![]() Türkiye'nin memur portalı |
|
![]() |
dermessBu üye YazarBu üyenin profil sayfasına git |
|
||||||
|
||||||||
12 milyon kişi izlemiş.
moritanya, nijer, çad, bakıyorum, çölde bildiğin tarım hamlesi gerçekleşiyor.
yarım ay şeklinde 4 metre çapında bölümlere ekim dikim işleri yapıyorlar.
ortaya bir ağaç, gölgesine başka bitkiler... şeklinde ilerlemişler.
mısır ekmişler, incir dikmişler, öbek öbek binlerce küçük tarlacık.
su depoları, güneş enerji sistemleri var.
Andrew Millson'un Sahara Desert videosunu izleyebilirsiniz.
kalp ve damar sağlığınızı korumak ve
kalp ve damarlarınız güçlendirmek için
üzüm yaprağı
ve üzüm çekirdeğinin çok faydalı olduğu belirtilmiş.
inanmayan araştırsın baksın.
hazır tazeyken yaprakları toplayın ve bol bol tüketin efendim.
taze üzüm yaprakları şifa dağıtıyor.
üzüm yerken çekirdeklerini çiğneyin.
bu arada Tokat ilimiz üzümden çok üzüm yaprakları ile gelir elde ediyormuş.
salamura iyi olabilir ama bence taze bulursanız kaçırmayın.
ayazma başlığındaki mantıkla gidecek olursak:
Başakşehir ilçesinin doğusundaki bir kaynaktan doğan ayamama deresi acaba ismini nereden almış ?
Hagia, Aya, Aziz
ve
Mamas
kelimeleri birleşmiş.
( Aya Sofya, Aya İrini, Aya Mama ... )
Bu mama ismi bir azizenin ismi olabileceği gibi Hz. İsa'nın annesi Meryem'e bir atıf olarak "Anne" anlamına da geliyor olabilirmiş.
Sanki ikinci olasılık daha kuvvetli gibi. Eğer Azize Mamas diye biri yaşadıysa herhalde çeşitli kaynaklarda ismine rastlanmıştır.
O değil de bu akarsuya neden böyle bir kutsallık atfedilmiş ? Bunun da sanki araştırılması gerekiyor gibi.
birden fazla yerde duyunca çok şaşırmış ve merak etmiştim, dedi.
İstanbul'da bir kilisenin kuyusuna da bu isim veriliyor, dağın başındaki bir su kaynağına da:
Hikayesini öğrenmiş.
doğu roma imparatorluğu ( Ya da büyük roma imparatorluğu tam zamanını bilmiyorum )
zamanında bir imparator döneminde
Anadolu'da hıristiyanlığı simgeleyen tüm sembol, ikona, haç, resim, yazma, kitap, şu, bu yasaklanmış.
halk o kadar çok korkutulmuş ki çaresiz ellerindeki inanç simge ve delillerini daha sonra hatırlayacakları bir yere saklamaya karar vermişler.
Hatta din adamları da şehirlerden uzaklaşmış ve dağlara doğru çekilmiş.
dağlardaki mağaralarda ya da gözlerden uzak yapılarda yaşamaya başlamışlar ve keşiş adını almışlar.
daha ruhban bir hayatı tercih etmişler.
saklama noktaları olarak temiz su kaynaklarının çıktığı yerler ve buralardaki mağara benzeri yapılar olarak tercih edilmiş.
bu süreç uzun yıllar sürmüş. Sanırım 400 yıl bu yasaklar devam etmiş deniyor.
o nedenle saklanan emanetlerin bir kısmı saklandıkları yerde zamanla unutulup gitmişler.
Bir meryem ana heykelciği, bir haç ya da bir kitap ya da ikona vs. uzun yıllar sonra definecilerin bulup çıkardığı eserler haline gelmişler.
Hep deriz ya : Definecileri deli gibi bu kadar peşinden koşturan şeyler ne ola ki ?
işte bu şekilde kolluk baskısıyla yasaklanan ya da onlardan kaçırılmak zorunda olan şeyler...
| 1. | ![]() |
yazman47 |
| 2. | ![]() |
Seval88 |
| 3. | ![]() |
semraa-91 |
| 4. | ![]() |
KenaAn MuTLu |
| 5. | ![]() |
burgulukalpler |
| 6. | ![]() |
BALYOZ1960 |
| Takip edilen yazar yok. |
İbrahim Kapaklıkaya'nın içeriklerini takip ediyorum.
Program konuğu Abla anlatıyor:
köyündeki, kimsesiz ve yardıma muhtaç hale getirilmiş bir vatandaşımız kapılarına gelmiş.
yiyecek bir şeyler istemiş.
annesi "Sakın onu boş geri çevirmeyin" diye sürekli tembih ediyormuş.
o da evde yalnız olduğundan korkmuş ve acele acele bir yufka dürüp kapıdan eline tutuşturmuş.
adam "Katık yok mu?" diye sormuş ve sonradan getirdiği katıklı yufkadan bir lokma ısırıp bırakmış ve oradan ayrılmış.
abla şu anda orta yaşlarda ve yıllarca vicdan azabıyla yaşadığını anlatıyor.
ben nasıl oldu da ona boş ekmek getirdim.
onu aşağılamış oldum.
nasıl oldu da düşünemedim, ona doğru düzgün bir yemek çıkaramadım.
kapıma kadar geldi yemek istedi onu nasıl başımdan savmaya çalıştım.
bazen kendimi cezalandırmak için bu olay aklıma geldikçe o gün oruç tutuyordum, diyor.
Kendi kendime dedim ki :
Abla sen nerdesiiiiin, biz nerde ?
bu arada o kapıya gelen vatandaşın hikayesi de dramatik.
Zeki bir öğrenciymiş, şehir merkezine okumaya yollanmışmış, parlak bir geleceği olacağı söyleniyormuş.
sonra bir kızı sevmiş ve durumu öğrenen abileri tarafından feci şekilde dövülmüşmüş.
dövülme olayından sonra hafıza kaybı yaşadığı ve akli melekelerini yitirdiği söylenmiş.
ailesi öldükten sonra da ortada kalmışmış.
kimsesi olmadığından onu köyüne götürüp bırakmışlarmış.
Anadolu'da şöyle bir gelenek var: Her geceyi kadir bil, her gördüğünü hızır bil.
Bu nedenle köylü ona bir şekilde sahip çıkmışmış.
Aklıma Jim Carrey'in Aman Tanrım filmi geldi.
kaç kere izledim hatırlamıyorum.
| İletişim | Künye | Reklam | Sitene ekle © 2025 MN Yazılım |
