oluşum da yok.
küçük küçük yerleşim yerleri var.
köprüler yapmışlar, çiftlik benzeri yapılar kiliseler...
coğrafyası mükemmel görünüyor ama sanırım yerli halkı pek sıcakkanlı değil.
Yoksa niye bu ülke bu kadar boş kalsın ki ?
bol bol havaalanı yapmışlar ülkeye.
güney yarımküredeki ülkelerde galiba kuzey cepheler makbul.
bu kocaman coğrafyada neler dönüyor anlamak mümkün değil.
bu kadar izole, bu kadar ayrık, bu kadar diğer yarısından habersiz
çok gizemli çok.
kafama takıldı bu ülkeyi derinlemesine araştırmak istiyorum.
| 1. | ![]() |
yazman47 |
| 2. | ![]() |
Seval88 |
| 3. | ![]() |
semraa-91 |
| 4. | ![]() |
KenaAn MuTLu |
| 5. | ![]() |
burgulukalpler |
| 6. | ![]() |
BALYOZ1960 |
| Takip edilen yazar yok. |
İbrahim Kapaklıkaya'nın içeriklerini takip ediyorum.
Program konuğu Abla anlatıyor:
köyündeki, kimsesiz ve yardıma muhtaç hale getirilmiş bir vatandaşımız kapılarına gelmiş.
yiyecek bir şeyler istemiş.
annesi "Sakın onu boş geri çevirmeyin" diye sürekli tembih ediyormuş.
o da evde yalnız olduğundan korkmuş ve acele acele bir yufka dürüp kapıdan eline tutuşturmuş.
adam "Katık yok mu?" diye sormuş ve sonradan getirdiği katıklı yufkadan bir lokma ısırıp bırakmış ve oradan ayrılmış.
abla şu anda orta yaşlarda ve yıllarca vicdan azabıyla yaşadığını anlatıyor.
ben nasıl oldu da ona boş ekmek getirdim.
onu aşağılamış oldum.
nasıl oldu da düşünemedim, ona doğru düzgün bir yemek çıkaramadım.
kapıma kadar geldi yemek istedi onu nasıl başımdan savmaya çalıştım.
bazen kendimi cezalandırmak için bu olay aklıma geldikçe o gün oruç tutuyordum, diyor.
Kendi kendime dedim ki :
Abla sen nerdesiiiiin, biz nerde ?
bu arada o kapıya gelen vatandaşın hikayesi de dramatik.
Zeki bir öğrenciymiş, şehir merkezine okumaya yollanmışmış, parlak bir geleceği olacağı söyleniyormuş.
sonra bir kızı sevmiş ve durumu öğrenen abileri tarafından feci şekilde dövülmüşmüş.
dövülme olayından sonra hafıza kaybı yaşadığı ve akli melekelerini yitirdiği söylenmiş.
ailesi öldükten sonra da ortada kalmışmış.
kimsesi olmadığından onu köyüne götürüp bırakmışlarmış.
Anadolu'da şöyle bir gelenek var: Her geceyi kadir bil, her gördüğünü hızır bil.
Bu nedenle köylü ona bir şekilde sahip çıkmışmış.
Aklıma Jim Carrey'in Aman Tanrım filmi geldi.
kaç kere izledim hatırlamıyorum.
| İletişim | Künye | Reklam | Sitene ekle © 2025 MN Yazılım |
