Türkiye'nin memur portalı

Bizim "uzay boşluğu" dediğimiz yere bilim insanları "yıldızlararası ortam" diyorlar.

Buralar tamamen boş sayılmazmış, hidrojen, helyum, daha ağır elementler, katı toz parçacıkları yoğunlukları değişecek şekilde bulunabiliyormuş.

( Bilimgenç tübitak sayfasından baktım )

Eeee bunlar bilim insanlarının tespit edebildikleri bölgeler. Biliyorsunuz hayat mucizelerle dolu :) :)günün birinde çıkıp da biz boş zannediyorduk ama şunu bunu bulduk da diyebilirler.

Sadece gezegenler ve yıldızlar değil bir çok gök cismi, ya küresel bir yapıya sahipler ya da çembersel bir şekilleri var.

Küreselleşme oluşumu , basit bir nedenle daha doğrusu kanunla açıklanıyor.

Evrende gerçekleşen olaylar fizik yasalarının bir sonucu.

Newton'un kütle çekim kanunu adını verdiği duruma göre: Evrende bulunan kütleler yakınlıklarına bağlı olarak birbirlerine çekim uygularlar. Bu çekimin sonucunda öbeklenerek gruplar ve kümeler oluştururlar.

Bu gruplar ve öbekler de giderek küresel veya çembere ait bir geometri oluşturur. bu tamamen çekim kuvvetinin kusursuz simetrisinin bir sonucu. Küresel bir gök cisminin hangi noktasını alırsanız alın merkeze uzaklığı yaklaşık olarak cismin yarıçapı uzaklığındadır.

Gezegenlerin kusursuz bir küre şeklinde olmama nedeni ise dönme ve dolanma hareketi yapmaları.

Öğetay Kayalı'nın sayfasından özetledim.

Turuncu enerjiyi en çok taşıyan ve kendine çeken renkmiş . O yüzden bu renk giyiniyorlarmış. bu birinci yorum.

Giysileri tek renkle boyamak daha az maliyetliymiş. Eskiden beri Budist rahipler turuncu cübbeler giyerlermiş ve bunun nedeni doğal bitki boyalarıyla boyanan kumaşlarmış. bir de tek tip giyinme nedenleri kimsenin kimseden farkı olmadığını vurgulamakmış. Eskiden beri ikinci el eski giysiler kullanır bunları bölgedeki en ucuz boya olan turuncu doğal boyayla boyarlarmış.

Kuzeydoğu Tayland'da bulunan jack-fruit ağacının özünden doğal turuncu renk elde ediliyormuş. Görsellere baktım, kavun büyüklüğünde, dışı yeşil içi turuncu , ağaç kavununa benzeyen, Jak meyvesi adı verilen meyveleri olan bir ağaç.

Yaygın renk bu fakat, siyah, gri, beyaz, bordo renk cübbeyi tercih eden bölgeler de var.

Çok büyük bir felaketten bir çizik bile almadan kurtulan insanlar için söylenir.

Bilinen ilk portreler MS. 1-3. yüzyıla ait olan El Feyyum ( fayyum ) portreleridir.

Mısır'ın El-Feyyum bölgesinde bulunmuşlar. Feyyum, Kahire'nin 100 km. güneyinde yer alıyor.

MÖ. 332 yılında İskender'in fethiyle birlikte Mısır, Grek hanedanlarınca yönetilmeye başlanır.

İşgalden sonra Askerler evlerine dönmezler, Feyyum'a ve başka bölgelere yerleşirler.

Grek kültürü Mısır'a yayılmaya başlar, hatta resmi dil bir süre sonra Grekçe olur.

MÖ. 30 da ise savaşlar sonrası Mısır, Roma'nın bir eyaleti haline gelir. Mısır'da şimdi de Roma kültürü yayılmaya başlamıştır.

Mısır'da öte dünyaya hazırlık için ölüler mumyalanır. Fakat mumyaların üzerine portrelerini bırakma geleneği Greklerin gelmesiyle başlamıştır.

Romalılar da ölülerini yakıyor olmalarına rağmen Mısır'da mumyalama geleneğini benimsemişler.

Böylece Mısır'ın mumyalama, Grek'in tasvir ve Roma'nın portre kültürü mezarlarda birleşmeye başlamış.

Ölünün portresi ahşap bir levhaya resmedilerek mumyanın yüz bölümüne yerleştiriliyormuş. sonra özel bir sanduka içinde dik bir şekilde konulup üzerine kimlik bilgileri yazılarak mezar odasına yerleştiriliyormuş.

Resimler avrupa kültürünün alışık olduğu yontu geleneği ile yapılmış.

günümüze ulaşan yaklaşık 900 adet Feyyum portresi var.

Resimlerin genç insanlara ait olmasının nedeni bölgede o dönemde yaşam süresinin 30-35 yıl olması olarak açıklanmış.

Gerçekten görülmeye değer , şaşırtıcı çalışmalar.

twitter , wikipedi ve arkeoloji sitelerinden yararlandım.