Türkiye'nin memur portalı

neden her şeyi rahatlıkla besin olarak tüketebiliyorlar sorusunun cevabıymış.

öyle derin ve şiddetli bir kıtlık dönemi geçirmişler ki döneme şahit olanlar korkunç şeyler anlatıyorlar.

her şeyi yemiştik, hiçbir şey kalmamıştı son olarak balçık toprağı çiğnemeye başlamıştık diyorlar.

artık insanlar teker teker ölmeye başlamışlar ve diğer insanlar onları yiyerek hayatta kalmaya çalışmış.

bir kadın annesinin artık takatsiz kaldığı zaman kendisini kenara çekip şöyle söylediğini anlatıyor.

" ölürsem hemen kapıları kilitle, kimseye haber verme, hayatta kalman gerek bu nedenle bedenimi yiyebilirsin. "

Bu dönemde hububatı yiyorlar diye serçeleri yok etme emri verilmiş.

insanlar canla başla uğraşıp bütün serçeleri yok etmişler.

bu işin sonunda korkunç bir çekirge ve buna bağlı olarak fare istilası başlamış, zor olan koşullar daha da zorlaşmışmış.

bu zorlu günlerden miras kalan ise beslenme alışkanlıkları olmuş.

Not: 1959-1961 yılları arasında gerçekleşmiş ve toplam nüfus kaybının; açlıktan ölümler, hastalıktan ölümler, doğum ertelenmeleri, üreme problemleri, hastalıklar gibi nedenlerle 76 milyonu bulduğu açıklanmış.

Avustralya'da gerçekleşen Somerton adamı vakası.

1948 yılında bulunan bir cesedin cebinden " tamam shud " yazan bir kağıt çıkar.

gizemli ve karmaşık olay yıllarca gündemde kalır.

Yakın geçmişte kimliği tespit edilmiş ve açıklanmış.

Carl Charles Webb olduğu DNA analizleri ile belirlenmiş.

gargamel de bizim kardeşimiz , şirine de bizim kardeşimiz ,

bakın biz çözeceğiz biz,

çözeceğiz...

çözmek zorundayız.

gece vakti uykum kaçtı açtım belgesel izliyorum.

ilginç bir videoya denk geldim.

aklıma başka başka fikirleri de getirdi.

acaba dedim,

Tur dağı iddialarına karşı bir tür kontratak mı geliştiriyorlar ?

Ya da evet böyle cesur iddialar ortaya atılıyor ve hiç sıkıntı çıkmıyor biz de tezlerimizi ileri sürebiliriz mi diyorlar ?

Bilemedim ama konu ilgimi çekti.

Çok sağlam olduğunu iddia ettikleri delilleri var fakat tezin çok çürük tarafları da var.

Dünyanın en eski camilerini baz almışlar.

Kıblenin yönünün değiştirilmeden önceki camiler olduklarını belirtmişler ve tek tek hepsinin kıble yönünü tayin etmişler.

Bazı tarihi kayıtları referans alıp oradaki yapılara atıf yapmışlar.

Kısaca şunu iddia ediyorlar:

Mekke, ya da eski adıyla Bekke yani Hz. Muhammed'in yaşadığı yer aslında daha mantıklı bir yer olan Petra şehriydi.

Daha sonra siyasi çekişmeler ve savaşlar nedeniyle ( Emevi- Abbasi çekişmeleri vs. ) Kabe yerinden taşınarak çok daha güvenli bir yer olan çok daha güneyde yer alan günümüz Mekke'sine yerleşilmiş.

Bir şehir tası tarağı toplayıp günümüz Mekke'sine transfer olmuş.

Petra çok güzel bir şehir ve kazıldıkça çok daha eski tarihi yapılara ulaşılıyor ama bu iddia daha fazla delile ihtiyaç duyuyor gibi geldi bana.

Çünkü böyle bir şeyi saklamaya gerek duyulmazdı ve mutlaka tarihin bir köşesinde bir şekilde bir kaydı kuydu olurdu.

Hepsi yakıldı ve yakma işlemi 6 ay sürdü diyorlar.

İslam tarihi o kadar eski bir tarih değil, rivayetler bile not düşülse yine bir yerlerde karşımıza çıkardı.

Belki turizmi canlandırmak için böyle bir iddia ortaya attılar ama incelemesi ve yeni şeyler öğretmesi açısından bana güzel bir çalışma gibi geldi.

Hatta açıp yeniden izlemem lazım çünkü inanılmaz araştırmalar yapmışlar ve hayretler içinde kaldığım bilgilerie ulaşmışlar.

bir sebepten çok küçük yaştan itibaren tabiatta başıboş büyüyen ve bir şekilde hayatta kalan çocuklara verilen isimmiş.

bazıları vahşi doğada kaybolduğu için ( ormanda kayıp ) , bazıları ebeveynini kaybettiği için, bazısı savaştan kaçtığı için...

kimisi ihmal edildiği ya da kilitlendiği, kapalı tutulduğu için.

kimisinin ise nasıl bu duruma düştüğün belirlenememiş.